BABALAR DÜNYASINDAN SOKAK ÇETELERİNE / EMİN DEMİREL
Ümraniye’de polis memuru Şeyda Yılmaz’ın şehit edilmesiyle gençlerin suç örgütlerine özenmesi ve sokaklarda “yeni nesil çeteler”in türemesi Türkiye’nin kanayan yaralarından biri olan yasadışı silahlı örgütlenmeleri yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de “babalar dönemi”nden kalan organize suç örgütü pratikleri devlete ve memuruna saygı, olayla ilgisi olmayanın dışarda tutulması gibi bir takım adı konmamış kurallara tabi idi. Kabadayı, ya da babalar denilen mafya üyelerinin polise silah çekmek bir yana devlet görevlilerine saygılı olmak gibi bir geleneği vardı. Ancak, Şeyda Yılmaz’ın adlı kadın polisimizin şehit edilmesi suç örgütlerinin polise davranış biçimlerinin nasıl değiştiğinin bir örneğini oluşturuyor. Daha çok organize polislerinin tanımadığı çok genç yaştaki kişilerin oluşturduğu yeni nesil çete üyeleri İstanbul, İzmir, Ankara ve Adana’nın kenar mahallelerinde uyuşturucu, kapkaç, haraç etrafında yetişiyor..
Katil zanlısı 19 yaşındaki Yunus Emre Geçti’nin okula gitmesi gereken gencecik yaşlarda 26 ayrı suçtan yakalanmasına rağmen, sokaklarda dolaşıyor olması; dolayısıyla “suçluların caydırıcı cezalara” çarptırılmayışı da suç ve suçluların etkileşmesinde önemli bir faktör oluyor. Konumuz dışında olsa da devletin bu yöndeki yaptırımlarının ne kadar yetersiz kaldığına polis katilinin annesinin feryatları örnek teşkil ediyor:
“Ben devlete yalvardım, karakollara gittim, bu çocuk madde bağımlısı, madde satıyor, bunların hepsini söyledim. Çocuğumun yerini söyledim buldurdum. Hiçbir anne baba çocuğunun polisimizi şehit etmesini hiçbir anne baba istemez. Cani miyim ben?.”
POLİS İLE SİLAHLI ÇATIŞMAYA GİRİYORLAR!
Kapkaç, hırsızlık ile başlayıp, gasp, haraç derken yaralama ve cinayetlere kadar uzanarak kartel baronlarını kendilerine örnek alan, suça yatkın gençler, kolay para kazanmanın da yolunu benimsiyor. Bu bağlamda kendilerine çeşitli isimler veren “çetecikler”, daha sonra çete, bilahare de suç örgütü olmayı yeğliyorlar. İşte bu yaşam tarzında suç ve suçlularla birlikte hareket ederek toplum içerisinde korku salmak sureti ile bir takım lakaplarla anılarak yeraltı dünyasında yer edinmeye çalışıyorlar…
Bu bağlamda “kendi iç dünyalarından etkilendikleri ruh haliyle” polisle silahlı çatışmaya girebiliyorlar. İstanbul Büykçekmece’de, ihbar üzerine giden polislere evden ateş açarak Cihat Ermiş adlı memuru şehit eden sokak çetesi mensubu Muhammed Emre Çolak’ın da 32 suç kaydı bulunuyordu.
Polis katili Yunus Emre Geçti’nin de benzer bir yapılanma içinde olan “PİTON 82” adlı çetenin üyesi olduğu iddia ediliyor. Yunus Emre Geçti, 5 yıl öncesi çocuk suçu denilen olaylardan yakalanmıştı. Yeni Nesil Suç teşkil eden gruplar bu çocuk suçlulardan çıkmaktaydı.
İstanbul’da yaşanan bu son hadisenin üzerinden nerde ise 24 saat geçmişti ki bu kez Ankara ve Bursa’da benzer olaylar meydana geldi. Ankara’da “dur” ihtarına uymayarak polislere ateş açan Serdar K., çıkan çatışmada hayatını kaybetti. 12 suçtan kaydı bulunan Sedar K.’nın yanında bulunan ve yaralanan Muhammed E.’nin ise 19 suç kaydının çıkması; gençler arasındaki yeni nesil çeteleşmenin son örneği idi.
