“SOYLU SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA MESAJ VERİYOR”
Mafyadan 10 bin dolar maaş alan siyasetçi sözünü İçişleri Bakanı söyledi, ‘dahası da var’ dedi. ‘Ben savcıya söylerim’ size söylemem diyemez İçişleri Bakanı. Bu söyledikleri sayın Bakanın dokunulmazlık kapsamına girmez. Sayın Soylu burada sanık değil tanık. Savcılar pekala Süleyman Soylu’nun ifadelerine başvurabilirler. Bunu saklayamaz. Kişiyi açıklamıyor sayın Soylu, sayın Cumhurbaşkanına ‘Beni korumazsan açıklarım’ diyor. Ben böyle okuyorum. Yürekli bir savcı arıyorum. ‘Saraydan para alıp parti kuranlar var’ dendi. Mafyadan veya saraydan para almak ahlâksızlıktır. CHP yönetimi ‘Biz İnce’yi kast etmedik’ dediler. Yetmez. Tamam İnce kurtuldu ama başka partiler de var. Onlar töhmet altında. Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Soylu’ya sesleniyor. Bizim 3 milletvekilimiz var. Yarın arkadaşlarımız imzaya açacaklar. Saraydan para alanlar, mafyadan para alanları bu komisyon araştırsın. Temiz siyaset isteyenlere sesleniyorum. Memleket Partisi’nin 3 milletvekilinin yarın imzaya açacağı temiz siyaset için, kirlilikten kurtulmak için. Saraydan para alıp, parti kuranı da, mafyadan bağış alanı Meclis araştırsın.harrem İnce
“İKTİDAR VE MUHALEFET HSK’DA ANLAŞMIŞTIR”
İddialar var, itiraflar, ithamlar var. Bunu çözmemiz lazım. Temiz siyaset istiyorsak bu tuğlayı çekmemiz lazım, altında kim kalırsa kalsın. Siyaset kurumu çekecek, yargı çekecek. Altında İnce kalacaksa İnce kalacak. Cumhurbaşkanı veya Kılıçdaroğlu kalacaksa kalacak. Veya hepimiz kalacağız. Eski Başbakanın oğlu ile iddialar var. Ben yapmıştır iddiasında bulunmuyorum. Bunların araştırılması lazım. Türkiye’de temiz eller operasyonu yapılmalıdır. Bizinm sayımız yetmiyor. Bu iktidarla bu muhalefet ortak olduklarını göstermişlerdir. HSK’da birbirine ortaklık yaptılar. Bir hemşehrini üye yapabilmek için gidip anlaşma yaptın. Cumhur İttifakı’nın seçtiği 4 üye kuraya girecekti. Anlaştıkları için Cumhur İttifakı’nın 4 üyesini seçme garantisi verdiler anlaşarak. 118 kişi müracaat etti HSK’ya. Meclis’e geldi. Karma Komisyon bunları 21’e düşürdü. Bir CHP milletvekili, Ankara Milletvekili sayın Levent Gök bir araştırma yaptı. Yaptığı iş 118 yargıcın sosyal medyalarını taradı. Yasalar açık, siyasi yanlarının olmaması lazım. 25 üyenin siyasi paylaşımlar yaptığını görüp rapor yazmış. CHP’ye hakaretleri var. Raporu partisine sunmuş. Bu 25 kişiden birisi Cumhur İttifakı’nın seçilen o 4 kişisinden birisi. 400’ün üzerinde oyla seçildiğine göre partilerine hakaret eden hakimlere, CHP milletvekillerine oy verdirdiler. Ortaklığı görüyor musunuz?
