Ahmet Yabuloğlu/Yeniçağ
Türk Ordusu’nun eli kalem tutan değerli komutanlarından E. Tümgeneral Ahmet Yavuz tarihe not düşen eserler vermeye devam ediyor. Yavuz Paşa, “Başkomutan/Emsalsiz Lider” adlı yeni kitabıyla ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün askerî dehasını bir asker gözüyle gündeme taşırken gelecek yıllarda Türk Ordusu’nun komuta kademelerinde yer alacak geleceğin komutanlarına bir yol haritası sunuyor.
Ana eksenine Mustafa Kemal’in askerlik yanını koyarak kaleme aldığı kitabını yazma maksadını Ahmet Yavuz şöyle özetliyor:
“Derdim Atatürk’ü övmek değil. Zaten benim övgüme ihtiyacı olduğunu da hiç düşünmüyorum. Meselem, mümkün olduğunca onun yarattığı ışığı okura yansıtmaya çalışmak; zira buna olan ihtiyaç çok büyük.”
Türk milletinin varoluş mücadelesini Mustafa Kemal’in askerî kariyerini izleyerek anlatan Ahmet Yavuz bu önemli çalışması hakkında şu bilgileri veriyor:
Millî Mücadele devam ediyor. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ile bu topraklar üzerinde yaşayan insanların büyük fedakârlıklarla ülkeye kazandırdığı çok değerli bağımsızlığı yıllar içinde kaybetme noktasına geldik. Türk ordusunun tarihsel olarak iki vasfı öne çıkmaktadır;
Birincisi, ordu milletin ordusudur. Ordu-millet bağı esastır. Özellikle darbeler ve uzun süredir yürürlükte olan bedelli askerlik uygulamaları bu bağı zayıflatmıştır. Bu bağı tekrar kuvvetlendirmek gerekiyor.
İkincisi, ordumuz komutan ordusudur. Komutanlar her seviyede özel ve öncelikli bir role sahiptir. Onların yetişmesi önemli ölçüde eğitim ve seçim meselesidir. Yeni komutanların önüne örnekler koymak gerekir. Önümüzdeki en iyi örnek ise ebedi Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Orduya yeni katılan subayların, içinden geçilen hassas ve zorlu süreçte uygun bakış açısını kazanmaları için Atatürk’ü tanımaları gerekmektedir. Bu örneğin doğru anlaşılmasına katkı olması amacıyla yazdım.
Yaşam sürecimi milletime ve orduya borçlu olduğum düşüncesindeyim. Bir anlamda hâlâ orduya aitim ve kendimi ona karşı sorumlu hissediyorum. Son dönemde yaşananlardan da derin bir keder duyuyorum. Çıkış yolu aradım. Yeni bir bakış açısıyla yazılmış yeni bir kitabın küçük de olsa komutan adaylarının gelişimine katkı vereceğine kanaat getirdim.
Bu kitabı, kaybolan ya da kaybolmakta olan değerlerin yeniden ama daha güçlü olarak orduya kazandırılması amacına hizmet etmesi için yazdım. Ayrıca Atatürk’ün katıldığı savaşlardaki sevk ve idaresi yani yönetim tarzı, sivil yöneticiler için de rehber özelliği taşıyor. Dolayısıyla kitap askerler yanında sivillere de hitap ediyor.
Başkomutan; yüksek seziş ve kavrama, eksiksiz muhakeme, yerinde, zamanında, doğru ve cesur kararlar verme, sınırlı kaynaklarla olağanüstü başarılar elde etme ve uygulamadaki sarsılmaz iradesiyle çağımızın komutanlarına, sivil yöneticilere, lider adaylarına ülke sınırlarını aşan şekilde rehberlik etmeye devam etmektedir.
Özellikle harp kavramı üzerinden tarihe meraklı olanlara, asker-siyaset ilişkisi üzerine düşünenlere, strateji sanatının inceliklerine ilgi duyanlara, kendini yetiştirme hevesi içinde olanlara, yer yer jeopolitik analiz ihtiyacıyla tarihsel derinlik edinmeyi arzu edenlere yanıtlar getirmesine gayret ettim. Bu maksatla, sınırlı da olsa bu tür analizlere yer verdim.
Atatürk’ün vatanı kurtarırken bir milletin de ayağa kalktığını ancak bu şahlanışın kuşaktan kuşağa aktarılırken unutulmaya yüz tuttuğu tespitini yapmadan edemeyeceğim. Her biri bilinmedik hikayeleriyle aramızdan ayrılan bu kahraman neslin evlatları olarak onlara borcumuz hiç bitmeyecek. Bu bilincin bir parçası olarak, hikâyeleri kısmen de olsa bilinenlerin bir kısmına kitapta yer vermeye çalıştım. Bu, kitaba insani bir boyut kattı. Okur, kendini zaman zaman duygusal bir sarmalın içinde bulabilir. Maksadım, emsalsiz liderin eşsiz kahramanlarla birlikte yürüdüğünün bilincinde olmamız gerektiğini dikkatlere sunabilmektir.