Mantarların fotoğraf büyüsü – Çoğu zaman gözden kaçan mantarlar, yakından bakıldığında inanılmaz derecede büyüleyici fotoğraf konuları arasında yer alırlar. Dün sabah 170 dönümlük bir alanı kaplayan Swithland Wood antik küçük ormanlık alana adım attığımda beni nemli toprak kokusu ve ayaklarımın altındaki yaprakların hafif hışırtısı karşıladı. Sonbahar kıyafetleriyle göz kamaştıran ağaçlar ise fotoğraf macerası için adeta mükemmel bir zemin oluşturuyordu.
Günlerdir zihnimde şu soru takılıydı “Swithland Wood küçük ormanlık zemininde acaba farklı mantar çeşitleri var mı! “ İngiltere’de ekim ayında zirveye çıkan mantarları fotoğraflamak için biraz geç kaldığımın farkındayım.
Eğer doğa fotoğrafçısıysanız, mantarların fotoğraf potansiyellerini göz ardı edemezsiniz. Sonuçta, mantarların sihirli dünyası milyonlarca yıldır var olan ve olağanüstü çeşitli türlere dönüşen, gezegenimizin en eski, en büyüleyici, yaşam formlarından biridirler. Her türden şekil, boyut ve renkte şu anda sonbaharda zirveye ulaştılar bile. Yılın bu zamanında, sanki bir gecede neredeyse sihirli bir şekilde, çimenleri ve ormanlık iç mekanları süsleyerek kuru yapraklar altından ortaya çıkarlar. Daha önce onları görmeyi hiç denemediyseniz ülkemiz için de şimdi tam zamanıdır derim. Mantarlara tüm yıl boyunca rastlamakta mümkündür. En fazla çeşitlilik, havanın daha serin, toprağın daha nemli olduğu ve güneşin çok yükselmediği sonbahar günlerinde bulunabilir. Belirli bir mantar türünü aramak için saatler harcamakta normaldir.
Başladım ağaç gövdelerinde ki yosunları taramaya. Gözlerim beyaz milimlik yapılarıyla ‘Frosty bonnet’ türünü aradı durdu. Mantarları fotoğraflamak öncelikle sabır arkasından detaylara dikkat etmeyi gerektiriyor. Onların minik dünyalarına, has büyüsüne ilk kez makro objektifim aracılığıyla kapılmıştım. Deneyimli sayılacak derecede bir fotoğraf tutkunu olarak narin yapılarının içinde saklı minik evrenleri ortaya çıkarmak ilk aşamada hiç ama hiç kolay değildi. Canlı renklerini fotoğraf karelerinde ortaya çıkarmak için gene ‘sabır’ gerekiyor. Açıkça yazmam gerekirse vahşi doğa içine girince bu farkındalıklar son senelerde bende tutku haline gelen amatör doğa fotoğrafçılığımı da tetiklemiştir.
Mantarlara olan ilgim tesadüfen BBC ekranlarında izlediğim “The Magic of Mushrooms / Mantarların büyüsü” belgeseli ile başladı. Programın yapımcısı ve sunucusu Profesör Richard Fortey’in kısa ama çarpıcı tek cümlesi beni çok etkilemişti. Eğer hafızam yanıltmıyorsa 2014 senesiydi, BBC ekranlarında Profesör Richard Fortey şöyle demişti “Mantarlar ve mikro organizmalar olmasa bu dünya ağaç mezarlığına döner.”
Mantarların çok uzun zamandır göz ardı edildiği bilim insanları tarafından kabul ediliyor veya geçmişte bitkilerle yanlış bir şekilde gruplandırıldığına da inanılıyor. Oysa aslında mantarlar gezegenimizde kendi krallıklarına sahipler ve sağlıklı bir gezegenin dolayısıyla insanların anahtarı olduğu bir bakıma kanıtlandı. İnsanların DNA’larının %67’sini mantarlarla paylaştığını biliyor muydunuz? Mantarlar ayrıca bitkiler ve diğer organizmalarla yararlı bir ilişki içindelerdir. Bilim mantarların büyülü dünyasını şöyle özetliyor ; Genellikle mantarları ayrıştırıcılar olarak düşünürüz, ancak onlar gizemlidir ve birçok farklı şeyler yaparlar. Mantarlar aynı zamanda insan patojenleri de olabilirler çünkü doğanın tıkır tıkır işleyen çarkı içindelerdir. Evet, bazı mantarlar ayrıştırıcıdır; bu da bitki ve hayvan kalıntılarını parçaladıkları, böylece besin maddesini döngüye soktukları ve topraktaki kullanılabilirliğini arttırdıkları anlamına gelir. Ayrıca bitki gelişimi ve üretkenliği için gerekli olan temel besinlerden ikisi olan nitrojen fiksasyonunu ve fosfor mobilizasyonunu da teşvik edebilirler.Kısacası mantarlar, karmaşık organik maddeleri parçalayan ve hayati besin maddelerini toprağa geri döndüren, doğadaki en iyi geri dönüştürücülerdir. Güçlü enzimler salgılayarak ölü bitki ve hayvan materyalini verimli bir şekilde ayrıştırarak doğal çürüme sürecini hızlandırırlar.
Eğer doğaya çıkar trafik sesinin duyulmadığı, insanların geçmediği derinliklere dalar ve kendinizi dinlerseniz, belki sizler de mantar örneğinde olduğu gibi doğa dengesinin farklı örneklerine rastlarsınız.
Birleşik Krallık’ta 15.000’den fazla türün bulunduğu mantarlar adeta başlı başına bir krallık oluşturur – Bu varlıklar ne bitki ne de hayvandır ve çeşitlilikleri muazzamdır. Mantarlar yaşam alanlarında ki orman zeminine o kadar ustaca karışabilirler ki, onları hemen fark etmeniz zor olabilir. Sabır gerektiren bir süreçtir ama doğanın diline kulak verdiğinizde, ayaklarınızın altındaki bastığınız toprağın gerçekte canlı olduğunu, mantarların tam anlamıyla etrafımızı sardığını, fark edeceksinizdir. Bazılarının adı çok enteresandır, bazıları lezzetlidir, bazıları ise ölümcül derecede zehirlidir. Renkli yaşam alanları onlara çok çeşitli mantarlara ev sahipliği yapar ve sonbahar bu dünyayı keşfetmek için en iyi zamandır. Bu aylarda ne kadar mantarla karşılaştığınıza şaşırabilirsiniz de! Gizemli, büyüleyici, büyüleyici ve yakından bakıldığında makro objektif ile fotoğrafları çekildiğinde detaylar çoğu zaman şaşırtıcı şekilde güzeldir. Ancak, ben dahil çoğumuz mantarlara şüpheyle ve dikkatle yaklaşırız. Ve iyi bir sebepten dolayıdır. Dışarıda zehirli mantarlar var ve bazıları ölümcül olduğunu biliriz. Ancak bu risk çoğu insanları rahatça mantar yemelerinden caydırmamıştır. Ne gariptir, son senelerde ben mantar pek yiyemiyorum, nedense dokunuyor ve sindirim sistemim kabul etmiyor. Sonuç olarak, mantarlar doğanın önemli bir parçasıdırlar ve daha fazla bilimsel araştırma ve farkındalık gerektiren ilginç organizmalardır. mantarlar beslenme, sağlık ve ekosistem açısından büyük bir öneme sahiptirler.