“MİLLET İTTİFAKI ARTIK YARGIYA TEK LAF EDEMEZ”
HSK’ya 13’te 1’e razı oluyorsanız. Elma şekeri siyasetidir bu. Meşruiyet kazandırıyorsunuz. 1 üyeye razı gelerek HSK seçimini meşrulaştırmış oluyorsunuz. Şimdiden sonra muhalefetin, Millet İttifakı’nın Türkiye’de yargıya tek laf etme hakları yoktur. Salı günü seçim oldu. Pazartesi günü kimin seçileceğini öğrenmedik mi? Anayasa’ya uygun değil bu seçim. Ayrıca en önemli kısmı meşruiyet kazandırma. AK Parti yanlış iş yapıyor, yargıyı siyasallaştırıyor, CHP ve İYİ Parti buna öncülük ediyor. ‘Kenardan bir tanecik bana ver’ diyor. Kendisini siyasallaştıran, kendisine hakaret eden yargıca oy verdiler. Şimdiden sonra CHP ve İYİ Parti’nin ekranlara çıkıp ‘Türkiye’de yargı siyasallaştı’ deme hakkı yok. Kendi elleriyle yaptılar bu işi.Play Video
“ALTINDA KİM KALACAKSA KALSIN, TUĞLAYI ÇEKMEK LAZIM”
Miting yaptırmışsınız geçmişte. 2018’de ben Cumhurbaşkanı adayı iken, karşıma geçmiş ‘Oylarınızı Tayyip Abi’ye verin’ diye miting yapmış. Koruma verdikleri ortaya çıktı. Koruma veren kişilerin biri AK Parti’den milletvekili biri vali oluyor. Sonra AA isimleri kapatıyor. Korumayla yurt dışına çıkmış, bunu da biliyoruz. Mafyanın organize suç örgütü liderinin sözüne güvenilir mi? Yahu siz PKK’lıların sözüne güvendeniz mi? PKK’yı tanık, TSK’yı sanık yapmadılar mı? Ortada iddia varsa, sahibine bakmaksızın araştırmak lazım. Çok ciddi iddialar var, alenen söylüyor. Ben ne Binali Yıldırım oğlunu ne de adı geçenleri suçluyorum. Böyle bir suçlama hakkım yok. Suçlamak kolaydır, geri almak zordur. Bu devletin, Meclis’in, yargının işi. Susurluk’ta 6-7 gün içinde komisyon kuruldu. Neden susuyoruz şimdi? Vahim iddialardır. Venezuela’ya gidiyorsun ‘maske dağıtacağım’ diyorsun. Yanında YSK üyeleri var. Dostluk grubu var. ‘Çantayla gittim’ diyor. Ben üzülüyorum onların adına, yakıştıramıyorum, aklanmalarını istiyorum. Bu açıklamaları gördükçe batıyorlar. Ciddi bir şey söylemiyorlar. Yok ‘bavulla gitti’ vs. Çocuk değilim ben, beni kandıramazsınız. Çıkın adam gibi açıklayın. Altında kim kalacaksa kalsın, tuğlayı çekmemiz lazım.
“SOYLU, SAYIN CUMHURBAŞKANINA ‘BENİ KONUŞTURMA’ DEDİ”
Süleyman Soylu’nun ‘Ben savcılara söylerim’ demesi, Erdoğan’a mesajdır. ‘Beni koru, beni konuşturma’ demektir. Ben böyle okuyorum. Sayın Erdoğan konuşana kadar kimse konuşmadı. Yargı konuşmadı. Erdoğan konuştuktan sonra Sedat Peker hakkında yakalama kararı çıkarılmış. Komik gerçekten. Yargı, medya, herkes Erdoğan’ı bekliyor. Sayın Erdoğan da sayın Bahçeli’yi bekliyor. Sayın Bahçeli sahip çıkınca Erdoğan konuştu. Bunu açıklamanın yeri, gerçi bir şey açıklamadı da. Bunu açıklamanın yeri TRT ya da Habertürk değildir. Yine çıkarsın Habertürk’e bakın ben de görüşlerimni açıklıyorum. Bunun yeri savcıdır. Ben biliyor olsam yarın sabah 9’da savcıa giderim. Bizim bilmeye hakkımız yok mu?
“BİR TANE YÜREKLİ SAVCI YOK MU BU MEMLEKETTE?”
Bu iktidarın temiz eller operasyonu yapacağına inanmıyorum. Sayın Süleyman Soylu gidecekse, gideceği yer televizyonlar değil ya TBMM ya da savcıdır. İkisine de gitmedi. TBMM çok zor bu yeni anayasayla. Referanduma ‘evet’ oyu vatandaşlarımızın bir kez daha ellerini başlarına koymalarını istiyorum. Ben eski sistemi savunmuyorum. Eskisi kötüydü, bu daha da kötü oldu. 400 milletvekili mümkün değil. Bunun tek yolu var, kendine güvenen bir bakan gelir der ki, ‘Benim partimin milletvekillerine sesleniyorum, aklanmak istiyorum, yalvarıyorum evet oyu verin’ der. Biz diyoruz ki 10 bin dolar rüşvet alan da saraydan para alan da… Lafı söyleyip ortada kalmayın. Milletvekillerimizin önergesine imza verin. Önce 20’yi bulalım. Muhalefet ve iktidar elele verin. ‘Saraydan para alıp parti kurdular’ deyip, sıkışınca ‘Muharrem İnce’yi kastetmedik’ olmaz, mertçe siyaset yapacaksın. Türkiye’yi bir silkindirelim şöyle. Altında kim kalırsa kalsın. Nereye giderse gitsin. Bunun tek yolu budur. Bunu geçmişte İtalya yaptı. Başka bir çözümü yoktur bunun. Senin suçlun, benim suçlum, senin partin, benim partim yok. Açacaksın anayasayı. Savcılara sesleniyorum; bu memlekete çok büyük kötülük yapıyorsunuz. Ekonomiyi kötü yönetenler kadar siz de suçlusunuz. Ortada o kadar iddia var. Bir tane yürekli savcı yok mu bu memlekette.
“SEN İKTİDAR OLSAN AK PARTİ’DEN NE FARKIN VAR?”
