Kurduğu “Türkçe Gönüllüleri Dil İzleme Grubu” ile Türkçe’nin doğru düzgün konuşulup yazılması konusunda yıllardır büyük çaba harcayan Hüseyin Movit yeni kitabı, “Haliç’in Cefasını Çeken Balat’ın İnsanları” ile kent tarihi araştırmacılarına da kaynaklık edecek bir esere imza attı. Ömrünün 54 yılını geçirdiği ve halen yaşadığı Balat’ın sosyal tarihini kitaplaştıran Movit, semtin önemli simalarını ve onların gökkubbede bâki kalan sadâlarını günümüze taşıyıp okurlarıyla paylaşıyor.
Okuduğunuzda şaşırıp, “O da mı Balatlıymış?” diyeceğiniz kimler yok ki Balat’ın meşhurları arasında?.. Türk Ordusu’nun değerli generallerinden ünlü polis şeflerine, ünlü sanatçılardan işinin ehli meşhur zanaatkârlara, Millî sporculardan Millî Takım hocalarına, bıçkın kabadayılarından kumar yüzünden sırtından vurulan “Kahraman Savcısı”sına kadar pek çok portre Hüseyin Movit’in “Haliç’in Cefasını Çeken Balat’ın İnsanları” kitabıyla gündeme geliyor.
Adı ülkeye malolmuş, hatta ülke dışına taşmış Balatlıların hikayelerini kitaplaştırma amacını Hüseyin Movit şöyle özetliyor:
9 Ocak 1940’ta Cihangir’de Alman Hastanesi’nde doğdum. Ömrümün büyük bir kısmını geçirdiğim Balat’ta Balat hakkında kitap yazacağım hiç aklıma gelmemişti. Lokantacılıktan (Lokantacılık dışında konservecilik ve turşuculuk da yaptım) meslektaşımın böyle bir teklifi karşısında sessiz kalamazdım.
54 yıl önce Balat’a damat geldim, hanım köylü sayılırım. Buralardaki lakabım Enişte’dir. Eşim doğduğu sokakta oturuyor. Eski komşularının bir kısmı İsrail’e, bir kısmı da Yunanistan’a göç ettiler. Komşularından birçoğu da semti terk ederken rahmeti-i rahmana kavuşanları da hesaba katarsak sokakta âdeta tek başına kaldı.
Kitabın yazılma amaçlarından biri de, Balatlı olduğum 54 yıl içimde başımdan geçen acı ve tatlı olayları okurlarla paylaşmaktı.
Balat’a geldiğimde bebek, çocuk olanların çoğu dede oldu, anneanne oldu, babaanne oldu.
Acısıyla tatlısıyla onlardan bahsedeceğim. Onların da benim hakkımda yazıları var, onları da okuyacaksınız.
Gerek komşuluk sırasında, gerek Haliç Spor Kulübü Başkanlığım ve idareciliğimde gerekse Balat-Fener Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanlığımda tanıdığım ve arkadaşlık ettiğim kişilerle acı tatlı birçok anım oldu.
Söz uçar, yazı kalır derler ya bizimki, de o misal. Bunlardan bir kısmını sizlere aktaracağım. Sevdiklerimizin birçoğunu kaybettim, onları sevgi ve rahmetle anıyorum.
Makam-ı Balat Yayınları Tel:(0551) 209 91 55
***
Filistin’de İngiliz tezgahı
Türk tarihinin karanlık kalmış konularına yönelik ısrarlı araştırmalara imza atan Doç. Dr. Celil Bozkurt, “İmparatorluğu Yıkan Örgüt, NİLİ” adlı çalışmasıyla gizem dolu bir casusluk teşkilatını gün ışığına çıkarırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun kutsal topraklarda çöküşünün hikâyesini de gündeme taşıyor
Birinci Dünya Savaşı’nda Aaron Aaronsohn adında bir Siyonist bilim adamı tarafından kurulan NİLİ casusluk örgütü, Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti kurmak amacını güdüyordu. Bunu başarmak için öncelikle yapılması gerekense Filistin’in Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılıp İngiliz işgaline açılmasıydı. Filistin-Suriye Cephesi’ne dağılan NİLİ casusları, Osmanlı ordusunun asker sayısı, bulunduğu cepheler, yer değişiklikleri, lojistik ve cephane durumu, kullandığı yol ve tren hatları konularında birçok gizli bilgiye ulaştılar. Örgütün Filistin sorumlusu Sarah Aaronsohn’un Siyonist fikirlerle efsunladığı kadın casuslar, Türk ve Alman subaylarla kurdukları gönül ilişkileri sayesinde önemli bilgiler sağladılar. NİLİ’nin topladığı bilgiler, düzenli olarak Mısır’daki İngiliz istihbarat üssüne ulaştırıldı. NİLİ, 1917’nin başlarına kadar faaliyetlerini gizli olarak yürütmeyi başardı. Osmanlı istihbaratı, NİLİ’yi deşifre edip çökerttiğinde İngilizler, çoktan Kudüs’ün kapılarına dayanmıştı. İngiliz Orduları Başkomutanı General Allenby, Osmanlı ordusunu bozguna uğrattığı Nablus (Armagedon) Savaşı’nın strateji ve taktiğini NİLİ’nin sağladığı istihbarata göre oluşturdu. Savaş sonunda İngiliz askerî erkânı, kendilerine zaferin anahtarını sunan NİLİ casuslarına her fırsatta şükranlarını sundu.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
HAFTANIN KİTABI
50. yaşında 100. baskı
1971 yılından bu yana okurların kalbinde iz bırakan Fadiş, 50. yaşını 100. baskının sevinciyle taçlandırıyor! Gülten Dayıoğlu’nun kendi yaşam öyküsünden esinlenerek kaleme aldığı, küçük bir kızın sevgi ve duygu yüklü öyküsünü anlatan roman, 1971 yılından bu yana üç kuşağın en yakın arkadaşı oldu. Tüm Türkiye’nin kalbinde yer eden Fadiş, bu 50 yıl süresince sayısız hayata dokundu. Romanda yediden yetmişe herkes kendinden bir şeyler buldu. Özellikle Fadiş’in yaşamın zorlukları karşısında gösterdiği direnç okurlara örnek oldu.
