1552 yılının 15 Ekim tarihi Kazan Tatarları için bir kaygı günüdür. Bu olay tarih sayfalarına, şehitlerin kanı, dul ve yetimlerin gözyaşı ile yazılan bir tarihtir. 1551 yılında Kazan’ın son hanbikesi Söyembike Tatar hainleri tarafından Korkunç İvan’a teslim edilir, bu da Tatarlar için sonun başlangıcı olur. 1552 yılının Ağustos ayının sonlarında Ruslar Kazan’ı beşinci ve son kez kuşatmıştır (1487, 1524, 1530, 1550). Eşitsiz bir savaş sonrası Kazan Tatarları Ruslara yenik düşer. Fakat 150 bin Rus’a karşı 33 bin Tatar kahramanlarca mücadele eder, elinde silah tutabilen herkes ata toprağını sonuna kadar korumuştur. Ruslar Kazan Kalesi’ni ele geçirdiği sırada kan gövdeyi götürüyormuş. Ruslar şehirde sadece çocuk, kadın ve yaşlıları bulmuşlar ve onları da acımasız bir şekilde katletmişlerdir. Tarihte eşi benzeri olmayan bu toplu katliam, tam anlamıyla bir soykırımdır. Onun içindir ki bu tarih asla unutulmamalı ve unutturulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi : “Türk çocuğu ecdatlarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
1552 yılında Kazan Hanlığı Korkunç İvan tarafından işgal edildikten sonra, Kazan Tatarları Rus esaretinin altına girer ve yüzyıllar boyu sürecek olan ve halen devam eden bağımsızlık mücadelesine başlar. Kazan Hanlığının çöküşü, Türk Dünyasının ilk kaybı ve mağlubiyetidir. Kazan Hanlığı, Türk Dünyasını Çarlık Rusya’dan koruyan kale özelliğini de taşımıştır. Kazan Hanlığı’nın çöküşü Rusya için aynı zamanda Türk Dünyasına kapıların açılması anlamına gelmiştir. Ruslar artık rahatça tüm Türk Dünyasını işgal edebilecektir. Ve öyle de olmuştur: 1556 yılında Kazan Hanlığı’nın son başkenti Çalım, aynı yıl Astrahan Hanlığı, 1557’de Başkortostan, 1598’de Sibirya Hanlığı, 1606’da Nogay Ordası, 1783 yılında Kırım Hanlığı, 1865’te Taşkent, 1868’de Buhara Hanlığı ve diğerleri Ruslar tarafından işgal edilmiştir.
Bu yıl Kazan Hanlığı’nın çöküşünün 457.yılıdır. Tatarlar 457 yıldır Rus zulmü altında ezilmekte ve bu süreç içerisinde bağımsızlık mücadelesi vermektedir. Büyük Önder Atatürk 21 Haziran 1922’de yaptığı konuşmada Türk milletine şöyle hitap etmiştir : “Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca, hürriyet ve bağımsızlığa sembol olmuş bir milletiz. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz. Türk milleti yüzyıllardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklâli yaşamak için şart saymış bir kavmin kahraman evlatlarından ibarettir. Bu millet istiklâlsiz yaşamamış, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” Kazan Tatarları da hiçbir zaman bağımsızlık fikrinden vazgeçmemiştir.
Geçen 457 yıl içinde devirler değişti, yönetim düzeni ve yöneticiler değişti, fakat Tatarlara olan baskı hiç değişmemiş aksine daha da şiddetlenerek artmıştır. Tüm bu olumsuz koşullara rağmen Tatarlar bugünlere gelmeyi başarmış, fakat bundan sonrası Tatarlar için daha da zor olacaktır. Şimdiki süreç ya var olup kendi benliğini yaşatma, ya da yok olup tarih sayfasından sonsuza dek silinmektir.