Adamın videoları 100 milyon izleniyor. Türkiye bunu konuşuyor? Ne zaman harekete geçilecek? Sokakta insanlar bunu konuşuyor. Millet dizi film gibi bunu takip ediyor. Bir hukuk devletinde susmak olmaz. Bakan istifa ediyor, 27 saat medya bunu söyleyemiyor. Niye korkuyorsunuz yahu, ölümden öte köy mü var? Ben basının bir kesimini alarak söylemiyorum, medyanın genel halini söylüyorum. Muharrem İnce arkadaşlarıyla parti kurmuş. Bu bir haber. Kendini demokrat diye tanıtan kanal 1 dakika veriyor. Akşam yeni kurulan partinin genel başkanını 3 saat yayına çıkarıyor. Sen iktidar olsan AK Parti’den ne farkın var? Sen de CHP’nin yandaşısın.
“AK PARTİ’YE ELLERİ GİTMEDİĞİ İÇİN CHP’YE OY VERİYORLAR”
Biz bir ihtiyaçtan doğduk. Türkiye’de 110 tane parti var. Türkiye’de AK Parti’ye 19 senedir oy verip, bugün memnun olmayan kitle var. Eli de CHP’ye gitmiyor. ‘Vermeyeceğim bir defa ama CHP’ye de vermem’ diyor. ‘Kime vereyim’ diyor. Onlara diyoruz ki, ‘Senin adresin Memleket Partisi’. AK Parti gelmesin diye CHP’ye kerhen oy veriyoruz diyorlar. Ülkücülerin bir kesimi ‘Biz AK Parti’nin yanına yanaştık, rahatsızım bu işten’ diyor. HDP’nin bir kesimi ‘Bunlar bir arpa boyu yer almıyorlar, Türkiye partisi olmuyorlar, terörü kınamıyorlar’.
Adamın videoları 100 milyon izleniyor. Türkiye bunu konuşuyor? Ne zaman harekete geçilecek? Sokakta insanlar bunu konuşuyor. Millet dizi film gibi bunu takip ediyor. Bir hukuk devletinde susmak olmaz. Bakan istifa ediyor, 27 saat medya bunu söyleyemiyor. Niye korkuyorsunuz yahu, ölümden öte köy mü var? Ben basının bir kesimini alarak söylemiyorum, medyanın genel halini söylüyorum. Muharrem İnce arkadaşlarıyla parti kurmuş. Bu bir haber. Kendini demokrat diye tanıtan kanal 1 dakika veriyor. Akşam yeni kurulan partinin genel başkanını 3 saat yayına çıkarıyor. Sen iktidar olsan AK Parti’den ne farkın var? Sen de CHP’nin yandaşısın.
“3 YAŞINDAKİ ÇOCUĞUN ÖYLE GİYDİRİLMESİNİ DOĞRU BULUYOR MUSUNUZ?”
28 Şubat’ta dershane müdürüydüm. Bir hafta içi, bir de hafta sonu gelen öğrenciler vardır. Bir subay geldi. Hafta içi mezun öğrencilerden biri başörtülüymüş dedi. Onu dershaneden atacaksın, dedi. Dedim ki, ‘o mezun öğrenci, disiplin yönetmeliğine tabi değildir, kurallara uymayan durum yok, atmıyorum’ dedim. ‘Rapor yazarım’ dedi, ‘yaz’ dedim. Ben dik duran birisiyim. Ailemin yarısı başörtülü, böyle de bir problemim yok. Konya milletvekili ‘tepeden tırnağa serbest bırakacağız’ dedi. Hakim, savcı, polis hariç dediler. Kendi milletvekillerine disiplin cezası verdiler. Siz 3-4 yaşındaki çocukların o şekilde kapatılmasını doğru buluyor musunuz? Ben kimsenin kıyafetine karışmıyorum. İsteyen istediği gibi giyinsin. Böyle bir problemim yok benim. Ama 3-4 yaşındaki çocuğun o tür kıyafetler giydirilmesini doğru buluyor musunuz?
“FETÖ’CÜLER BİR ZAMANLAR TEHLİKE DEĞİLDİ, GÖRDÜK”
Ben CHP’li değilim artık. Ben Memleket Partisi’nin kurucu genel başkanıyım. Ben gömlek falan değiştirmem. Dosdoğru bir adamım. Durduğum nokta bellidir. Kafamdaki çelişkiler, doğrular bellidir. Başkalaşmam, gelişirim. Özümü korurum. İnsanların kıyafetleriyle ilgili hiçbir problemim yok. Ama sosyal medyada gördüğüm 3-5 yaşındakilerin o tür kıyafetler giydirilmesini doğru bulmuyorum. FETÖ’cüler bir zamanlar tehlikeli değildi, hocaefendiydi. Başımıza neler geldi, gördük.
“ÇAYKUR’U YÖNETEMEYEN TÜRKİYE’Yİ YÖNETEMEZ”
Yargının bir an önce İçişleri Bakanı’nın görüşüne başvurması lazım. Meclis’te komisyon kurulması lazım. ÇAYKUR’u konuşmamız lazım. ÇAYKUR’u yönetemeyen Türkiye’yi yönetemez. Bu ülkede her evde çay tüketilip de burası zarar ediyorsa. Bunları konuşmamız lazım.
