Türkiye’de kadınlar çeşitli zamanlarda maruz kaldıkları cinsel saldırıları sosyal medya üzerinden birbiri ardına açıklamaya başladı. Türkiye’nin ‘Me too’ hareketi olarak değerlendirilen ‘Susma bitsin’ paylaşımları altında kadınların birbirlerine dayanışma ve destek mesajları öne çıkıyor.
Son bir haftadır Türkiye’de onlarca kadın Twitter hesabında yaptığı paylaşımla geçmişte maruz kaldığı cinsel saldırıyı, failin de kimliğini açıklayarak duyurdu.
Bu paylaşımlar binlerce kadından destek gördü, içlerinden bazıları kendi hikayesini anlatabilmek için ‘cesaret bulduğunu’ söyledi.
BBC Türkçe‘ye konuşan kadınlar, bir kadının maruz kaldığı cinsel saldırıyı açıklayabilmesinin önünde çeşitli zorluklar olduğunu ve kamusal ortamda dile getirilen destek ve dayanışma mesajlarının mağdur açısından iyileştirici bir yönü olduğunu anlatıyor.
Kadın ve çocuk hakları alanında çalışmalar sürdüren gazeteci Sibel Yükler, cinsel saldırı mağduru kadınların bu durumu kabullenmek, anlatmak ve üzerine konuşabilmek konusunda hem bireysel hem de toplumsal baskı altında olduğunu şöyle ifade ediyor;
“Erkek itibar sahibiyse ve toplum nezdinde konforlu bir alanı varsa, özellikle de yazar gibi bir insansa, bu itibara yaslanıp, hatta bu itibarı bir suç aletine dönüştürüp cinsel saldırı ve tacizde bulunabiliyor. Kadınlar daha çocukluktan başlayarak tacize uğradıklarında ona kimsenin inanmayacağı, eğer tacize uğrarsa bunun suçlusunun kendisi olacağına inandırıldığı bir kodlama ile büyütülüyor.”
“Çocukluğu boyunca kimsenin ona inanmayacağını, hele de erkek itibarlı bir kişi ise onun korunacağını düşünerek büyüyen kadınlar, yaşadıkları tacizi ifşa etmekte zorluk çekiyor. Bu yüzden de hareket etmesi çok güç oluyor, sessizliğe gömülüyor. Kadının, bu meseleyi ifşa ettikten sonra başına gelecekleri düşünmesi bile onu suskunluğa itiyor.”
“Bunun yanında, kadınların üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hala bununla rahatlıkla yüzleşememesi, kimseye anlatamaması ve anlattıktan sonra onu neyin beklediğini bilmemesi, hala kendisine inanılmaması korkusunu yaşaması gibi nedenler de var.”
Yükler’e göre #metoo hareketinin son dönemde ivme kazanmasını, feminist mücadeleden ayrı düşünmemek gerekiyor:
“Çok eskiden beri feminist hareketin bilinç yükseltme ve farkındalık toplantıları yaparak, ‘Özel olan politiktir’ demeleri boş yere değildi. Çünkü sen kapalı kapılar ardında, evinde, iş yerinde, özel alanında bir şiddete, tacize maruz kaldığında bu politik bir meseledir. Sen bunu bireysel olarak yaşadın ama bu, sistemin bir sorunu.”
Kadınların birbirinden güç alarak yalnız olmadıklarını hissettiklerini söyleyen Yükler, ‘Me too’ hareketinin buradan beslendiğini anlatıyor:
“Kadınlar başlarına geleni anlattıktan sonra meydana gelen o dayanışma ve cesaretle kendilerini daha güçlü hissetiler. Bütün o güçlerin toplamıyla, ‘birbirimizin çaresiyiz’ diyerek bundan sonra tek bir kadının, çocuğun dahi hayatını kurtarmışsa zafere ermiş hissettiler. Toptaş’ın zamanında ‘Bana bir şey olmaz’ diyerek rahatlıkla istismar ettiği çocuklar ve taciz ettiği kadınlar bugün büyüdüler ve birbirlerinden güç alarak, o itibarı yerle bir ettiler.”
Kaynak : BBC