Merhaba değerli okurlarım,
Deprem sürecinde çok ağır bir sınavdan geçiyoruz. Depremde otuz beş gün geride kaldı. Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Şanlıurfa, Adıyaman, Gaziantep, Adana ve Osmaniye en çok hasar yaşayan maddi, manevi yıpranan şehirlerimizden…
Bu bölgelerdeki son gelişmelerin bilgisini Yeniçağ Gazetesi ve Televizyonu olarak paylaşım yapıyoruz.
Hatay ve Kahramanmaraş ve deprem bölgesinden canlı yayın yaptım. Oradaki anlatılanlar çaresizliğin sözün bittiği anlardandı.
Yeniçağ Televizyonu haber bültenine katılan Kahramanmaraş’tan önceki dönem İYİ Parti İl Başkanı, seçim sürecinde de milletvekili aday adayı Avukat Ahmet Çabukel, Hatay’dan milletvekili aday adayı Avukat Serhat Tabanca’nın Yeniçağ Televizyonunda aktardıklarının özetini kendilerinin ağzından paylaşıyorum.
Yayını izlemek isteyen okuyucularım Yeniçağ YouTube Kanalımızdan takip edebilirler.
Avukat Çabukel; Kahramanmaraş’ın bütün siyasilerin miting yaptığı merkez cadde tanınmaz halde… Bir ayı aşkın sürede son durumu paylaşmak isterim. Burada çok can kaybı oldu. Çok fazla binalar yıkıldı. Ağır hasarlı ve orta hasarlı binalar da yıkılacağı bilgisi geldi. Hâlâ Kahramanmaraş’ta tam yaşam alanı oluşmuş değil.
Bir tarafta acı… Bir tarafta belirsizlik var . Ne yapacağımızı bilmiyoruz.
Bir tarafta da enkaz çalışmaları devam ediyor.
Toz var. Yağmur bekleniyor. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Keşmekeşin içindeyiz. İnsanlarımız tam bilgilendirilmiyor. Yetkililerin sosyal medyadan tam bilgi paylaşımı yapmadıklarını görüyoruz. Bilgilendirme eksik yapılıyor..
Üst üste 7,7 ve 7,6’lık büyük bir facia yaşadık. Dolayısıyla zaman akıp gidiyor.
Plansızlık çok..
Kaygı endişe, belirsizlik var.
Deprem çalışmalarında acemice hareket ediliyor.
Enkazdan kaldırılan büyük molozlar, yığınlar, buradaki kimyasal atıklar götürülüyor.
Nereye götürülüyor. Aksu kıyıları ve Erkenez Çayı kıyılarına atılıyor.
Köylere, meralara yakın yerlere atıklar dökülüyor.
Çevredeki herkes bu molozdan, asbest çimento ve demirlerden şikayetçi. Özellikle yetkililere şikayet ettik işe yaramıyor. Tozdan duramıyoruz.
Bizi dinleyen yok …
Konuyla ilgilenen kişilerden aldığımız cevap: Çok fazla moloz var. Dağ gibi molozlar.
Biz ne yapalım. Çalışmalar kaldığı yerden devam ediliyor. Aslında çözümü var.
Yaşam alanına uzak dağ kesimlerine, kıyılardan uzak alanlara bu enkazları taşımaları lazım. İleride çok büyük çevre kirliliğine, büyük sorunlara yol açacak diye uyarsak da nafile .
Burada sesimiz olun. Burada çok büyük sıkıntılar var.
Yedi yüz elli bin kişinin yaşadığı ilçede geçen sinyal ölçümü yapıldı. Yaklaşık yüz elli bin kişi burada yaşam savaşı veriyor. Tozdan dolayı maske, çadır, içme suyu, barınma, konteyner, gıda, tüp sorunumuz var. Tüpü bile parayla alıyoruz. Hepimiz işsiziz. Paramız yok. Cebimizdeki para tükendi. Bütçemiz yok. Yaklaşık günlük yirmi beş bin kişiye yemek yapılıyor. Kuru gıda yemek sorunumuz var. Eğitim sorunu çocuklarımız için önemli. Daha eğitim burada başlamadı. Sosyolojik ve psikolojik desteğe ihtiyacımız var. Bizler depremzedeyiz.