“BİZ SİYASETE MİZAH VE NEZAKET GETİRECEĞİZ”
Birincisi nezaket. Nezaketi ve mizahı siyasete yeniden kazandıracağız. Mizah için zeka lazım. Ben hep genel başkan derim, lider olmak için bir kere ölmüş olmak lazım. Bir parti kurdu, nereden lider oluyor? Erdoğan siyaseti bıraktıktan sonra 10 yıl sonra bakarız. Eğer hala düşünceleri takip ediliyorsa lider olmuştur. Nasıl anılacağı önemli. İnsanca, hakça düzenle mi anılacak; yoksa al ananı da git ile mi anılacak? Nezaket ve mizahı oturtacağız. Sayın Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı’na 10 bin dolardan söz etmiyorsun, yoksa sen mi aldın diyor. Bunu kabul etmiyorum. TBMM Başkanı mafyadan 10 bin dolar almaz, ben buna inanmam. Ama Meclis Başkanı’nın sayın Kılıçdaroğlu’na sözleri, ‘siyasi bunak’ vs. bun da olmaz. Öyle bir söyleyeceğiz ki içinde zeka olacak, pırıltı olacak. Öyle bir şey söyleyeceğiz ki, sinir edeceğiz. Zaman zaman bana öyle laf çakanlar oldu ki, içimden ‘ben bunu düşünemedim, benden akıllı adammış’ dedim.
“ONLAR EVLADI FATİHAN TORUNU, YA SEN KİMİN TORUNUSUN?”
Egemenliğimizi simgeleyen biri bayrağımız, iki ezanımızdır. Ezan namaza çağrıdır. Hıristiyanlar çan çalar, Müslümanlar ezan okur. Ezan aynı zamanda bağımsızlığımızın, egemenliğimizin sembolüdür. Bu şarlatan müftülere, imamlara sesleniyorum. Selaniklilere laf edenlere sesleniyorum. ‘Selanikliler evlad-ı Fatihanıdır torunlarıdır, sen kimin torunusun merak ediyorum’ dedim. İstanbul’u işgalden kurtaran kim? Atatürk değil mi? Kurtuluş Savaşı’nı kazanana, Ayasofya’yı işgalden kurtarana rahmet edilir, dua edilir. Siz küfrediyorsunuz. Bunların Müslümanlık bilgeleri de yok. İşgal altındaki topraklarda Cuma namazı kılınır. Adamlar kin kusuyorlar. Nasıl din adamı bunlar. Sonra ‘ben bunların arkasında namaz kılmam’ dediğimde kızıyorlar. Rıfat Börekçiler de var, Dürrizade gibiler de var. Sayın Bahçeli müftüye laf ediyor. Sen müftüye laf edeceğine desteklediğin Cumhurbaşkanı o caminin içinde. Müftüye ‘Sen ne diyorsun, ne demek istiyorsun’ demelisin.
“DİYANET İŞLERİ BAŞKANI SİYASET YAPTI”
Atatürk olmasaydı o ezanı okuyamazdın, o namazı kılamazdın. Padişahım ‘kulum’ diyordu, Atatürk ‘efendiler’ diye hitap ediyor. Hem Ayasofya’da namaz kılıp, hem Atatürk’ü sevenler var. Gazeteci arkadaşlardan birisi ‘Ayasofya’nın ibadete açılmasına ne diyorsunuz’ dedim. Ben de ‘Ayasofya bizim tapulu mülkümüz, müze mi yapacağız, cami mi yapacağız, kararını biz veririz, egemenlik haklarımıza girer, Yunanistan’ı ilgilendirmez, Yunanistan meyhane yaptığı camilere baksın’ dedim. Davet gelirse gider açılışta namaz kılarım dedim bir soru üzerine. Diyanet İşleri Başkanı’na sordular, o da siyaset yaptı, topa girdi, ‘namaza davet olmaz’ dedi. Din adamı değil, politikacı. Sonra telefonum çaldı Diyanet İşleri Başkanı arıyor beni. ‘Davetlisiniz’ dedi. ‘Din adamısın, davete gerek yok. Neden siyaset yaptın, sen nasıl din adamısın, senin arkanda namaz kılmam’ dedim. O gün Sultanahmet’e gittim.
“AYASOFYA İÇİN YUNANİSTAN VE RUSYA’DAN TALİMAT ALMAYIZ”
Son seçimde Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci yüksek oyu alan benim. Ana muhalefet benim. Davet etmeleri çok doğal. Başlangıcı kötüydü. Muharrem İnce ezanın davet olduğunu bilmiyor, davet bekliyor gibi. Burası bize ait bir yerdir. Egemenlik hakkı Türklere, Türkiye Cumhuriyeti’ne aittir. Yunanistan’dan, Rusya’dan talimat alacak değiliz.
