Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 42. maddesi, devletin “Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi”ni düzenlemektedir. Bu maddeye göre; “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. ……Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.” Devlet bu kapsamda, maddi imkanlardan yoksun bütün öğrencilerin burs ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Fakat devlet yurtlarının, öğrencilerin ancak yüzde 20’sinin ihtiyacını karşıladığı ortaya çıktı. Bu yüzden bir milyonun üzerinde öğrenci barınma sorununu ya çözemedi ya da çok büyük maliyetler ödeyerek çözmeye çalıştı.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, devletimiz şu anda ihtiyaç sahibi olan üniversite öğrencilerinin yurt ve burs ihtiyaçlarını tam olarak karşılamamaktadır. Bu konudaki şu bilgiyi paylaşmakta yarar var. “Avrupa’da Yüksek Öğrenimde Öğrenci Harçları ve Destek Sistemleri” başlıklı rapora göre, Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında üniversite öğrencilerine en düşük mali destek veren ülkeler arasında yer alıyor. Rapora göre Almanya, Avusturya, Danimarka ve İsviçre 5 bin avro ve üzeri öğrenci desteğiyle Avrupa’da öğrenci desteklerinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer alıyor. Hollanda, İsveç, Yunanistan ve Norveç’te öğrenci desteği 3 ile 5 bin avro arasında. Aralarında Belçika, Hırvatistan, İspanya, Kıbrıs (Güney) ve Polonya’nın yer aldığı ülkelerde ise öğrencilere yönelik yıllık mali destek bin ile 3 bin avro. Türkiye’nin desteği ise 650 TL ile 100 ile bin Avro arasında kalıyor.
Üniversite öğrencilerinin yurt sorunu, şu anda Türkiye’nin en önemli gündem başlıklarından biri. Lisans ve ön lisans düzeyinde örgün eğitimde toplam 3 milyon 800 bin öğrenci var. Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) ait yurtlar ancak 700 bin öğrenci barındırabiliyor. KYK yurtlarına yerleşemeyen öğrenciler, bütün şehirlerde geçen yıla göre yüzde 100’e varan enflasyonun üzerindeki konut kiralarını karşılayamıyorlar. Özel yurtlar ve apart tipi yurtlar da pandemi dolayısıyla iki yıla yakın süre kapalı kaldıkları için fiyatlarını ciddi oranda zamlandırdılar. Bu yüzden özel yurtlara da yerleşemiyorlar. Bu durumda şehir dışında üniversite öğrencisi okutmanın aylık maliyeti 2 bin 500 liraya ulaştı. Aileler, bu maliyetleri karşılayamadıkları için çocuklarını üniversiteye gönderemez duruma geldiler.
Bu sebeplerle bir yurda veya eve yerleşemeyerek açıkta kalan öğrenciler, bu haftanın başından beri İstanbul ve Ankara’da “Barınamıyoruz Hareketi” adı altında toplandılar, eyleme geçtiler. Gece parklarda banklarda yatıyorlar. Eylemin önümüzdeki günlerde diğer illere de sıçrayacağı görülüyor. Öğrencilerin bu eylemleri üzerine bazı belediyeler, yurt konusunda bazı adımlar attılar, ama bu adımlar yeterli değil. Bu durumda bu öğrenciler için iki seçenek kalıyor. Ya bu öğrencileri heyecanla bekleyen ve çoğunluğu bedava olan cemaat ve tarikat yurtlarına gidip biat edecekler ya da üniversite eğitimi onlar için bir hayal olarak kalacak, eğitim hayatlarına nokta koyacaklar.
Bu konuda bugüne kadar ne yapılması gerekirdi? Bu konuda önlem alma görevi, öncelikle Kredi ve Yurtlar Kurumu’na düşer. Her kademedeki okullar ve üniversiteler 2020 yılı Mart ayından bu yana bir buçuk yıldır kapalıydı. Yurt ihtiyacı olan öğrenci sayısı belliydi. Bu sürede KYK’nın yurt kapasitesini arttırması, en az 2 milyon kişilik kapasiteye ulaştırması gerekiyordu. Maalesef bu yapılmadı, bu süre boşa geçirildi. 30 Aralık 2020 itibarıyla 781 olan yurt sayısı, bu yılın Temmuz ayında 772’ye düştü. 2021 yılına 698 bin 289 kapasiteyle giren devlet yurtlarının kapasitesi, Temmuz 2021 itibarıyla 696 bin 966’ya geriledi. Bu rakamlara göre devlet yurtlarının toplam kapasitesinin üniversite öğrencisi sayısına oranı ise yalnızca yüzde 8.2’de kaldı. Lisans ve ön lisans programlarındaki öğrenci sayısının devlet yurdu kapasitesine oranı ise yüzde 20 civarında gerçekleşti.
Pandemi döneminde üniversite öncesi eğitim kurumlarında okuyan öğrencilerden en az 3 milyonu tableti ve bilgisayarı olmadığı için uzaktan eğitim derslerini takip edemeyerek mağdur oldu. Şimdi de yeni bir mağdur öğrenci grubuyla karşı karşıyayız. Bu grubu da barınacak yeri olmadığı için derslerinden uzak kalma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan üniversite öğrencileri oluşturuyor. “Her ile bir üniversite” açmak güzel de, o üniversitelerde okuyacak öğrencilerin barınma sorununun çözümüne niye öncelik verilmiyor?
KYK yurtlarına yerleşemeyen, maddi imkansızlıklardan dolayı eğitimden kopan ya da fahiş kira ve geçim masraflarının altında ezilen bu öğrencilerin bu sorununu çözmek için ne yapılmalı? Öncelikle bu konuya Cumhurbaşkanı el atmalı, Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun koordinasyonunda TOKİ ile işbirliği yapılarak bir yıl içinde yurt sorunu çözülmelidir. Bu konuda imkanları varsa, yerel yönetimler de taşın altına ellerini sokmalıdırlar. Ayrıca TOBB, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, meslek odaları, işveren ve işçi sendikaları, özel sektör kuruluşları, eğitim vakıfları, eğitimle ilgili sivil toplum kuruluşları yurt yapımı konusunda inisiyatif almalı, yatırım yapmalıdırlar.
Toplumca üniversite öğrencilerinin yurt sorununu çözmek zorundayız. Bu sorunu çözmediğimiz takdirde, gençlerimizi ya tarikat ve cemaat yurtlarına teslim edip FETÖ mağduru gençler gibi harcanmalarına göz yumacağız ya da istikballerinin kararıp kaybolmalarına göz yumacağız. Bu yönden yurt sorunu, beka sorunudur. Gereği yapılmalıdır.