Salgın hastalıklar başladı. Su olmadığı için temizlik yok. Banyo ihtiyacı giderilemiyor. Tuvalet sorunu çözülmedi. Uyuz ve bitlenme başladı.
Depreme hazır olmadığımızı bağıra bağıra söyledik. Ama bizi dinleyen olmadı.
Kimyasal fabrikalar yıkıldı. Yıkıntılar plansız bir şekilde aynı yere dökülüyor. Nerden tutarsak elimizde kalıyor. Maalesef yapılan bu hataların yarını yok. Yirmi, otuz yıl geride kaldık.
İleride kanser hastalıkları çoğalacaktır. İnsan hayatı hiçe sayılıyor. Koordinasyonsuzluk çok…
Çaresizlikten yerini yurdunu terk edenler yavaştan dönmeye başladı. Kalacak, yatacak yerleri yok. Havalar çok soğuk.
Geçenlerde Ankara gittim. Üzülerek söylüyorum. Orada hayatın çok normal olduğunu gördüm.
Olması da çok normal ama burada yaşam çok zor.
Sağlam binalara bile korkudan giremiyoruz. Uykusuz yeni güne, belirsizlikle başlıyoruz. Hayalet şehir gibiyiz.
Memleketine, evine geri dönen insanlar var. On binlerce çadır eksiğimiz hâlâ var. Sorunlar çok. Sıkıntılar çözülmedi. Kahramanmaraş’a destek istiyoruz.
Konuşmaları uzayıp gidiyor.
***
Hatay’dan son bilgileri paylaşan İYİ Parti’den milletvekili aday adayı Avukat Serhat Tabanca’nın aktardıkları ise şöyle;
Hatay’ın Antakya, Samandağ, İskenderun ve Kırıkhan ilçeleri depremi en ağır yaşayan yerler…
Hepimize geçmiş olsun. Kırıkhan Cumhuriyet Mahallesi Atatürk Caddesi yani buranın merkezinde çok fazla bir şey kalmadı. Yaşam durdu. Enkaz çalışmaları devam ediyor. Ciddi anlamda bir ceset kokusu var.
Dün yağan yağmur buradaki kokuyu biraz baskılasa da maske takmak zorundayız. Kokuyu biraz hissetmemek adına koruyucu olarak maske takıyoruz.
Yine asbestten ve tozlardan ciddi anlamda sağlığımız etkileniyor. Buradaki uzmanlar, yetkililer mutlaka maske takınız uyarısında bulunuyorlar. Bizler de buna uymaya çalışıyoruz. Buradaki gözlemimiz de resmî olmayan rakamlarla birlikte yıkılanların dışında Kırıkhan ve civarında yaklaşık elli bine yakın ağır hasar gören binalar mevcut. Hepsi boşaltılmış durumda.
Depremin ilk üç günü büyük bir kaos vardı. Belirsizlik hâkimdi. Burada ilk üç gün Kırıkhan ve Samandağ olarak ciddi bir yardım söz konusu olmadı.
Burada STK’lar, vatandaşlar birbirine kendi imkanlarıyla yardım etmeye çalıştı.
İskenderun’a bu yardımın gelmesi, yaklaşık otuz altı saati buldu. Uzman olmamakla birlikte biliyorsunuz yaşamsal anlamda hayatta kalma süresi ilk yirmi dört saatin önemi büyük…
Antakya’da ilk yirmi dört saat boşa geçen süreler oldu. Hiç kimse çalışmadı çok iddialı bir cümle olur. Mutlaka Türkiye buraya aktı. İnsanlar ellerinden geldiğince buraya uzaktan, ya da gelerek yardım yapmaya başladı. Yardımlarda büyük bir organizasyon eksikliği, plansızlık vardı.