“SİYASİ PARTİ GENEL BAŞKANININ CUMHURBAŞKANI ADAYI OLMASI DOĞALDIR”
Biz Memleket Partisi’nin kurucuları olarak ilkeli siyaseti öneriyoruz. Kimin söylediğine bakmadan, bunu söyleyen kişi Kürt, başörtülü, Türk, Alevi, Sünni olduğuna bakmadan. Doğru mu yanlış mı? Dokunulmazlıkların kaldırılmasına sayın Kılıçdaroğlu evet, ben hayır oyu verdim. Sayın Kılıçdaroğlu hayır oyu verirsem HDP ile yanyana görürler ayıp olur dedi. Benim abdestimden şüphem yok. Davutoğlu ile görüştü basın toplantısı yaptı, HDP ile görüştü basın toplantısı yapmadı. Böyle olmaz. Partide demokratik kanallar olacak. Değiştirme şansı olacak. Bizde fermuar yöntemi var. Müracaat olması halinde bir kadın bir erkek. Genel başkanın Cumhurbaşkanı adayı olmasından daha doğal bir şey olamaz. Olmuyorsa sıkıntı var. Siyasi parti liderinin vesayetinde Cumhurbaşkanı olur mu? Doğru değil. Bir siyasi partinin amacı iktidar olmaktır. Önceden Başbakan adayı genel başkanıdır. Şimdi de Cumhurbaşkanı olmalıdır. Çatı aday katılımı düşürür, matematik bilmemek demektir.
“EKREM İMAMOĞLU ÇOK GÜZEL BİR KAMPANYA YÜRÜTTÜ”
Sayın İhsanoğlu aday olduğunda katılım yüzde 74’tü. Sayın Akşener, ben, sayın Demirtaş aday olduğunda katılım yüzde 84’tü. Bu iş ciddi matematik işidir. Temel Karamollaoğlu’nu aday gösterdiniz. Bütün Saadet Partililer destekler ama bütün CHP’lier desteklemez. Ekrem İmamoğlu çok güzel kampanya götürdü. Kaybetmek için AK Parti elinden geleni yaptı. Pontus tartışması 2 puan zaten. Baştan çok aday girmeli. Sonra bir televizyon programına çıkıp en çok oy alanı destekleyeceklerine namus şeref sözü vermelidirler.
“BU KAFAYLA BU ÜLKEYİ YÖNETİRSE RAFLAR BOŞALIR”
Ben kendimi ve partimizi bir tek partiyle kıyaslamam. Türkiye’de huzur yok. Bu memlekete huzur lazım, hukuk ve hakkaniyet lazım. Sol kültürden geliyorum ben. Sağ kültürden gelenlere ‘eşitlik’ sözcüğü biraz uzak geliyor. Onları da kapsamak için hakkaniyet diyorum. Bizim ayağımızın biri Brüksel, bir ayağımız Moskova’da, bir ayağımız Tahran’da değiliz. Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Siz buna bakarak nereye oturtursanız. Ben partiyi CHP ile kıyaslamıyorum. Partimi demiyorum, partimize diyorum. Bizim sloganımız belli, diş bilemiyoruz iş biliyoruz. Mavi dedik. Önce memleket, mavinin m’si. Adalet lazım memlekette. Bir memlekette hukuk, yargı yoksa o memlekette olmaz bu. Sayın Erdoğan’ın dediği gibi faiz-döviz ilişkisi. Böyle bir iktisat teorisi yok. ‘Merkez Bankası Başkanıma söyledim’ dediğin an uluslararası kuruluşların gözünden düşer. Parti ilçe başkanına söyler gibi söyleyemezsin. Bırak şu faize ideolojik yaklaşmayı. Devlet yönetiyorsun. Üretimi arttır, riskleri azalt, Merkez Bankası’nı rahat bırak. Hukuku, yargıyı güçlendir. Böyle memleketi yönetemezsin. Bu kafayla bu ükeyi yönetmeyi devam ederse kışa raflar boşalır. Tarihe not düşelim. ‘Merkez Başkanı başkanım’ demesin. ‘Sayın Merkez Bankası Başkanı’ desin.
“CAMİLER 7 GÜN, KAHVELER 6 GÜN AÇIK, OKULLAR KAPALI”
Biz konjonktürel siyaset değil akıllı siyaset yapacağız. Bu toplumda en zor durumda olanlar müzisyenler. Bir müzisyen başka bir müzisyenin kirasını ödüyor. 100’ün üzerinde intihar var. Onların çalışanları var, set işçileri var. Birisi çıkıp, şunu anlatacak. Ben farkı öğrenmek istiyorum. Camiler 7 gün açık. Kahvehaneler 6 gün açık. Okullar niye 2 gün açık? Sinemalar niye kapalı?
“İÇİŞLERİ BAKANI İHTİYAÇ MADDELERİNE NASIL KARAR VERİR?”
