Gündem, ANKARA18.01.2021 16:24 ~ 18.01.2021 16:28
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, siyasetçi ve basın mensuplarına yapılan saldırılara ilişkin, “Bu saldırıları cesaretlendiren, Saray ortaklarının kirli siyasi dilidir. Saldırganlara ve tehdit savuranlara gösterilen hoşgörü, hatta esirgenmeyen siyasi himayedir. Mafya ve çeteler başkentte, peki devlet, devletin polisi, yargısı nerede? Bu saldırıların tüm failleri ve azmettiricileri nerede?” dedi. Öztrak, aşılama tartışmaları hakkında da “Alman aşısının gelip gelmeyeceği konusunda, hükümetin kafası hala karışık. Tam bir curcunadır gidiyor. Devletin görevi aşıda özendirici kampanya yapmak değildir. Devletin görevi vatandaşına en kısa sürede aşı yapmaktır. Bu ülkede hükümet yalakası şarkıcıların, türkücülerin aşıda ne önceliği var? Bu ülkede genç AK Parti MKYK üyelerinin ne önceliği var? Genç AK Partili Belediye Meclis üyelerinin ne önceliği var” diye sordu.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, siyasetçi ve basın mensuplarına yapılan saldırılara ilişkin, “Bu saldırıları cesaretlendiren, Saray ortaklarının kirli siyasi dilidir. Saldırganlara ve tehdit savuranlara gösterilen hoşgörü, hatta esirgenmeyen siyasi himayedir. Mafya ve çeteler başkentte, peki devlet, devletin polisi, yargısı nerede? Bu saldırıların tüm failleri ve azmettiricileri nerede? Şüphelilerin gözaltına alınıp bırakılması tiyatroları yetmez. Bu organize terör saldırılarının, en kısa sürede tüm yönleriyle aydınlatılması gerekir” dedi.
Öztrak, “Alman aşısının gelip gelmeyeceği konusunda, hükümetin kafası hala karışık. Tam bir curcunadır gidiyor. Devletin görevi aşıda özendirici kampanya yapmak değildir. Devletin görevi vatandaşına en kısa sürede aşı yapmaktır. Bu ülkede hükümet yalakası şarkıcıların, türkücülerin aşıda ne önceliği var? Bu ülkede genç AK Parti MKYK üyelerinin ne önceliği var? Genç AK Partili Belediye Meclis üyelerinin ne önceliği var” diye sordu.
CHP Sözcüsü Öztrak, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sonrası Genel Merkezi’nde basın açıklaması yaptı.
SALDIRILARI CESARETLENDİREN SARAY ORTAKLARININ KİRLİ SİYASİ DİLİDİR: Bu ucube vesayet rejiminde devlet, bırakın vatandaşlarımıza yaşamaya değer bir yaşam kurmayı, vatandaşlarımızın yaşamını dahi koruyamıyor. Devlet krizinin zirve yaptığı son yıllarda, Türkiye’nin göbeğinde, başkentimizde, ana muhalefet partisi liderine linç girişiminde bulunuluyor. Mafya artıkları ve çeteler, siyasetçilere, gazetecilere olmadık tehditler savuruyor. Yetmiyor kalleş saldırılar düzenleyebiliyor. Hükümet ise bu terör saldırılarını seyrediyor. Ufak ortağı ise mafya bozuntularına sahip çıkıyor. Bıyık altından sırıtarak olan bitenden keyif alıyor. Geçtiğimiz cuma günü uzaktan kumandalı çeteler, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’a, basın mensupları Orhan Uğuroğlu ile Afşin Hatipoğlu’na kalleşçe saldırdılar. Aynı gün içinde gerçekleştirilen ve organize olduğu açıkça belli olan bu saldırıların amacı; demokrasimizin, basın özgürlüğünün ve siyasetin özgürce yapılmasının önünü kesmektir. Bu yaşadıklarımız sıradan olaylar değildir. Demokrasiye darbedir, terördür. Bunlar vakayı adiyeden değildir. Biz bu saldırıları lanetliyoruz. Saray hükümetinin failleri bir an önce yakalayarak, yargıya teslim etmesini, yargının da hızla gereğini yapmasını bekliyoruz. Çok açık söylüyorum: Bu saldırıları cesaretlendiren, Saray ortaklarının kirli siyasi dilidir. Saldırganlara ve tehdit savuranlara gösterilen hoşgörü, hatta esirgenmeyen siyasi himayedir.
