Yeni yılın kutlu olsun Türk Dünyası
Başta tüm dünyayı kasıp kavuran korona virüs olmak üzere ülkemizde ve dünyada birçok felaketin yaşandığı 2020 sona erdi. 2021 yılının tüm Türk Dünyası’na barış ve huzur getirmesi dileğiyle…
Doğu Türkistan’dan yaşanan Çin zulmü, Karabağ’da Ermenistan işgali altındaki topraklarda verilen şehitler ve Türkiye’de birbiri ardına yaşanan felaketler.
Korona virüs başta olmak üzere birçok deprem, sel ve ekonomik darboğazla geride bırakılan 2020 Türkiye kadar dünyanın da “Felaketlerle” anacağı bir yıl oldu.
Yeni yılın Azerbaycan’dan Özbekistan’a, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tüm Türk dünyasına huzur ve barış getirmesi dileğiyle.
Türklerde gerçek yılbaşı bayramı ise aslında Nardugan Bayramı olarak bilinir.
Peki nedir bu Nardugan Bayramı?
Türklerin yeniden doğuş bayramı olan ve NARDUGAN (Nartugan) denilen bayram 21 Aralık’ta başlıyor 21 Mart’da Nevruz olarak tamamlanıyor. Çünkü 21 Mart ekinoksta (dönence) gece ve gündüz eşitleniyor. 21 Mart’ta bahar geliyor, doğa yeniden canlanıyor. İşte çam ağacı süslemelerinin önemi de buradan geliyor. Çünkü adına ‘Hayatı Ağacı’ deniyordu.
Türklerin Nardugan (yeniden doğuş) bayramı yüzyıllar sonra Hristiyanlar tarafından alınarak 24 Aralık İsa’nın doğumu (Noel) olarak uyarlandı.
Oysa bu İsa’dan yüzyıllar öncesinden Orta Asya’da kutlanan bir Türk yeni yılı kutlama bayramıydı.
Hristiyanların simgesi Noel Baba olarak bilinen hikayeleri de yine bir Türk geleneğinden gelme.
Çünkü Noel Baba denilen kişinin yaşadığı iddia edilen yıllardan yüzyıllar öncesinde Orta Asya’da ‘Ayaz Ata’ ve ‘Kar kız’ hikayesi vardı.
Ayaz Ata Türk Mitolojisine göre kışın soğukta ortaya çıkan, kimsesizlere ve açlara yardım eden, garipleri sevindiren bir efsaneydi.
Dünyanın tanınmış Sümerologlarından Muazzez İlmiye Çığ da çam ağacı süslemelerinin Hıristiyanlıktan yüzlerce yıl önce Türk geleneklerinde olduğunu defalarca açıklamıştı.
Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir ‘akçam ağacı’ bulunuyor. Buna ‘hayat ağacı’ deniliyor.
Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliyoruz.
Türklerde güneşin çok önemli olduğu biliniyor.İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 21 Aralık’ta gece-gündüzle savaşıyor.Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.
İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle ‘akçam ağacı’ altında kutlanıyor. Güneşin yeniden doğuşu, bir ‘yeni doğum’ olarak algılanıyor
——————————————————————————————————
Türk Mitolojisinde Ağaç Kültü
Yazar; Amine Akcan -18 Nisan 2020
Ağaç Kültü…
‘Kült’ Nedir?
Kült, Tanrı veya Tanrı olarak kabul edilen tabiatüstü güçlere sahip varlıklara saygı göstermek, onlara tapınma ve bağlılığı ifade eden söz ve hareketlerde bulunmaktır.
Kült, ilkel inançlardan ilahî ve beşerî dinlere kadar bütün inanç sistemleri içinde görülür. Türk halk kültüründe de atalar, Gök Tanrı, yer-su (dağ, ağaç, su), ateş, hayvan gibi çeşitli kültler vardır.
Evrenin var oluşundan beri su, hava, toprak kadar önemli ve hayatın merkezinde var olan bir unsur da ağaçtır.