1917 yılına kadar süren Çarlık döneminde Tatarları zorla Hristiyanlaştırma siyaseti son hızıyla devam etmiştir. Siyasî ve ekonomik baskıdan bunalan Tatarların bir kısmı yurt dışına göç etmek zorunda kalmıştır. 1917 yılındaki Şubat ve Ekim Devrimleri, Tatarların bağımsızlık mücadelesinde umut ışığı olmuş, fakat çok zaman geçmeden Komünist rejimin gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Tatarlar bir kez daha hayal kırıklığına uğramış, umutları tekrar yıkılmıştır. Birçok milli ruhlu Tatar aydını yurt dışına kaçmıştır. 1920 yılında İdil boyunda kasıtlı olarak ortaya çıkarılan açlık, Tatarları millet olarak yok etme siyasetinin bir parçasıdır. 1937-1938 yıllarındaki Stalin’in aydın soykırımı sırasında da nüfusuna oranla en çok kayıp veren Tatarlardır. 1941-1945 yıllarındaki İkinci Dünya savaşında da Tatarlar büyük kayıplara uğramıştır.
1990’lı yılların başlarında demokrasi rüzgarları esmeye başlayınca milliyetçi Tatarlar tekrar bağımsızlık mücadelesine hız vermişlerdir. 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde Tataristan, Devlet Egemenliği beyanatını kabul etmiş, böylece bağımsızlıklarını ilan eden tüm Türk topluluklarına örnek olmuştur. 1991 yılının Aralık ayında Sovyetler Birliği dağılmış, sonra sözde Rusya Federasyonu ortaya çıkmıştır. Tataristan bağımsızlığını tekrar diriltmek için 1992 yılının 21 Mart’ında halk oylamasına gitmiş, halkın %61,4’ü Tataristan’ın bağımsızlığı lehinde oy kullanmıştır. Bu arada 1917-1918 yıllarında kurulan, daha sonra Sovyetler tarafından dağıtılan Tatar Milli Meclisi 73 yıl aradan sonra 1992 yılında tekrar kurulmuştur.
2000 yılının başında Putin’in iktidara gelmesi ile Tatarları millet olarak yok etme siyaseti daha da hızlanmıştır. Stalin’i “büyük siyaset adamı” diye öven Putin, Stalin’in yapamadıklarını yapmakta azimli ve kararlıdır. Tatarları yok etmeyi önce karara bağlayıp, sonra yürürlüğe koyan Putin’in uygulamaları şunlardır:
Rusya Federasyonu kanunlarına eklemeler yaparak 27 Kasım 2002’de Tatarların Latin Alfabesine geçişi yasaklanmıştır.
13 Eylül 2004 yılında Putin tarafından imzalanan karara göre Milli Cumhuriyet başkanları Rusya tarafından atanacaktır. Daha önce başkanlar halk tarafından seçiliyordu. Putin yönetimi ele geçirmek içindir ki bu kararı 2005 yılının başında yürürlüğe koymuştur. Bu konu ile ilgili Rusya devlet başkanı Medvedev 15 Ekim 2009’da yapılan bir bilimsel toplantıda: “Başkanları seçmek Rusya geleneklerine aykırıdır. Valiler, 100 yıldan sonra da seçilmeyecektir”– demiş. Medvedev’in de sözlerinden anlaşıldığı gibi ortada Rusya Federasyonu diye bir şey yoktur, sadece Rus Emperyalizmi vardır. Milli Cumhuriyetler – vilayetler, cumhurbaşkanları ise -vali gibi algılanmaktadır.
2005 yılının 30 Ağustos tarihinde Kazan’ın 1000 yıllığı kutlanmış, Putin kutlamalara bizzat katılmıştır. Kazan’ın 1000 yıllığı bahanesiyle 40 tane tarihi bina yerle bir edilmiştir. 2005 yılına kadar 30 Ağustos günü Cumhuriyet Bayramı (Bağımsızlık Günü) olarak kutlanıyordu, 2005 yılından sonra Şehrin Doğum Günü olarak kutlanmaktadır. Bu yıl 30 Ağustos Şehir Doğum Günü olarak kutlanmakla kalmamış, Tataristan’ın en milli şehri olan Çallı’da Çiçek Bayramı olarak kutlanmıştır. Ruslar, Tatarlara gözdağı vermek istercesine tören alanı Rus masal kahramanları ile süslenmiş, törenin başından sonuna kadar Rus şarkıları çalınmış, tören alanının ortasına “bin yıllık bölünmez, yıkılmaz Rusya” kelimeleri içeren yazılı taş konmuş, domuz suratlı kızın eline Tatar milli tatlısı Çek-Çek tutuşturulmuştur. Bu şenlik Tatarlara karşı yapılan saygısızlık, hakarettir.
