2018-2019 eğitim-öğretim yılının açılışıydı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türk istikbalinin evlatlarına yaptığı konuşmada, ‘’Vatan sevgisini, Suriyeli bir muhacir çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz… ‘’ dedi.
Türk tarihi her biri vatan sevgisinin başlı başına öğreticisi olan nice kahramanla doluyken, Türk çocuklarına vatan sevgisini vatanını terk eden Suriyelilerin çocuklarının gözlerinde aratmanın amacı neydi?
Türklük alerjisi mi? Türklüğü yozlaştırma stratejisi mi? Ümmet politikasının gereği mi? Takdir sizin.
Yalnız şurası şüphesiz ki; etnik potada eritilmek istenilen Türk milletinin ne dinini yaşama ne de vatan sevgisi konusunda Araplardan ya da başka milletlerden öğreneceği hiçbir şey yoktu, yok!
Ama vatan sevgisi olmasa da, Türkiye’deki Suriyeli bir çocuğun gözlerine bakılıp, görülebilecek şeyler olduğu da kesin.
O gözlere baktığınızda, Hasan Tahsinleri, Şerife Bacıları göremezsiniz ama BOP’u ve eş başkanını görebilirsiniz!
Stratejik çukuru görebilirsiniz! Bunları gördüğünüzde, emin olun gerisini de göreceksiniz…
Peki ya Karslı Yusuf Aktaş’ın yüzüne bakacak yüzü olmayanlar, baksalar ne görürler acaba?
Evet, zat-ı şahane hazretlerinin kıymetli misafirleri olan Suriyelilerin çocukları tarafından 11 yaşındayken gözü oyulan Yusuf kardeşimden bahsediyorum…
Hayatı kararan ve maddi sıkıntılar nedeniyle tedavisi düzenli olarak yapılamayan Yusuf, 3 yıldır kornea nakli olmak ya da cam göz takılması için mücadele veriyor.
Tam bir besle kargayı oysun gözünü hikâyesi aslında bu…
Olay 2018’de Kars’ın Bülbül Mahallesi’nde yaşandı. MedYALAMAYA göre olayın nedeni çeşmede su sıçratma kavgasıydı…
Oysa vahşetin saklanan arka planı hiç de öyle değildi…
Yusuf’un annesi Gülay Aktaş’a bırakalım sözü;
“Olayın gerçekleştiğinde Suriyeli çocukların ailesi ile altlı üstlü bahçeli bir evde oturuyorduk. Oğlum evin bahçesinde oynarken Suriyeli çocukların annesi bahçeden kovuyor. Oğlum da, ‘Dışarıda oynayayım da araba mı çarpsın’ şeklinde yanıt verince Suriyeli kadın çocuklarını çağırıyor ve çocukları ile Yusuf arasında tartışma başlıyor.
Ardından Suriyeli 4 çocuk Yusuf’un üzerine yürüdü. Ben bahçeye inip Yusuf’u aldım. O sırada Suriyeli kadın Yusuf’a, ‘Annenin yanında ayrılma’ diye tehdit etti.
Eve geçtikten sonra Yusuf’a dışarı çıkmamasını söyledim. Ancak bir süre sonra arkadaşları Yusuf’a seslenmiş ve çeşmeye su doldurmaya çağırmış. Yusuf da benden gizli camdan çıkarak arkadaşlarının yanına gitmiş.
Suriyeli çocuklar o sırada Yusuf’un dışarı çıktığını görüyorlar ve peşinden gidiyorlar. 3 tanesi kollarından ve bacaklarından Yusuf’u tutuyor ve diğeri elindeki çubuğu sağ gözüne sokuyor ve Yusuf’un gözü çıkıyor.17-18 yaşındaki bir genç Yusuf’u o halde eve getirdi. Suriyeli aile hemen polise gitmiş. Koruma altına alınmış.
Hastaneye gittiğimizde Yusuf’un gözünü kaybettiğini söylediler. Tedavi süreci ve mahkeme süreci halen sürüyor. Tedavi masraflarını hayırseverler karşılıyor. Ama her zaman destek bulamıyoruz. 5 tedaviden üçüne gidemedik. Valilik sadece yol parası veriyor.
Biz bu Suriyeli aile ile iki yıl komşu olarak yaşadık. İlk geldiklerinde onlar için mahalleden yardım topladım. Şimdi mahkemelerde karşılaştığımızda Suriyeli çocukların annesi, ‘Çocuklarım iyi yapmış’ diyor.
Oğlumun psikolojisi darmadağın oldu. Takılan cam göz, sonradan çıktı. Büyüdükçe yenilenmesi gerekiyor. Yoksa diğeri gözünü de kaybetme tehlikesi var. Yetkililerin sesimizi duymasını ve bize destek olmasını istiyoruz. “
Anne Gülay Aktaş, İlay Aksoy ile birlikte ziyaretime geldiklerinde oğlu Yusuf’un bağlama çaldığı ve resim yaptığını videoları izletti. Yusuf’un gerçekten de muazzam bir yeteneği var.
Belki Türk müziğine büyük büyük katkılar sağlayacak, belki de dünyaca ünlü bir ressam olarak göğsümüzü kabartacak bu kardeşimizin vahşete uğramasına, atlatamadığı travmayı yaşamasına “Ensar- muhacir” edebiyatı ile neden olanlar eseriyle övünsünler…
Bu kesinlikle, “Çocuktur yapar” diye geçiştirilebilecek bir olay değil. Koca adamlar bu göz oyma işini yapmaya çekinir, bu inanılmaz zihniyet…
Elbette çocuklar kendi aralarında tartışırlar, kavga da ederler. Hepimiz çocuktuk, çok kavga ettik, fakat hiç bir zaman birinin herhangi bir yerine ne çubuk ne de başka bir cisim sokmak ne aklımıza geldi ne de yaptık!
Boyalı kuş romanındaki gibi mesele. Esmer bir çocuk için Nazi Almanya’sı neyse Türk çocukları için de Türkiye o hale geldi.
Ve şurası acı bir gerçek ki, bu ülke her türlü ekonomik, sosyal krizi gördü. Ama Türk’ün bu kadar ezildiği, ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü bir dönemi yaşamadı.