SALDIRILARIN AYDINLATILMASI GEREKİR: Bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri tehdit edilince, sinsice el ovuşturup, sessiz kalanlar, Cumhurbaşkanı zırhına sığınan AK Parti Genel Başkanına ‘sözde’ denince Bir bardak suda fırtınalar kopardılar. Sayın Genel Başkanımıza, Çubuk’ta düzenlenen linç girişiminden sonra ne yapıldı? Yine çok yakın zamanda, bir mafya bozuntusunun tehditlerine karşı yargı ne yaptı? Siyaset kurumu ne yaptı? Beylerden tehditlere karşı bir ortak tavır almalarını bıraktık, Sarayın küçük ortağı, tehditler savuran mafya artığını sahiplendi. İşte bugün mafya artıkları ve çeteler, başkentte terör estiriyorsa, bu kadar pervasızca sahne alabiliyorsa, bunun arkasında sarayın, Bu olaylar karşısındaki meflûç tavrı, yurttaşların güvenliğini sağlama konusundaki yetersizliği vardır. Mafya ve çeteler başkentte, peki devlet nerede? Devletin polisi nerede? Yargısı nerede? Bu saldırıların tüm failleri ve azmettiricileri nerede? Şüphelilerin gözaltına alınıp bırakılması tiyatroları yetmez. Bu organize terör saldırılarının, en kısa sürede tüm yönleriyle aydınlatılması gerekir.
BU ÇABANIZ BEYHUDEDİR: Diğer taraftan, Genel Başkanımızın TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmaları içeren “FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığımız nedeniyle MYK’mızın en genç kadın üyesi olan ve milletvekili olmayan arkadaşımıza açılan dava da Sarayın şahsım vesayet rejiminin muhalefete siyaset yaptırmama, demokratik siyasetin önünü kesme çabasının en müşahhas örneklerinden biridir. Terörden medet umanları çok açıkça uyarıyoruz. Dikişleri tutmayan bu ucube rejim elbisesini, memleketimizin üzerine uymayan bu deli gömleğini, silahla, sopayla, tehditle, şantajla, Türkiye’nin üzerine uyduracağınızı sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Bu çabanız beyhudedir.
AŞIDA DA FİYASKO: Aşıda tüm dünya zamana karşı yarışıyor. Bazı ülkeler nüfusunun yüzde 20’sini aşıladı bile ama biz bu yarışta maalesef çok geride kaldık. Aşıların 11 Aralık’ta geleceği söylendi ama aşılama ancak 13 Ocak’ta başlayabildi. 11 Aralık’tan bu güne, 8 bin 20 yurttaşımızı kaybettik. Bu gerçekten çok korkunç bir tablo… Hani bu ucube tek adam vesayet rejiminde; kararlar son derece hızlı alınacaktı? Maalesef şahsım vesayet rejiminde, her alanda olduğu gibi aşıda da tam bir fiyasko yaşandı. Tüm dünya hükümetleri aşılamadaki yarışı görerek, yurttaşlarına pek çok farklı kaynaktan aşı tedarik etti. Saray ise sadece Çin’den yani tek bir kaynaktan, o da topu topu 3 milyon doz aşı getirmiş gözüküyor. Yani gelen aşı sadece 1 buçuk milyon yurttaşımıza yetecek kadar. Maalesef ne yeterince aşı bağlantısı ne de aşı çeşitlendirmesi yapılabildi. Neden yapılmadı? Para mı yoktu? Planlama mı yapılamadı? Gelen aşılar için kaç para verildi? Bunları bilmiyoruz ama ortada bir beceriksizlik, yani bir yandaş kayırma çabası olduğu açık…
CURCUNADIR GİDİYOR: Alman aşısının gelip gelmeyeceği konusunda, hükümetin kafası hala karışık… Bakan ‘anlaşmayı yaptık’ dedi. Erdoğan ‘nihai kararı henüz vermedik’ dedi. Yani tam bir curcunadır gidiyor. Salgına karşı toplumsal bağışıklık kazanmamız için, nüfusun en az yüzde 60’ını aşılamak gerekiyor. Yani, 4,5 milyon Suriyeli ile beraber en az 105 milyon doz aşıya ihtiyaç var. Peki, gelen ne kadar? Sadece 3 milyon doz. Geriye kalan 102 milyon doz aşı ne zaman gelecek? Onu kimse bilmiyor. Hükümet de bilmiyor. Oysa Sağlık Bakanı geçtiğimiz aralık ayının başında, ‘aralık ayında 10 milyon, ama muhtemelen 20 milyon temin etmiş olacağız. Ocak ayında 20 milyon, şubat ayında ise 10 milyon doz aşı temin etmiş olacağız’ diyordu. Ocak ayının ortasını geçtik. Yaklaşık 40 milyon doz aşının şu ana kadar gelmiş olması gerekirken gelen 3 milyon doz. Şahsım hükümetinin başı ayrı rakamlar üflüyor, bakanı ayrı rakamlar üflüyor.
