Virüs değil ama, tıpkı Covid19 virüsü gibi laboratuvar ortamında üretilmiş olma ihtimali hayli yüksek bir “dil” var. Üstelik virüsten bile hızlı yayılıyor hedeflediği kitle arasında.
PKK açılımının, buzdolabına kaldırılmasından sonra pek duymaz olmuştuk. İkinci dalga pik yaptı; şu ara, yeniden herkesin ağzında:
– Çözümün adresi İmralı değildir.
– Çözümün adresi İmralı’dır.
– Muhatap İmralı’dır.
– Muhatabımız İmralı değildir.
– Ali İmralı’yı işaret etti…
– Veli İmralı’yı adres gösterdi.
– Ayşe İmralı’yı dışladı.
– Fatma İmralı’yla konuşmaya çağırdı.
– İmralı mektup yazdı.
– İmralı mesaj yolladı.
***
Hay topunuzun dilini eşek arısı soksun emi!
***
Kim bu “İmralı”?
Ya da ne?
İn mi? Cin mi?
Neye benziyor?
Dört kulağı, üç gözü, beş bacağı, sekiz kolu olan mor derili bir primitif “aşı ziyatı(!)“ mı?
Gulyabani gibi; sıfatı var sureti yok!
Neyi gizliyorlar?
Dört tarafı denizle çevrili bir kara parçasıyla konuşulan, yazışılan, flörtleşilen, mesajlaşılan bir toplu delilik yaşanmıyorsa memlekette; en azından ağzı-dili olan bir “şey” olmalı…
Niye gizliyorlar?
Yok mu kendine ait bir adı sanı bu “İmralı” diye anılan yaratığın?
***
İktidarından muhalefetine, yandaşından yoldaşına, kamuoyuna hitap ve etki imkanı olanların çoğu düşüyor bu tuzağa; yeniden.
Halbuki hepimizin hatırasında taze olmalı bu heyulanın kaynağı.
Hatırlasanıza, “çözüm süreci” dedikleri “PKK açılımı” sırasında başvurmuşlardı bu algı çalışmasına.
PKK terör örgütüyle mücadelede şehit vermeyen ili bulunmayan Türkiye’nin yedi bölgesine yolladıkları “akil“ler, kapılarını çaldıkları evlerden kuyruklarına teneke bağlanarak kovulmasınlar, müzakereci siyasetçiler sokağa çıktıklarında millet suratlarına tükürmesin diye örtülü bir sansür uygulanmıştı milli nefretimizin hedefindeki PKK ve Abdullah Öcalan isimlerine.
Hazmettirme stratejisiydi; böyle böyle, adını anmadan normalleştirmeyi denemişlerdi İmralı’daki caniyi.
Gıyabında(!) hep onu konuşmuş hatta övme cüretinde bile bulunmuşlardı; öznesi “Öcalan” olsa bütün Türkiye’yi ayağa kaldıracak nice cümle “İmralı” öznesiyle pekala kurulabilmişti aylarca…
***
Biz bu filmi gördük.
Sonunda, musalla taşları yetmedi evlatlarımızın, kiminin yerlerden kazınmış et parçalarından oluşan naaşları!
Bu sebepten dolayı;
İmralı değil; PKK terör örgütü başı!
İmralı değil; Abdullah Öcalan!
İmralı değil; İmralı’daki cani!
İmralı değil; bebek katili!
İmralı değil; Cumhuriyet tarihinin en hain planlarından, en sinsi tuzaklarından birinden kod adı.
Düşmeyelim ne olur bir kere daha.
K-POP’A BM ZIRHI
Son yıllarda özellikle “ergen” olarak tanımlanan yaş kuşağında geniş ama çok geniş bir hayran kitlesine sahip olan, “Army” diyetanımlanan hayranları adeta müritleşmiş bulunan K-Pop gruplarından BTS, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katıldı.
“Gelecek Nesiller ve Kültür İçin Özel Elçi” seçilen ve Güney Kore’nin “Başkanlık özel temsilcisi” olarak diplomatik pasaport verdiği grup üyeleri, “yoksulluk, gezegenin korunması ve cinsiyet eşitliği” konularında faaliyette bulunacağı açıklandı.
Daha önce üyelerinin gruplara seçilme şartlarından gördükleri ağır eğtimlere kadar birçok nedenle tartışılan, yıldızlarının seri intiharları soru işaretlerine yol açan “K-POP” anomalisini tartışmak için iyi bir fırsat değil mi?
Geçmişte, Angelina Jolie, Nicole Kidman gibi isimlerle, işlediği insanlık suçlarını “güzelleştirmişti” emperyal devletler teşkilatı; bu defa ne menem bir belayı allayıp pullayacaklar dersiniz bu “proje çocuklar“la?
YEŞİL GÖREN ANKARALI…
Central Park’ta yürüyüş yapan bakan fotoğraflarından sonra “Deniz gören Ankaralı” metaforu yerini “Yeşil gören Ankaralı”ya bırakacak gibi…
Beton lobisi bu hızla devam ederse, Ankara’da yeşili görmek de, denizi görmek kadar mucizevi hale gelecek sonuçta; çok yakında.