Türk yetkililerin İranlı bir casus şebekesi olduğunu iddia ettikleri bir grubu gözaltına alması Türkiye ile İran arasında rekabetin arttığı yönünde yeni bir işaret olarak yorumlanıyor. Şebekeye yönelik yasal adımların, Türkiye’nin Kafkaslar’da gücünü genişlettiği bir döneme denk gelmesi de dikkat çekiyor.
Türk emniyeti, yakaladıkları ve İranlı bir casusluk şebekesine dahil olmakla suçladıkları bir grup kişiyi televizyon kameraları önünde gözaltına almıştı.
Türkiye aleyhinde İran istihbaratına çalıştıkları iddiasıyla yakalanan grup üyeleri, şu an İran’da idam cezasıyla karşı karşıya İranlı muhalif Habib Chaab’ı Kasım ayında kaçırmaktan tutuklanmıştı. Arap ve Fars kökenli muhalif aktivist ve siyasetçi Chaab’ın uzun yıllardır yaşadığı İsveç’ten Türkiye’ye geçen yıl geldiği belirtiliyor. İddialara göre, Chaab Ekim ayında Türkiye’ye bir kadınla buluşmak için geldi ve bu kadının İran istihbaratında çalıştığı ileri sürülüyor.
Türk yetkililerin yayınladığı videoda, Türkiye’ye varmasının ardından ortadan kaybolan Chaab ve söz konusu kadın şahıs birlikte görüntüleniyor.
Görüntüler arasında, Chaab’ın kaçırıldığı araca binmeden önceki anları da yer alıyor. Bazı uzmanlara göre, bu görüntülerin ve olayla ilgisi olduğu iddia edilenlerin yakalanma görüntülerinin halka açık bir şekilde paylaşılmasının ardında bir mesaj yatıyor.
Bonn Üniversitesi’nden uzman Zaur Gasimov ise bunun sadece İran’a değil aynı zamanda da batılı ülkelere Türkiye’nin verdiği bir mesaj olduğu görüşünde. Gasimov, “Bu, aynı zamanda NATO ülkelerine, Ortadoğu siyaseti ve İran’la ilgili meselelerde Türkiye’nin hala çok önemli olduğu yönünde bir işaret vermiş oldu” dedi.
Türkiye daha önce, İran rejimine destek verdiği iddiasıyla batılı müttefikleri tarafından eleştirilmişti. İran yaptırımlarının delinmesinde rol alma suçlamasıyla New York’ta Halkbank’a karşı açılan dava da Türkiye’nin İran’la ilişkilerinin mercek altına alınmasına neden olmuştu. Diğer taraftan, Türkiye Suriye’deki iç savaşla ilgili olarak hem İran hem de Rusya’yla işbirliği içinde.
Ancak Türkiye’nin, Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ’da yaşanan krizde Azerbaycan’ın yanında durarak sorunun çözülmesinde önemli bir rol oynaması, Kafkaslar’daki etki gücünü arttırdığının göstergesi olarak nitelendiriliyor. Bu da, Türkiye ile komşusu İran arasındaki rekabeti kızıştırıyor.
Türk Dış Politika Enstitüsü Direktörü Hüseyin Bağcı da bununla ilgili olarak, “İranlılar her zaman Türkiye’nin Kafkaslar ve Orta Asya’daki etkisinden korkmuştur. İran bu nedenle Türkiye’nin dünyasında etkisini arttırmayı denedi ancak başarılı olamadı. Yine olamayacak. İran bu yüzden Araplar ve Türkler arasında sıkışıp kalmış durumda” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Azerbaycan’ın Karabağ’daki zaferinin kutlamasında okuduğu milliyetçi ifadeler içeren şiir de İran’da tepkiyle karşılandı.
İran’ın dini lideri Ali Hamaney de Türkiye’yi İsrail ile işbirliği içinde olmakla suçladı. Bu suçlama, Ankara’daki hükümetin bir süredir uzlaşmazlık yaşadığı İsrail ile ilişkileri düzeltme girişimlerinin gündeme geldiği bir dönemde geldi.
Diğer taraftan uzmanlar, Türkiye ile İran’ın bölgede rekabet içinde olmalarına rağmenther zaman ilişkileri düzeltmenin bir yolunu bulduğunun da altını çiziyor.
Bu görüşü savunanlardan olan Gasimov da, “İki ülke arasındaki dinamik sadece rekabetten ziyade işbirliğine de dayalı aslında. Ve rekabet, işbirliğinin derinleşmesini de sağlıyor çünkü her iki taraf da işbirliğini kurtarmak adına yeni ortak zemin arayışına giriyor” dedi.
Ancak Türkiye, Azerbaycan ve genel anlamda Kafkaslar üzerindeki büyüyen etkisini daha da ilerletme çabasında olduğundan, İran ile rekabetin de mevcut koşullar altında büyümesi bekleniyor.
Alıntı: VOA TÜRKÇE