HÜKÜMET YALAKASI ŞARKICI TÜRKÜCÜLERİN NE ÖNCELİĞİ VAR: Bir aşılama takvimi hala ortada yok. Peki, ne var? Özendirici kampanyalar var. Olmayan aşının tanıtım kampanyası mı olur? Millet aşıdan kaçmıyor ki, tam tersine aşıyı bekliyor. Siz getirin yeter. Devletin görevi aşıda özendirici kampanya yapmak değildir. Devletin görevi vatandaşına en kısa sürede aşı yapmaktır. Bu ülkede hükümet yalakası şarkıcıların, türkücülerin aşıda ne önceliği var? Bu ülkede genç AK Parti MKYK üyelerinin ne önceliği var? Genç AK Partili Belediye Meclis üyelerinin ne önceliği var? Daha pek çok doktora, sağlık çalışanına, güvenlik görevlisine aşı yapılmadan bunlara aşı neden yapıldı? Bari aşıda kayırmacılık yapmayın. Sayın Genel Başkanımız, ‘vatandaş Kemal Kılıçdaroğlu’ olarak, mutlaka aşı olacağını ifade etti ama önceliğin sağlık çalışanlarının aşılanması olduğunu da söyledi. Genel Başkanımızın ve partimizin düşüncesi, eldeki sınırlı sayıdaki aşının önce sağlık çalışanları için kullanılmasıdır.
KUYRUKLAR SARAYDAN GÖRÜNMÜYOR MU: Anadolu’nun kalbi Kayseri’de sadece son bir ayda 7 vatandaşımız canına kıydı. O Kayseri ki, Türkiye’nin zengin üretim merkezlerinden biriydi… Ama şimdi Kayserililer ucuz karnabahar ve elma için şu karda kışta ucu görünmeyen kuyruklarda beklemeye başladı. Bu ülkede insanlarımız, ekmeğinden 1 lira artırmak için Halk Ekmek kuyruklarında… 40 yıl öncesinin yağ, tüp kuyruklarını, yıllarca dillerinden düşürmediler. Şimdi; iş kuyrukları, ekmek kuyrukları, yardım kuyrukları, utanmadan ‘varlık kuyruğu’ dedikleri, soğan, patates kuyrukları, ucuz meyve ve sebze kuyrukları ve hatta gasilhane kuyrukları ortadayken, ağızlarını bıçak açmıyor. Ne oldu Sayın Erdoğan? Bunda Hükümetinizin sorumluluğu yok mu? Yoksa bu kuyruklar Sarayınızdan görünmüyor mu?
İNSANLAR CANIYLA İHTARNAME ÇEKİYOR: Cumhuriyet tarihimizin en ağır buhranlarından birini yaşıyoruz. Ekonomimiz entübe. Çiftçilerimiz entübe. Emekçilerimiz entübe. Esnaflarımız entübe. Esnaflarımız cinnet getirme noktasında. Bundan 20 yıl önce başbakanlığın önünde kasa atan esnaf, şimdi Ankara kalesinin duvarlarından kaldırıp kendini atıyor. Bu ülkenin insanları, Saraya canıyla ihtarname çekiyor
DAMADIN KELLESİNİ NEDEN ALDIN?: Kayınpeder, damat bir olup, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını buharlaştırdılar. Şimdi Damat ortada yok. ‘Allah sonumuzu hayır eylesin’ dedi. Kaçıp gitti. Bu 128 milyar dolar; esnafa, çiftçiye, işçiye, emekliye gitmedi. Peki, bu para nereye gitti? Cevap yok… ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ deyip, uğruna 128 milyar doları gözlerini kırpmadan harcadılar. İki Merkez Bankası Başkanını yaktılar. Para bitti, damat gitti, İki ayda TCMB faizlerini 7 puana yakın artırdılar. Şu anda TCMB’nin politika faizi yüzde 17. Dünya üzerinde, en yüksek politika faizine sahip 10. ekonomiyiz. Önümüzdekiler Venezüella, Arjantin, Zimbabve, Yemen, Liberya gibi ülkeler. Yüksek faizde şampiyonlar ligindeyiz. Peki, bunun sorumlusu kim? ‘Ekonominin başında ben varım, ben’ diyen Erdoğan. Şimdi aynı Erdoğan, yeniden ‘yüksek faiz sebep, yüksek enflasyon neticedir’ demeye, Bankaları haşlamaya başladı. Madem öyleydi… Damadın kellesini neden aldın? Şimdi de kellesini alma sırası, yeni ekonomi yönetimine mi geldi?
Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi.
ŞENTOP’UN “CUMHURBAŞKANI TARAFLIDIR” SÖZÜ
Öztrak, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Cumhurbaşkanı taraflıdır, siyasi parti üyesidir. Siyasi parti genel başkanı olabilir, olmayabilir, bir mecburiyet yok ama bir siyasi parti üyesiyse, bir siyasi partinin genel başkanıysa, yetkilisiyse şüphesiz taraflı birisidir. Anayasa buna engel değil. Oradaki tarafsızlıkla ilgili yemin, hukuki işlem anlamında bir tarafsızlıktır” sözlerini de değerlendirdi. Öztrak, “Bu açıklama, aslında Cumhurbaşkanı’nın artık cumhurun başkanı olmadığını ortaya koyan açıklama. Cumhurbaşkanı makamı artık tüm vatandaşlarımızı kucaklamıyor. Aslında bugün ülkemizin içine düştüğü devlet krizinin en önemli sebebi bu. Yaşadığımız buhranın da en önemli gerekçelerinden biri bu. Cumhurbaşkanının tarafsız olmamasının yarattığı sakıncalar 70 küsur yıl öncesinde anlaşılmıştı. Bu ucube sisteme geçmek, tarihin akışını değiştirmeye çalışmaktır. Hukuk devleti olmadığı için, demokrasi olmadığı için, milletin can ve mal güvenliği kalmadığı için milletin cebi boşalır. Akıl ve sağ duyunun galip geleceğine inanıyoruz” yanıtı verdi.
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un kaset skandalı için ‘siyasi bir dizayn çabası olduğu görülüyor’ ifadelerini kullanmasına Öztrak, “O gün FETÖ ile yol yürüyenlerin bugün böyle bir değerlendirme yapması ayıptır. İnsanların özel hayatının ‘ne özeli genel genel’ diyerek meydanlarda kullananları da milletimiz gayet iyi hatırlamaktadır. O gün bunları söyleyenlerin şimdi timsah gözyaşı dökmesi samimi değildir. Siyasi dizayn operasyonundan bahseden Kurtulmuş’a biz de şunu sorsak, ‘kendi partinizi bırakıp AK Parti’ye gittiniz, bu da mı FETÖ projesiydi’ bu doğru olur mu? Yapılan şey ayıptır, çaresizliğin ifadesidir” diye yanıtladı.
SEÇİME GİDİLMESİ İHTİYACI ORTADADIR
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in erken seçim beklediğini açıklaması hakkında Öztrak, “Sayın Akşener’in tespiti bizim de tespitimizdir. Şahsım rejimi, ülkeyi yönetme kabiliyetini kaybetmiştir. Bir an önce seçime gidilmesi ihtiyacı ortadadır. En kısa sürede seçim olacakmış gibi hazırlanmaktayız” dedi.
DOĞAMAMIŞ ÇOCUĞA DON BİÇİLMEZ
Parti yönetimini eleştiren CHP’li iki milletvekilinin mektuplarının ulaşıp ulaşmadığı ve Muharrem İnce’nin partisine geçiş olacağı iddialarına Öztrak, “Genel Merkezi’mizin milletvekilleriyle mektuplaşarak haberleşme gibi bir geleneği yok. Arkadaşlarımızın sorunları hangi zeminlerde Genel Merkez hangi sorunları grup başkanvekilleriyle paylaşacağı belli. O nedenle sorunuzun son kısmı olarak şunu ifade edeyim. ‘Doğmamış çocuğa don biçmenin yararı yok’” dedi.
SEÇİMİN ELİ KULAĞINDA DEMEKTİR
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, seçim turları için ‘mecburen atılan adımlar’ demesi “ Yüzde 50 artı 1’i tutturmak için adımlar atılmaya başlandıysa seçimin eli kulağında demektir. Diğer taraftan hükümet ve ortağının koltuklarını koruyabilmek için seçim sistemiyle oynamaya başlamaları da korkunun dağları deldiğinin göstermektedir” diye yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘bize güvendiler, bundan sonra da güvensinler’ demesi için Öztrak, “Sadece şunu hatırlayalım: 2013 yılında bu ülkenin milli geliri 1 trilyon dolara yaklaşmıştı, bu yıl 700 milyar dolar civarında olacak. Milletimizin de ihracatçıların da bunu gayet iyi takdir ettiklerini düşünüyorum” dedi.