Birisi anlatsın bana neden saat 22.00’den sonra bu virüs sokağa çıkıyor. İçişleri Bakanı neyi satmayacağına, neyin ihtiyaç maddesi olduğuna nasıl karar verir? Siz kimsiniz? Kırtasiye alamazsın. Tarak alamazsın. Süleyman Soylu ile bana lazım değil zaten. İçişleri Bakanlığı’nın temel ihtiyaç maddelerini belirlemesini anlayamıyorum. Pili bitmiştir, kulaklık kullanıyordur. Size göre ihtiyaç olmayabilir bana göre ihtiyaçtır. Sanatçılara, sanatseverlere, müzisyenlere üvey evlat muamelesi yapıyorlar. Onlardan oy almadıklarını düşünüyorlar. Televizyon stüdyosu ile sinema arasındaki fark ne? Sınırlama getirirsin. Adam dükkanını açsın. Tek sebep bu. İntikam alıyorlar sanatçılardan, müzisyenlerden, tiyatrolardan. Battı insanlar. Devlet çocuklarına adil davranmak zorundadır. İşletme körlüğü, iktidar sarhoşluğu böyle bir şeydir.
“KIŞIN BU FİYATLARI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ”
Vergileri ötelemişler. Erteliyor vergileri. Ertelenen vergiler ve diğer ödemeleri yapılan yardımın içine katıyorlar. 100 milyarlık bir şeyi ötelediler diyelim, onu da yardım yapmış gibi dahil ediyorlar. Esnafın, pekçok kesimin sorunları var. Tarımda ciddi problem var. 41 ilde kuraklık tehlikesi var. Acilen afet bölgesi ilan edilmesi lazım. Ekim alanı azalmış, üstüne kuraklık gelmiş. Gübre yüzde 85 oranında artmış. Az ekersen, yağmur yağmazsa, gübre atmazsan pahalılık geliyor demektir. Kışın bu fiyatları hep birlikte göreceğiz. Tanzim satışları bile kurtaramayacak.
“DÜRÜST, DENETLENEBİLİR DİJİTAL DEVLET”
Şeffaf kamu yönetimi, üretim ekonomisi, hukuk devleti, Merkez Bankası’nı bağımsızlaştıracaksın. Yeni üretim üslerini kuracaksın. Demiryollarını devreye sokmalıyız. İstihdam dostu ekonomi kurmalıyız. İhracatı hedeflemeliyiz. Diplomayı değil mesleği konuşmalıyız. Yetenek merkezlerini, bilişim vadilerini kurmalıyız. Yoksa Cumhurbaşkanlığına 9 kurul kur, eski milletvekillerini, meclis başkanlarını alın size maaş, böyle devlet yönetilmez. Üretim ekonomisine geçmek isteniyorsa 3 D kuralı var. Dürüst, denetlenebilen ve dijital devlet. Devletin rakamlarına güvenecek vatandaş. TÜİK, Sağlık Bakanlığı’na, enflasyon rakamlarına güvenecek. Kendisine, yargısına, rakamlarına güvenilen devlet. Özgür ve tarafsız bir basın. Bunu oluşturmalıyız. Tek adam var. Herşeye o karar veriyor. Yargı, medya, muhalefet onu bekliyor.
“BİR İNANÇ GRUBU BAŞKA BİR GRUBUN SINIRINI ÇİZEMEZ”
Diyanet siyasetten arındırılmalıdır. Sadece Erdoğan gitmiyor Cuma namazına. Ben de gidiyorum. Bakın kimse Atatürk’ü sevmek zorunda değil. Ama saygı göstermek zorunda. Dünyada kurucusuna hakaret edilen başka bir ülke yoktur. Camide el altından sopa gösteremezsin, haddini bileceksin. Ben Cumhurbaşkanı olduğumda o müftü onu konuştu mu açığa alacaksın. Cemevleri konusunda çok net. Yıllar önce Rize’de parti örgütünde sohbet ediyoruz. Bir cuma günü. Cumaya gitmiştik. Dedim ki ‘arkadaşlar cumaya gittik ama kul hakkı yiyoruz. Alevilerin hakkını yiyoruz. Devlet diyanet sadece sunnilere hizmet ediyor. Aleviler vergi veriyor, şehit oluyor, askere gidiyor, eşit yurttaş değil mi? Bunu değiştirmeliyiz’ dedim. Bir inanç grubu başka bir inanç grubunun sınırını çizemez. Cemevlerine cümbüş evi diyemez. Aleviler ‘cemevleri bizim için ibadethanedir’ diyor. Sunniler kim oluyor da Alevilerin hakkını tanımıyorlar? Bu doğru değil.
“ERMENİSTAN İLE TÜRKİYE ERMENİLERİNİ KARIŞTIRIYORLAR”
Ermenistan başka bir şey, İstanbul’daki Ermeniler başka bir şey. İşgalci Ermenistan’a karşıyım, Azerbaycan’ı destekliyorum. İstanbul’daki Ermeniler benim ülkemin birinci sınıf vatandaşıdır. Kapımız herkese sonuna kadar açık. Ben Ermeni olduğu için teklif etmem. İyi bir mühendis ise, iyi bir doktor, ekonomist ise Ermeni olduğuna bakmaksızın alırım. Türk, Kürt çeşit olsun diye almam. Ekibimde Kürt, Alevi var mı diye bilmiyorum; çünkü soramam ben. Onunla ilgilenmiyorum. Ermenistan ile Türkiye’deki Ermenileri karıştırıyor bazıları, onun için bunun altını çizdim.