Fadiş’in kimi zaman hüzünlendiren kimi zamansa içimize umut tohumları serpen yaşam serüveni, bir koleksiyon kitabı niteliğindeki özel baskısıyla okurların geçmişe özlemini canlandırıyor. İlk baskısı göz önünde bulundurularak hazırlanan Fadiş 100. Özel Baskı, Gülten Dayıoğlu’nun ıslak imzasını da taşıyor. Gülten Dayıoğlu, ilk göz ağrısı Fadiş’in 50. yaşı ile ilgili, “Şu günlerde, sevgili Fadiş kızımın mürüvvetini görmenin sevinç ve coşkusunu yaşıyorum,” yorumunda bulunuyor.
Altın Kitaplar Tel:(0212) 446 38 88
***
Saygun’a saygı…
Öyküleriyle ve biyografileriyle sevilen Göknil Özkök’ün hayalle gerçeği buluşturan bu ilham dolu öyküsü, “İnci’nin Kitabı” klasik müzik bestecimiz Ahmed Adnan Saygun’a ve onun müzik eğitimine adanmış hayatına saygı niteliğinde: İnci’nin hayatında yeni bir dönem başlıyordu.
Yeni bir semt, yeni bir sokak, yeni bir okul…
Taşındıkları gün, her şeyden önce apartmanın karşısındaki köşk çekti İnci’nin dikkatini. Hüzünlü bakan pencereleriyle, hikâyesiz binalar arasında hemen gösteriyordu kendini.
Okulla, piyano dersleriyle ve bu gizemli köşke dair düşlerle geçen haftalardan sonra, karlı bir kış gününde, İnci’nin babası yeni bir plakla geldi eve…
Can Çocuk Yayınları Tel:(0212) 252 56 75
***
KÜTÜPHANEMDEN
Şeyhül Muharrir’in hatırında kalanlar
İşte sizi zaman tünelinde İstanbul ve Türkiye yolculuğuna çıkaracak bir eser daha… Şeyhül Muharririn Burhan Felek’in “Yaşadığımız Günler” adlı kitabın ilk baskısını 1974 yılında Milliyet Yayınları yapmış. Kitabın muhtevası, Milliyet’in haftalık ilavesinde çıkmış sohbet çeşnili yazılarından yapılmış derlemelerden oluşuyor.
Burhan Felek kitabın önsözünde, “Profesyonel gazetecilik hayatımın elli altı yılı bulduğu bu sene ilk defa olarak bu uzun hizmet süresinin ciddi sayılabilecek bir derlemesini Milliyet Yayınları’nın himmetiyle yapabildim” takdimini yapıyor. Tüm samimiyetiyle yaşadığı dönemden kesitler aktarmaya çalışacağını belirten Burhan Felek, devamla şunları söylüyor:
“Bu yazılarımızda hiç bir tarihi veya tahlili iddia yoktur. Hatta ne yalan söyleyeyim, belki tarihlerde bile yanlışlar olabilir. Ben, bir ömrün kendi yapraklarını hiç bir ciddi belgelemeye başvurmadan, hatıra geldiği gibi anlatacağım. Siz bundan ne alabilirseniz alacaksınız. Her sohbetten alınan kadar!
Bu yazıların büyücek bir kısmı içinde yaşadığımız günleri anlattığım için ister istemez ‘bana doğru’dur. Elbette benim gözüm ve gönlüm olacaktır. Bundan başkası ‘içten’ olmaz.
Bu maruzatımdan sonra şuraya dikkat çekmeye cesaret ederim ki, bu sohbet ne bir tarihi tefrika, ne bir tarihi hikaye dizisidir. Bu yazılarda, hata zaman sırasında ve oluşma takvimine de bakılmadan başımdan geçmiş veya gözümün önünde cereyan etmiş olayları hatırlayabildiğim kadarıyla bulacaksınız…”
(Ahmet Yabuloğlu)