Ağaç, her şeyden önce bir varoluşu, hayatı, canlılığı, bereketi temsil eder. Türk ve Dünya kültüründe ağaca çağlar içinde birbirinden farklı pek çok rol verilmiştir:
kozmik ağaç (dünya ağacı, hayat ağacı…), Tanrıyla iletişim aracı olarak ağaç, şeytan ya da kötü ruhları kovma törenlerinde ağaç, tabiat olaylarını yönlendirme törenlerinde ağaç, güneşin batışını engelleme ya da geciktirme törenlerinde ağaç, rüzgâr estirme ya da durdurma törenlerinde ağaç, ay tutulmasını engelleme ya da tutulan ayı kurtarma törenlerinde ağaç, yağmur yağdırma törenlerinde ağaç, sağaltma törenlerinde ağaç, defin törenlerinde ağaç, bereketi artırmaya yönelik mevsimlik törenlerde ağaç, kurban törenlerinde ağaç, şekil değiştirme ya da bitkilerin kökenleri ile ilgili mitlerde ağaç gibi…
Eski Türkler tabiatta bazı gizli güçlerin bulunduğuna inanıyorlardı. Tabiat varlıkları birer ruha sahiptirler. Tabiat varlıklarının birer ruha sahip olmasına ‘animizm’ diyoruz. Bu ruhlar iyi ve kötü ruhlar şeklinde iki gruba ayrılıyordu.
Asya Hunları, Göktürkler ve Uygurlar yılın belli dönemlerinde Gök Tanrı’ya, atalara, tabiat ruhlarına at ve koyun kurban ederlerdi.
Tabgaçlar ilk ve sonbaharda atalara kurbanlar sunar, tapınak makamındaki taş-ev içinde kesilen kurbandan sonra etrafa kayın ağaçları dikerek kutsal ormanlar meydana getirirler.
Türk inanç sisteminde kutsal ağaçlar, Gök Tanrı’nın simgeleri arasındadır.
Bu ağaçlar gökte bulunan ve Tanrı’nın yaşadığına inanılan cennete kadar yükselmektedir.
Ulu ağaçlar Tanrı’yı sembolize eder. Türk mitolojisinde tüm ağaçlar kutsal değildir. Kutsal olarak kabul edilen ağaçların belli özellikleri vardır.
Bir ağacın kutsal olarak görülebilmesi için mutlaka bu vasıflardan en az birine sahip olması gerekir.
Bu vasıflar şunlardır:
- Yalnız ağaç olmalıdır.
- Yapraklarını ya yaz-kış dökmeyen ya da çok az döken bir ağaç olmalıdır.
- Etrafındaki ağaçlardan ya daha uzun, ya da daha heybetli, daha gösterişli olmalıdır.
- Meyvesiz olmalıdır.
- Etrafındaki ağaçlardan daha yaşlı olmalıdır.
- Geniş ve koyu gölgeli olmalıdır.
Bu vasıflara göre Türkler ne tek bir ağaç türünü ne de her ağaç türünü kutsal saymışlardır.
Kutsal sayılan ağaçlar Kayın, Ardıç, Çam, Kavak, Selvi, Meşe ve Söğüt ağacıdır.
Türk Destanlarında ağaç motifi üç yönüyle bulunur:
- Sığınak (oba),
- Ana ya da Ata varlığı
- Devlet.
Türk mitolojisine göre Tanrı yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı ağacın gölgesinde barındırmıştır.
Bu sebeple neredeyse her türlü destanda ağaç kutsaldır.
“Ağaç Ata” anlayışının Türk mitolojisi ve inanışında ki varlığının izlerine Yakut Türeyiş Destanı’nda rastlıyoruz. Anlatımı ise şöyledir:
“DÜNYAMIZ YAKUTLARCA, SEKİZ KÖŞELİ İMİŞ. YERİN ORTASI İSE SARI GÖBEKLİ İMİŞ.DÜNYANIN GÖBEĞİNDE BİR DE AĞAÇ VAR İMİŞ. BU AĞAÇ BÜYÜK İMİŞ. BU AĞACIN HER YANI, TANRI’DAN HEP SÜSLÜYMÜŞ. KABUKLARI KÜTÜĞÜ, TIPKI SOM GÜMÜŞLÜYMÜŞ. AĞACIN GÖVDESİNDEN BİR USARE AKARMIŞ.
