Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada Selçuk Özdağ’a saldırı sonrası yaşananlarla ilgili konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seslenen Davutoğlu, “Ben Sayın İçişleri Bakanı’nı da muhatap almam, Cumhurbaşkanı’na soruyorum. Net cevap istiyorum. Bu bireysel bir tepki midir, mazur mu görülmelidir? Yoksa organize senkronize bir terör faaliyeti midir?” dedi.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin il başkanları toplantısında açıklamalarda bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıyı gündemine alan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan açıklama beklediğini söyledi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de saldırı sonrası yaptığı açıklamaları anımsatan Davutoğlu, “Size tavsiyem önce kendi partinize bu konuda bir akort yapın. Derince ilçe başkanınız saldırıyı açıkça sahiplendi. Hatta daha da ötesini yaparız dedi. Genel başkan yardımcılarınızdan birisi kendisine yakışan bir ifade ile, ‘bizde deli çok’ dedi. İki milletvekiliniz bu saldırıyı tahkik eden başsavcıya tehditler savurdu. Şimdi biz kime bakalım?” diye sordu.
“‘CUMA NAMAZINA GİDENE ACIMAYIZ’ DİYORLAR”
Davutoğlu şöyle konuştu:
* Ankara’da bir takım piyonlar bazı azmettiricilerin yönlendirmesiyle genel başkan yardımcımız Sayın Selçık Özdağ’a saldırıda bulunuyorlar ve başkentin ortasında bir siyasi terör estirdiler.
* Cuma namazına giden bir insanı eğer alçakça, kalleşçe saldırı yapılıyorsa bunun vermek istedikleri mesaj açık, biz Cuma namazına gidene acımayız. Biz de onlara, Türkiye’nin neresinde olurlarsa olsun, bize korku salmak isteyenlerin salmaya çalıştığı korkuya da biz kulak asmayacağız, meydanı boş bırakmayacağız.
“ANKARA SOKAĞINDAN SİZ SORUMLUSUNUZ”
* Sayın Cumhurbaşkanı son dönemde alışkanlık edindi, istediği konuyu istediği kadar gündemde tutuyor, girmek istemediği konuya da ülke yangın yerine dönse de girmiyor.
* Selçuk Özdağ’ın temiz kanı o arabaya döküleli 5 gün oldu ve Cumhurbaşkanı’ndan kamuya dönük bir açıklama yok. Ama üç kişi onu eleştirse hemen ‘terörist’ diye konuşmaya başlar. Herhangi bir yerde birisi bir soru sorsa ‘eyy’ diye hitap etmeye başlar.
* Sayın Cumhurbaşkanı ne zaman konuşacaksınız? Şimdi konuşmayacaksınız sizinle birlikte siyaset yapmış bir insanın kanı Ankara sokaklarına düşmüşse ve siz konuşmuyorsanız ne zaman konuşacaksınız? Yetmedi, iki gazeteci 2 hafta içinde darp edildi.
* Sizin ortağınız olan Sayın Bahçeli tarafından 3 gazeteci açıkça tehdit edildi. Ankara ve İstanbul’daki siyasiler ve gazeteciler sizin aklınıza hiç gelmiyor mu? Siz sorumlusunuz, Ankara sokağından siz sorumlusunuz. Ben bu ülkede başbakanlık yaptım bu sorumluluğun ne olduğunu bilirim.
“BU ORGANİZE VE SENKRONİZE BİR TERÖR FAALİYETİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saldırıya ilişkin hesap sorması gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, “Hesap sorması gereken sizsiniz, hesap vermesi gereken de sizsiniz. Şimdi hesap sorulması gereken iki kişi söyleyeceğim size. Sayın İçişleri Bakanı’nı bir çağırın. Deyin ki ‘hangi bilgiyle Selçuk Özdağ’a yapılan saldırının bireysel tepki olduğunu söyledin. Şu bilgileri ver de ben de paylaşayım kamuoyuyla’ deyin. Ben Sayın İçişleri Bakanı’nı da muhatap almam, Cumhurbaşkanı’na soruyorum. Net cevap istiyorum. Bu bireysel bir tepki midir, mazur mu görülmelidir? Yoksa organize senkronize bir terör faaliyeti midir? Ben size söyleyeyim kanaatimi, milletin de kanaati budur, bu organize ve senkronize bir terör faaliyetidir” sözlerini kaydetti.
“NE YAPTINIZ BU SAVCILARI TEHDİT EDENLERE?”
Özdağ soruşturması savcısının MHP ve Ülkü ocakları tarafından tehdit edilmesini anımsatan Davutoğlu, “Bir gazeteci ile siyasetçi yayınladıkları röportaj dolayısıyla aynı gün 2 saat arayla saldırıya uğramışsa buna organize suç denir. Orhan (Uğuroğlu) beyi ifade için 7-8 saat bekletirken, ona saldıranları 4 saatte bırakıyorlar. Mağdurun ifadesi 7-8 saatte alınıyor da, suçlular nasıl 4 saatte bırakılıyor. Kimdir bunların arkasındakiler? Biz o piyonların arkasındakilere sesleniyoruz. Siz de seslenin çağırın Adalet Bakanı’nızı. Bu ülkede ilk kez milletvekilleri yürütülmekte olan bir soruşturma ile ilgili Cumhuriyet Başsavcısı’nı açık bir şekilde tehdit etti. Sorun Adalet Bakanı’na, nerede yaşıyoruz? Cumhuriyet Başsavcıları’nın önünde ‘Cumhuriyet’ ifadesi var, Cumhuriyet’in teminatı altındalar da onun için var. Kim bunları tehdit ediyor Sayın Bakan? Bir bakın şunların hesabına, bir soruşturma başlattınız mı? Ne yaptınız bu savcıları tehdit edenlere?” diye sordu.