2007 yılının sonunda Putin tarafından imzalanan 309 nolu kanuna göre, Rusya kanunlarından “Milli komponent (parça, kısım)” kaldırılmıştır. 2009-2010 yılında bu kanun kısmen yürürlüğe girmiş, kanun gereği Tatar okulları kapatılmıştır. Aynı zamanda lise mezuniyet sınavları ve üniversiteye giriş sınavları da sadece Rus dilinde yapılacaktır. Devlet İmtihanı olarak adlandırılan bu sınav bu yıl yürürlüğe konmuş ve sınav Rusça yapıldığı için birçok öğrenci lise diplomasını alamamıştır. En iyiler bile ancak not olarak 5 üzerinden 3 (orta) alabilmiştir. Bu da Tatar ve diğer milletler için üniversiteye girmenin bir hayal olduğu anlamına gelmektedir. Bu olay da sert tepkilere yol açmış olacak ki, Rusya başkanı Medvedev açıklama yapmak zorunda kalmış ve şöyle demiştir : “Endişe edilecek bir şey yok, bir yıllık meslek okulları açılacaktır.” Veliler bu sınavı Rusya Yüksek Mahkemesine şikayet etmiş, fakat mahkeme şikayeti reddetmiştir. Bundan sonra veliler AİHM’ye başvuracaklardır. Kendi ana dilinde eğitim almanın yasaklanması Rusya Federasyonu Anayasasına da aykırıdır.
Yukarıda kısa olarak anlatmaya çalıştığımdan da anlaşıldığı gibi Rusya’da Tatarların hiçbir hak ve hukukları bulunmamaktadır. Stalin’in “büyük siyaset adamı”, Korkunç İvan’ın “kahraman” olduğu bir Rusya’da Tatarlara yer yoktur. Ruslar, milliyetçi Tatarlara 3 tane ad takmıştır, şöyle ki : eğer Müslüman’sa – terörist, Tataristan’ın bağımsızlığından söz eden – bölücü, Tatarlara yapılan haksızlıkları kaleme alan yazılar yazan – aşırıdır (extremist).
Ruslar, Rusya içindeki Tatarlara yaptıkları ile yetinmeyip, diasporadaki Tatarları da susturmaya çalışmaktadır. Bunun örneklerini Türkiye’de de görmek mümkündür. Rusya Büyükelçiliğinin Türkiye’de yapılan bilimsel toplantılara bile tahammülü yoktur, anında Türkiye Dışişleri Bakanlığına protesto bildirmektedir. Bu da Rusya’nın ne kadar çaresiz ve zayıf olduğunu göstergesidir ki, bilimden zayıf ve çaresizler korkar. Türkiye’de yapılan Tatar Milli Bayramı Saban Tuy’u da Ruslar siyasi amaç olarak kullanmaya başlamıştır, ama buna izin vereceğimizi sanmasınlar. Saban Tuy yüzyıllar boyunca Tatar Milli Bayramı olmuş ve bu böyle olacaktır, kimsenin kuşkusu olmasın.
Özetle Ruslar Tatarların dilini, dinini ve tarihini unutturup mankort yapmaya çalışıyorlar ve bunu verdikleri kararlarla belli ölçüde başardıklarını da görüyoruz. Şimdi Tatarları daha da zor günler beklemektedir. Kazan Şehitlerinin bağımsızlık fikri hiçbir zaman yok olmamış, kuşaktan kuşağa bir bayrak gibi taşınmıştır ve bu bağımsızlık mücadelesi gerekirse sonsuza dek devam edecektir. Ben inanıyorum ki, bağımsızlık sembolü Söyümbike’nin torunları olan Kazan Tatarları bu zor günleri de atlatacak ve ileride bağımsız olacaktır.
Sözlerimi Stalin Devri kurbanı şair Sedıyt Sünçeley’ın dizeleri ile sonlandırmak istiyorum:
Küktege nurlı qoyaş ber ihtimal
Sünse süner, yaqtısı qalmas beter,
Emma lekin sünmes bezneng Tatar.
Çevrisi:
Gökteki nurlu güneş bir ihtimal
Sönse söner, ışığı kalmaz biter,
Ama hiç sönmez bizim Tatar.
ROZA KURBAN -ABDULLAH TÜRER YENER