BU KUTSAL SUYUN RENGİ ALTIN GİBİ PARLAMIŞ.AĞACIN BUDAKLARI TA GÖKLERE UZANMIŞ. GÖREN SANIRMIŞ SANKİ, DOKUZ KOLLU ŞAMDANMIŞ! YAPRAKLARI BÜYÜKMÜŞ DALLARINDAN SARKARMIŞ. YAPRAKLARIN HER BİRİ AT DERİSİ KADARMIŞ. AĞACIN TEPESİNDEN BİR USARE ÇIKARMIŞ. KÖPÜK KÖPÜK KAYNAYIP SARI RENKTE AKARMIŞ!
BU AĞACIN YANINA HİÇ KİMSE GİDEMEZMİŞ. BUNDAN İÇENLER İSE AÇLIK HİSSEDEMEZMİŞ! BU SUDAN İÇEBİLEN, ARTIK MES’UT OLURMUŞ. HER ŞEYE ERİŞİRMİŞ, TANRI’DAN KUT BULURMUŞ.
İLK İNSANIN ATASI BURADA YARATILINCA, HAYATI ELDE EDİP TADINI DA ALINCA, HEMEN AĞACI GÖRMÜŞ KOŞUP ALTINA GİTMİŞ. KANIP BU SUDAN İÇMİŞ. BU AĞACIN ZİRVESİ TA GÖKLERE ERERMİŞ. GÖKLERİN ÜÇ KATINA ULAŞIP DA DELERMİŞ.”
Kadın figürü tüm ilkel toplumlarda bereket, doğurganlık, sonsuz yaşamın simgesi haline gelmiştir. Ağaç ise kökleri ile yerin derinliklerine, budaklarıyla göklere uzanarak, yer ve gök arasında duran ve bu iki unsuru birbirine bağlayan, aynı zamanda hayatı ve ölümü, canı ve ruhu, karanlığı ve ışığı kendinde birleştiren evrensel, kozmik bir varlıktır.
Bu açıdan ağaç sonsuz hayatı, yaşam sürekliliği simgeselliği ile kadın sembolizmiyle örtüşmektedir.
Yakutlar, ağacın her şeyin anası olduğuna inanıyorlardı. Yine Yakutlarda doğum ve hayat tanrıçası olan Umay ana kutsal kayın ağacı altında oturmakta ve çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar bu ağaca tapınarak ona kurbanlar adamaktaydılar. Yakut kadınlarının üzerlerinde Umay Ana‟nın sembolü olan ağaçta boncuk bulundurduklarıda bilinmektedir
Ağacın türemeyi sağlayan, ana olma işlevi Oğuz, Kıpçak ve Uygur kavimlerinin destanlarında da görülür. Bu kavimlerde üremeyi sağlayan, ana ağaç, kayın ağacıdır ve ana soyuna işaret eder.
Bu nedenle, kayın ağacı ve kayın ormanı kutlu sayılır. Orta Asya’da ve Sibirya’da ağaç tanrıçası/ruhu inancı yaygındır.
Altay Türklerinin şamanist inançlarına göre, insanlar türediği zaman, doğum Tanrıçası Umay, gökten yere iki kayın ağacıyla inmiştir.
Bugün Türklerde evlilik yoluyla kurulan akrabalıkların adlandırılmasında bu inanışın etkilerini görüyoruz.
Evlenmiş çiftlerin anneleri kayınana-kaynana, erkek kardeşleri ise kayınbirader, şeklindeki akrabalık adlarıyla tanımlanır.