“BU ADAMLAR KAFALARI SORUNLU CAHİL ADAMLAR”
Cami Allah’ın evidir, bütün müslümanlara açıktır. Orada kin, nefret, beddua, iftira, hakaretin yeri değildir. Orada sevgi, hoşgörü, Allah sevgisinden bahsedilmelidir. Bu adamlar kafaları sorunlu adamlar. Hem cahiller. Bu ülkeyi yöneten başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bunlara cesaret veriyor. Atatürk’e onların ne dediği umurumda bile değil. Atatürk bu milletin gönlünde yaşıyor. 80 yıldır hakaret ederek bir şeyi çözdükleri de yok. Nankör diyorum bunlara.
“MİLLET GECE YARISI RESMİ GAZETE TAKİP EDER OLDU”
Türkiye yönetilmiyor. Çocuklar yarın okula gideceklerini geceyarısı öğreniyor. Önce sayın Cumhurbaşkanı konuşuyor, sonra Milli Eğitim Bakanı çıkıyor, o saatte çocuklar uyuyor. Eğitim politikaları başkanı Milli Eğitim Bakanı’na beceriksiz diyor. Gece yarısı Merkez Bankası Başkanı değişiyor. 4 ayda 4 Merkez Başkanı. Bir lider seçtiği adamda lider olur. Sen ayda bir 4 tane başkan değiştiriyorsan doğru adamı seçmiyorsun demektir. Atamasını yapmışsın, olmadı gel, olmadı gel. O zaman sen ülkeyi yönetemiyorsun demektir. ‘Merkez Bankası’nın paraları nereye gitti diye sorulur mu? Bunlar maalesef bunu sorma hakkını kendinde görüyorlar?’ diyor. Bu ne demek? Sormayacak mıydık? Babanın çiftliği mi orası? Sen de hesap vereceksin. Muhalefet partisi genel başkanı Rize’ye gidiyor tehdit ediyorsun, ‘daha neler olacak’ diyorsun. Ürküyorum bu ülkeden. Bu ülkeye yatırım gelir mi? Gelin hanımı nezaket dışı bir şey görüyorum. Siirt İl Başkanı da ‘Enişte ayıp ediyorsun’ derse ne yapacaksın? Netanyahu benzetmesi de doğru değildir. Deprem vergisini soramazsın. En son lafı çok ilginç. Hayretler içinde izliyorum. Türkiye çok partili sistemde huzur bulamadı. Ne yapacağız? Kapatalım mı partileri? Esad’ın sisteminde olduğu gibi yapalım. Seçime girelim. Muhalefet Merkez Bankası’nın parasını soruyor, daha neler olacak, bunlar tehlikeli laflar. Millet gece yarısı Resmi Gazete takip eder oldu.
“ERDOĞAN MECBUR KALIP SEÇİME GİDECEK ZATEN”
Biz 18 Eylül’de kurultayımızı koyduk ki, 6 ay geçmesi gerekiyor. Mart’ta 6 ay doluyor, ondan sonra hodri meydan! Açın sistemin önünü. Yasaklamayın kimseyi. 6 ay şartını kaldırın. Şartları zorlaştırıp, diğer taraftan baskın yapmak doğru değil. Birincisi Cumhurbaşkanı seçime götürür. İkincisi 360 milletvekili. Şu anda muhalefetin 360 milletvekili yok. İkisi de Erdoğan’ı elinde. Mecbur kalacak, seçime gidecek zaten.
“ESKİ SİSTEM DE KÖTÜYDÜ BU SİSTEM DE KÖTÜ”
Yeni seçilecek Cumhurbaşkanı ‘Merkez Bankası başkanım’ demeyecek. Üretim ekonomisine oynayacaksın. Tarıma destek olacaksın. Hukuk sistemini bağımsızlaştırmak, etkinleştirmek için adımlar atacaksın. Bunları yaptıktan sonra iş düzelmeye başlar. Ben eski sistemi de beğenmiyorum bunu da beğenmiyorum. Türk tipi Başkanlık sistemi, güçlendirmiş parlamenter sistem, bunlar uyduruk işler. Aklın yolu bir. Siz elektrik enerjisini İngilizce de, Türkçe de anlatsanız doğruları var bunun. Adını ne koyarsanız koyun, hiç önemli değil. Britanya Krallığı, İran İslam Cumhuriyeti. Hangisinde demokrasi var? Adından bana ne? İngiltere’de monarşi var, İran’da cumhuriyet var. Hangisi daha demokratik sizce? Ben adıyla ilgilenmiyorum. Yargı bağımsızlığı olmayan hiçbir sistem iyi değildir. Eski parlamenter sistemde yargı bağımsızlığı var mıydı, yoktu. Şimdiki ile kıyaslarsak eskisini incelersek hangisi daha kötüydü? Bu kötü. Kötünün iyisini seçmeyeceğiz, en iyisini yapacağız? Başlayacağımız yer yargı bağımsızlığı olmalı.
