Prenses Diana’nın ani ölümü tüm dünyayı sarsan bir olaydı. Bugün bile hala gündemden düşmeyen ve komplo teorilerinin kol gezdiği bu ‘garip’ ölüm, gerçekten bir kaza mıydı yoksa kraliyetin oyunu muydu? İşte sırrı bir türlü çözülemeyen ölümün detayları…
Halkın prensesi Diana, hayatımıza İngiltere tahtının varisi Prens Charles’ın eşi olarak 1981’de girdi.
Prens Charles, evli bir kadın olan Camilla Parker-Bowles ile uzun süredir aşk yaşıyordu ve Lady Diana’nın söylemi ile bu evlilik ‘3 kişiydi.’
Eşinin kendini aldatması ve sevgisizliğe daha fazla dayanamayan Diana, kraliyetin asla onaylamadığı bir şey yaptı ve özel hayatı ile ilgili bir röportaj verdi.
Fakat kraliyet ailesinin hiç de hesabında olmayan bir şey yaşandı.
Boşanmanın ardından Pakistanlı kalp cerrahı Hasnat Khan ile aşk yaşamaya başlayan Diana, bu ilişkisinde de mutluluğu bulamadı.
Khan’dan kalbi kırık bir şekilde ayrılan Diana en sonunda aradığı aşkı Dodi Al Fayed’le yaşamaya başladı.
İkilinin ilişkisi mükemmel ilerlerken tatil için Paris’i tercih eden çift, Ritz Otel’den çıkarken ölüme gittiklerini bilmiyordu.
31 Ağustos 1997 tarihinde en son Ritz Otel’in asansörünün kamerasında görülen Diana ve Dodi, dakikalar sonra şoförlerinin sarhoş olması gerekçesiyle girdikleri tünelde kaza geçirerek öldü.
Otel çıkış anı görüntülerine bakıldığında şoförün sarhoş olduğuna dair hiçbir görüntü yok.
Kaza bir tünelde gerçekleştiği için içeride neler olduğunu da kimse bilmiyor.
Kaza raporunda ikilinin paparazilerden kaçarken kaza yaptıkları yazılsa da bu haber de asılsız.
Medyaya verilen demeçte tek suçlunun sarhoş şoför olduğu söylense de kazaya dair diğer tüm deliller, İngiliz hükümeti tarafından ‘resmi sır’ olarak gizleniyor.
Lady Diana kazasının detaylarının kraliyet tarafından saklanması, doğal olarak tüm okları kraliçeye çevirdi.
Diana’nın ölümünden 3 yıl sonra onun her anını fotoğraflayan fotoğrafçı James Andason’ın yanmış arabasında ölü bulunması, kraliyetin Diana’ya suikast düzenlediği iddiasını daha da güçlendirdi.