Hayat Ağacı, Gök Ağacı, Kağan Ağaç
Hayat ağacı sonsuzluğun ve ölüm süzlüğün sembolüdür. Dünya mitolojilerinde en yaygın motiflerden biri olan hayat ağacı, yer ile göğü birleştiren kozmik ağaçtır. Yakut ve Altay Türklerinde yurtların önüne dikilen, uzun bir sırık biçimindeki bu ağacın tepesinde çift başlı bir kartal bulunur. Bu ağaç, tanrı katına kadar uzanan bir kozmik ağaç olarak tasavvur edilir ve tanrı katında, onun habercisi, kuvvet ve kudretin sembolü kartal, tanrıya en yakın noktada yer alır ve burada ruhlar kuş biçiminde uçarlar.
Hayat Ağacı; kökleri, gövdesi ve dallarıyla Dünya’nın üç tabakasını temsil eder ve bu tabakalar arasında köprü gibi geçiş yolu görevi görür. (Gök, Yeryüzü ve Yeraltı)
“Hayat Ağacı”, sıradan insanlar tarafından görülememekte, ancak Tanrı öğretisini bilenler (Tanrı tarafından gönderiler Hakanlar ve Şamanlar) tarafından görülebildiğine inanılmaktadır.
Allah‟ın nurunun “Hayat Ağacı” üzerine indiği ve kutlu doğumların bu şekilde gerçekleştiğine inanılmaktadır.
Kutsal dinlerde vahiyler ışık-ateş-nur şeklinde kutsal ağaç üzerine indiği, hakanlar ve hakanların evlendiği kadınların yine “Hayat Ağacı”nı sembolize eden ağaca inen nurdan doğduğu ve o ağaçtan beslendiklerine inanılmaktadır.
Sonuç olarak; insanlar geçmişten günümüze dek ağaca pek çok anlamlar yüklemiş, günlük hayatlarında, hatta sonraki hayat inançlarında bile ağacı simgesel bir araç olarak kullanmış.
Yeri gelmiş iyi yeri gelmiş kötü şeyler için ağaçtan medet ummuşlardır. Hatta ağaçlara çul-çaput bağlayarak adaklarda bulunmuşlar, dilekleri gerçekleştiği taktirde de bunun ağaçtan kaynaklandığına inanmışlardır.
Belki de ağacın gövdesinden yayılarak yukarı, göğe doğru uzanmasını bir dua bir yakınlık olarak görüp ağacın doğaüstü bir gücü temsil ettiğine inanmışlardır. Bütün bunlar ağacın kutsal olduğuna inandırmış ve mitolojinin olmazsa olmaz bir parçası yapmıştır.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Sevginin ve sanatın hayatınızın her noktasında olması dileğiyle sevgiyle ve sanatla kalın.
Yararlanılan Kaynaklar
- Dr. Mehmet Emin BARS, ‘TÜRK KÜLTÜRÜNDE AĞAÇ KÜLTÜ VE ŞOR KAHRAMANLIK DESTANLARINA YANSIMALARI,’ The Journal of Academic Social Science Studies, 2014, sayı: 27 s. 379 – 398
- F. Gülay MİRZAOĞLU-SIVACI, ‘TÜRKÜLERDE MİTOLOJİK UNSURLAR,’ Türkbilig, 2005
- Saliha AĞAÇ , Menekşe SAKARYA, ‘HAYAT AĞACI SEMBOLİZMİ’, Uluslararası Kültürel ve Sosyal Araştırmalar Dergisi (UKSAD), Aralık, 2015
- Seher ARSLAN, ‘TÜRKLERDE AĞAÇ KÜLTÜ VE “HAYAT AĞACI”, Uluslararası Sosyal Bilimler ve Eğitim Dergisi, Haziran 2014, sayı:1
- ————————————————————————————————————
Nahıl nedir hiç duydunuz mu?
Gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 21 Aralık’ta gece, gündüzle savaşır. Ve gün geceyi yenerek zafer kazanır. Güneşin zaferini Türkler, büyük şenliklerle AKÇAM ağacı altında kutlarlar….