“MEMLEKET PARTİLİ YARGIÇ İSTEMİYORUM BEN”
Yüksek yargıçlar arasında kurayla şekillenmiş bir üst yönetim neden olmasın? Yargıyı FETÖ’ye teslim ettikten sonra ‘Yargıda muhafazakâr, ülkücü, Kemalist var’ deniyordu. Demek ki hepsi ifşa olmuş. Yıllar önce Yalova’da öğrencilere meslek tanıtımı yapıyorduk. Genç bir avukat vardı. Öğrenci sordu, ‘Yalova’da hakim olmak için ne olmak gerekir’ dedi. O da ‘yaşlı olmak gerekir’ dedi. Güzel bir tanımlama. Şu anda yargıda ‘çocuk hakimler’ sözü var. 5 yıl avukatlık yapmış, AK Parti ilçe yönetisi, al sana hakim. Bu doğru değil. Sosyal medya hesaplarından bir de siyaset yapıyorlar. Memleket Partili bir yargıç istemiyorum ben.
“TÜRKİYE’DE PARTİLİ BİR CUMHURBAŞKANI DOĞRU DEĞİL”
Başbakan olmalı, senato da olmalı. Türkiye gibi problemi yüksek, etrafı sorunlarla dolu olan ülkelerde senato gereklidir. Akil insanların, tecrübeli insanın bir insanın siyasi beklentisi olmadan sadece ülkenin geleceği için bir ya da iki dönemliğine senatoya ihtiyacı vardır. 18 yaşında bir kişi milletvekili olabilir. Yeni seçilmiş parti liderinin boyunduruğu altında ‘Bir daha beni yazmaz’ korkusu altında oy verecek kişilere geleceği temsil edemeyiz biz. Şimdi Erdoğan Cumhurbaşkanı. Dedi ki ‘Ben yargıdan çekiliyorum’. Yargı bağımsızlığı var. Sayıştay, TBMM adına denetim yapar. Herkesin kabul ettiği denetlenebilen bir Türkiye var diyelim. Yargısı, Sayıştay’ı, Merkez Bankası bağımsız diyelim. Yasalar üzerinde bir tahakkümü yok. Siyasi parti genel başkanları milletvekilleri üzerinde tahakküm kurmuyor. Yasama, yürütme, yargı ayrı diyelim. Başbakan olsa ne olacak, olmasa ne olacak? Türkiye’de partili bir cumhurbaşkanı doğru değil. Ben Cumhurbaşkanı olduğumda Memleket Partisi’nden istifa edeceğim.
“AK PARTİ VE MHP’DEN BANA 600 BİN OY GELDİ”
Matematiği tane tane anatayım. Burası Millet İttifakı, burası da Cumhur İttifakı’nın olduğu yer. Diyorsunuz ki ‘bu aday 51 alacaktı, sen 10 aldın, bu 41 aldı, böldün’ diyorsun öyle mi? Niye böldüm? Öbür taraf kazandı mı? İkinci turda ben burayı destekleyeceğime göre yine kazanacaksın, canını sıkma. Bölme şurada olur. Önemli olan toplam muhalefeti büyütmek. Sayın Kılıçdaroğlu’nun AK Parti’den oy alma şansı var mı? İşin doğasına bakın. Size aldığımı ıspatlarım. 2018’de Cumhur İttifakı’nın milletvekili oyuna bakın. AK Parti, MHP milletvekili oyu. Bir de Erdoğan’ın aldığı oya bakın. Hangisi fazla, milletvekili oyu fazla. Erdoğan 2018’de AK Parti ve MHP’nin milletvekili oyundan 600 bin oy az aldı. Bu oy Muharrem İnce’ye gitti. Beni teşvik etmeleri lazım. Destek olmaları lazım. Biraz derin düşünebilseler, hesap yapabilseler, oyları bir inceleseler. Memlekete ne kadar iyilik yaptığımızı, tam tersine desteklemeleri lazım bizi. Kendi koltuklarını düşünüp memleketi düşünmedikleri için. Sonuçta 100 yıllık bir parti, 250 trilyon hazine yardımı var. Adamda hiçbir şey yok, para yok, pul yok, çıktı ilk seçimde yüzde 18 oy aldı. Bunu düşündükleri için bu palavralar piyasada dolaşıyor.
“AK PARTİ, MHP, HDP, İYİ PARTİ’DEN BANA OY AKIŞI OLDU”
Çıkartırlar seni hükümete yakın kanala, öbür taraftan kesmek için. Hükümete yakın kanal beni gösteriyorsa mutklu olurum. Hiç olmazsa AK Parti seçmenine seslenmiş olurum. 81 vilayetin 81’inde, Tunceli, Hakkari, Edirne dahil Cumhurbaşkanlığı oyu, Muharrem İnce’nin aldığı oy CHP’den fazladır. İstanbul’da 900 bin oy, İzmir’de 350 bin oy fazladır. Bu ortada. Bunu insanlar bilmiyor mu? MHP, HDP, AK Parti’den, İYİ Parti’den oy akışı oldu Muharrem İnce’ye.