“CUMHURBAŞKANLIĞI KAYYUM SİSTEMİ”
Davutoğlu şöyle devam etti:
* Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde tarafsız ve bağımsız yargı var diyorsun, neresi tarafsız, neresi bağımsız? Adaleti ipotek altına almaya kalkışanlar olursa Dicle kenarındaki kuzunun hukuku korunabilir mi? Kendinize gelin, Sayın Cumhurbaşkanı. Bunları yapamayacağınızı ben biliyorum. Çünkü vesayet altındasınız. Mesela Uygurlardan bahsedemezsiniz. Dünya soykırım ilanları yapıyor, bizim parlamentoda bile konuşulamıyor.
* Çünkü üzerinizde Perinçek vesayeti var. Aynı gün Cumhurbaşkanı hukuk reformundan bahsediyor. Nerede hukuk reformu, kim inanır sana? Ankara’nın göbeğinde bir partinin genel başkan yardımcısına saldırı olacak, birileri bunları açıkça savunacak, sen sonra promterdan yazılan metinden hukuktan bahsedeceksin.
* Hukuk reformunu yaptırmazlar, çünkü Bahçeli’nin vesayeti altındasınız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değil bu, bu cumhurbaşkanlığı kayyum sistemi.
MESUT ÖZİL’E ÇAĞRI
Uygur Türklerine yönelik asimilasyon iddiaları nedeniyle uluslararası kamuoyu tarafından eleştirilen Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki uygulamalarına iktidarın sessiz kaldığını belirten Davutoğlu, “Bu arada bir şeye sevindim, ben Fenerbahçeliyim ve Mesut Özil geldi. Biz anlatamıyoruz, ümit ederim ki Mesut Özil bir gün Cumhurbaşkanı ile karşılaştığında şu Uygur meselesini anlatır da belki onun hatırına dinler de bir gün sesi çıkar. Yazıklar olsun! İngiltere Parlamentosu, Avrupa Parlamentosu, Amerikan Kongresi hepsi Uygur meselesinden bahsedecek, siz burada milliyetçilik, yerlilik, millilik taslayacaksınız, Mesut Özil kadar Uygur meselesini konuşmaktan da imtina edeceksiniz. Mesut’a çağrım şu, futboldaki o güzel ahenkli oyununu insan haklarında da göstermeye devam et ve her gün Uygurlardan bahset ki şunların kulağındaki pas bir silinsin” diye konuştu.
“KEŞKE ECEVİT YAŞIYOR OLSAYDI”
Keşke Ecevit yaşıyor olsaydı. Valla çok isterdim. Eleştirdiğimiz yönleri de olmuştur. O Sayın Erdoğan’la bir oturur konuşurdu belki de Sayın Bahçeli’nin vesayetinin ne demek olduğunu ve Sayın Bahçeli’nin son kritik eşikte nasıl ortağını ortada bırakıp çekip gidip onu kaderiyle baş başa bıraktığını bir anlatırdı Ecevit belki de Erdoğan kendi geleceğiyle ilgili biraz daha dikkatli davranırdı.
“ŞÜPHE EDİYORUM ACABA BU TWEETLERİ KENDİSİ YAZMIYOR MU?”
MHP lideri Bahçeli ile daha önce görüşmeler yaptığını ifade eden Ahmet Davutoğlu, şöyle tamamladı:
* İkili görüşmede bu kadar nazik cümleler kurup, bu kadar nezaketle davranıp sonra yalnız kaldığında bu kadar nezaketsiz bir dil kullanan bir ikinci şahıs görmedim.
O zaman şüphe ediyorum acaba bu tweetleri kendisi yazmıyor mu diye. Benim yüz yüze tanıdığım kişi ile aralarında önemli bir fark oluştu. Bahçeli 3 gün sonra Özdağ ile ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada kınama yok, geçmiş olsun yok herhangi olumlu bir ifade yok yalnız diyor ki ‘ bizim bununla alakamız yok’ o bile olumlu.
* MHP 55 yıllık bir parti bizim partimizde bu bir haftada mağdur olmamıza, mağdur edilmemize rağmen hiç kimseden çatlak ses çıkmadı. Biz ne dediysek il başkanlarımız aynısını söyledi.
* Size tavsiyem önce kendi partinize bu konuda bir akort yapın. Derince ilçe başkanınız saldırıyı açıkça sahiplendi. Hatta daha da ötesini yaparız dedi.
* Genel başkan yardımcılarınızdan birisi kendisine yakışan bir ifade ile, ‘bizde deli çok’ dedi. İki milletvekiliniz bu saldırıyı tahkik eden başsavcıya tehditler savurdu. Şimdi biz kime bakalım?