Nahıl nedir?
Önce akçam… Sonra selvi… Sonra da nahıl, yani hurma ağacı.
Ağaçlar değişebilir, ama ağaç süsleme, bir Türk geleneğidir.
Anlattık. Gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 21 Aralık’ta gece, gündüzle savaşır. Ve gün geceyi yenerek zafer kazanır.
Güneşin zaferini Türkler, büyük şenliklerle AKÇAM ağacı altında kutlarlar.
Buna HAYAT AĞACI denir. Bu ağacı, motif olarak halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyup, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler dilenir. NARDUGAN, yani doğan güneş bayramında.
Sonra göçer Türkler’in ağırlıklı bölümü. Orta Asya dışında yetişmez AKÇAM. Yerini SELVİ alır.
Anadolu durum nedir?
Anadolu’da gelenek NAHIL’a dönüşür.
Nahıl: Balmumundan yapılarak gelinin yahut sünnet çocuğunun önünde götürülen süslü hurma ağacıdır.
Günümüzde; kaybolmaya yüz tutmuş ‘nahıl’, düğünlerde, şenliklerde Türklerdeki ağaç kültünün üç boyutlu bir yansımasıdır.
Osmanlı’da nahıl, eğlencelerde zenginlik işareti… Padişahın otoritesinin de göstergesiydi.
Görülüyor ki, ağaç süslemek Türklerin geleneksel bayramıdır. Evinde çam ağacı süsleyenler Noel değil, geleneksel Türk bayramını kutlamaktadırlar.
Üstelik bizim kutladığımız İsa’nın doğum günü değil, yeni bir yıla girmenin mutluluğudur.
TÜRK KÜLTÜRÜ’NDE AĞAÇ
Türk kültüründe ağaç çok önemlidir. Şaman inancında ağaç, içinde barındırdığı tüm anlamları ile geleneklere yansır. Osmanlı İmparatorluğu’nda düzenlenen şenlik ve düğünlerde de ağacın yansıması, üç boyutlu farklı ölçekteki nahıllarda görülür. Nahıl, düğün ve şenliklerde kullanılan, yukarı doğru incelen konik biçimi ile hurma ağacını andıran ve üzeri süslerle bezenmiş bir nesnedir.
Saltanatın gücünün de yansıdığı nahıllar, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü ile unutulmaya başlanmıştır. Günümüz nahıl ustaları (nahılbentler bu kültürü ve yansıması olan nahılları yaşatma çabasındadırlar.
Ortahisar’da (Ürgüp-Nevşehir) üretimi hâlâ devam etmektedir.
Hayat ağacı, Anadolu kültüründe geleceğe yönelik uzun sağlıklı bir yaşamın içinde bolluk ve bereketle çoğalarak yeni nesillere kendini aktaran geniş bir ailenin de sembolüdür. Türkler, içinde ömürlerini mutlu ve huzurlu bir şekilde sürdürmeyi amaçladıkları evlerini kurmadan önce, bahçelerine hep özel bir ağaç dikmişler, bu geleneği günümüze kadar taşımışlardır.
NAHIL ÖVGÜSÜ
“Şam, Mısır, Halep, Bağdat, İstanbul ve Kayseri.
Nice nice diyarlarda görülmemiş bir benzeri…
Ancak Ürgüplü vermiştir bu nahıla şöhreti…
Şöhret-i icrasına pes, dallarına aferin.
Mahfiyanın hizmeti var üstadına pirine.
Kimseler agâh olamaz ar u terki sırrına.
Adet sakin oldu ise gayrı kaldır yerine…
Bunu yapan ustaların ellerine aferin.”
Nahıl övme töreni bitince mumları söndürülür. Bahşiş için nahıl övücü, damadın ve arkadaşlarının önünde nahılı üç kez döndürür. Nahıl, düğünlerde gerdek odasına taşınır ve orada 3-4 gün kalır.
Halit Kakınç/Odatv.com
————————————————————————————————-