Bu zor günlerde en iyi şekilde devrede olması gereken AFAD’ın başarısızlığı bizlerin daha çok canını yaktı. Çok üzgünüz.
1999 Depremini yaşayan depremzede olarak burayla kıyaslama yaptığımda burada derinlik ve şiddet çok daha ağır.
Deprem günü burası mahşer yeriydi, korku, kaygı, çaresizlik bilinç şuur kaybı yaşayanlar oldu. Senenin en soğuk günleriydi. Koşullar ağırdı. Burada İstanbul ve Ankara Belediyeleri ciddi bir çalışma yaptılar. Saatlerle yarışıyorduk. Çünkü hava soğuk, üstüne bir de kar yağışı başladı. Senenin en çok yağış alan döneminde 6 Şubat’ta biz depreme yakalandık. Hava koşulları da yaşadığımız depremi daha kaotik bir ana sürükledi.
Deprem tecrübemiz olmadığı için kötü yakalandık. Biz cenazelerimizi apartmanların boşluklarından çıkarmaya çalıştık.
Aslında yaşama şansı olan kişiler odalarından çıkmasalardı yaşam şansları olabilirdi. O an herkes çaresizce kendini sokağa atmak için merdivenlere koşmuştu…
İşte o an bizler için hayatın durduğu anlar başladı. Bu durum bizlere çok acı tecrübe kazandırdı. Eğitim şart. Olanları hep birlikte gördük. Yaşadık.
Hâlâ ailesini arayan, bulamayan vatandaşlarımız var. Hastanelerde çocuklarını, yaşlılarını kaybeden kişiler arayış içinde. Hayatını kaybeden kimlik tespiti yapılan DNA tespiti yapılmaya çalışan aile var. Daha enkazı kaldırılmayan az önce üzülerek anlattığım ceset kokuları muhtemelen buralardan geliyor.
Yine üzülerek söylüyorum basına yansıyan hayatını kaybeden rakamlar da tam enkaz çalışmaları tamamlandığında daha da artacak gibi. Hayatını kaybeden çok fazla insan var. Muazzam bir belirsizlik var.
Burada çadıra çok ihtiyaç var ancak çadır kentlere rağbet yok. Zira çadır gerçekten bir ihtiyaç fakat insanlar evlerine yakın lokasyonlarda çadır ihtiyacı hissediyorlar çadır kentleri güvenli bulmuyorlar. Nedenine gelince Hatay’ın gelenek göreneklerine bakıldığında halk göç kültürünü bilmiyor. Bizim göç kültürümüz yok. Hatay kendi içinde büyüyen 1.1 milyon nüfusa hakim.
Çadır kentlerde yaşayanların gidecek hiç kimsesi yok son tercihi olanlar tercih ediyor.
Bizim, Hatay ilimizde yaşayanlar mecburiyetten terk etti buraları. Geri dönmek istiyorlar.
Kendi mahallelerini terk etmek istemiyorlar. Yıkılan binalarında nöbet tutuyorlar. Yoktan var ettikleri yuvalarından çıkacak en ufak bir eşyasını kurtarmak istiyor. Anılarını, resimlerini arıyor. Zor günler için sakladığı, biriktirdiği ziynet eşyalarını bulmak istiyor.
O yüzden çadırda kalmayı değil, yıkılan binasının önünde beklemeyi tercih ediyor. Çadırda yaşamayı çok güvenli bulmuyorlar.
Hatay’da ilk haftaya göre ihtiyaçlar değişiyor. Soba, gıda sorunu yaşıyoruz. Hijyen, tuvalet sorunu çözülmedi. İç çamaşırı, su sıkıntısı olduğu için sorun.
Salgın hastalıklardan korunmak için acil su sorununun çözülmesi gerekiyor.
Yeniden eski günlere Hatay’a kavuşmak istiyoruz. Burada psikolojik destekler başladı. Hatay’a destek istiyoruz…
Konuşmaları uzayıp gidiyor.
Bütün bölgeye, depremzede kardeşlerimize geçmiş olsun. Acil şifalar diliyoruz. Kalbimiz sizinle.