Benzer örneklere yurdun her tarafında rastlamak mümkün.. Ordu- Giresun karayolu üzerinde motosiklet Adem Topçu, Jandarma Astsubay Çavuş Mehmet Fatih Çangır’a çarptı. Kazada ağır yaralanan Çangır, kaldırıldığı hastanede şehit oldu. Güvenlik görevlisini hiçe sayarak üzerine araç süren zanlının 22 ayrı suçtan sabıkası çıktı. Adem Topçu’nun da benzerleri gibi suçlarının başında uyuşturucu kullanmak geliyordu.
Bir başka olay da Bursa’da 26 suçtan kaydı olan eski bir boksör İsmet Kahraman, gürültü şikayeti üzerine gelen polislere silah çekti. Kahraman etkisiz hale getirilerek göz altına alındı..
Bu olayları çoğaltmak mümkün. Bahsettiğimiz hadiseler son birkaç gün içerisinde meydana geldi.
TÜRKİYE ORGANİZE SUÇLAR SIRALAMASINDA AVRUPA’DA BİRİNCİ
Sık sık haber bültenlerinde izlediğimiz çete operasyonlarına baktığımızda, sürekli bir takım suç örgütü üyelerinin yakalandığını görüyoruz. . 2022 yılındaki istatistiklerine göre 10 binin üzerinde çete üyesi hırsızlık ve yaralamak gibi suçlardan yakalanmış, bunların yüzde 40’ı benzer suçları işlemeye devam etmiştir.. Bu operasyonlarda ele geçirilen kara paraları, silah hatta cephaneleri hayret içerisinde izliyoruz. “Yerli çetelerimiz(!)in” yanı sıra, yakalanan uluslararası baronlar, kırmızı bültenle aranan katillerin tek tek ele geçirilmesi, Türk polisinin başarısı olsa da ülkenin nasıl “suç cenneti(!)” haline geldiğini gözler önüne seriyor… Türkiye yüzde 6,89’luk oranıyla dünyadaki 193 ülke arasında en fazla organize suç işlenen 12. Ülke konumuna gelmiş durumda… Ülkemiz, aynı şekilde organize suçla mücadele ve dirençlilik alanında 3,54’lük puanıyla 193 ülke arasında 153. sırada yer almakta…
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökçe, sosyal medya hesabında, Küresel Organize Suçlar Raporu’na göre Türkiye Avrupa’da birinci, 193 ülke arasında 14’üncü sırada” olduğunu belirtiyor.
Anti suç uzmanları, geçmiş dönemlerdeki mafyanın yerini uyuşturucu baronlarının alt kademesi olan mahalle çetelerinin oluşturduğuna dikkati çekiyorlar. Devlet otoritesi boşluğundan yararlanan bu çeteler, korku ve dehşet saçarak, bazıları arkalarına siyasi güç aldığını zannederek kısa sürede “kendi alemlerinde” büyüyorlar. Toplumda korku yaratarak etkili oluyorlar. Yeni Nesil Suç örgütlerinin çetelere ya da büyük suç örgütlerine insan kaynağı temin ettikleri gerçeği de ortaya çıkıyor. Ancak bu suç örgütlerinin, Organize Suçlar Daire Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Polis İstihbaratı’nın takiplerinden kurtulma şansları bulunmadığını biliyoruz..
AİLELER EN ÖNEMLİ FAKTÖR!
Gençlerimizin suç örgütlerine katılmasında en etkili faktörün aileler olduğunu belirten akademisyen Ayşe Mine İşler, çevresel faktörlerin önemine değinerek şunları ifade ediyor:
“Çocuğun ailesi, yakın çevresi, okul ortamı, arkadaşları, yine içinde yaşadığımız toplumun sosyal sorunları ki, o daha büyük bir sistem etkili oluyor. Parçalanmış aileler, ailede herhangi bir suç geçmişi varsa, alkol, uyuşturucu kullanan bir aile üyesi varsa, ailenin ekonomik anlamda geçim sıkıntısı varsa çocuk hem çocuk işçiliğine hem de suça sürüklenebiliyor.. Sosyal medyanın etkisini de unutmamak lazım. Dijital içeriklerin etkisi oldukça fazla”
Günümüz Türkiye’sinde yeni nesil suç örgütlerinin en etkili olduğu kent İstanbul. Samsun, 8 çeteyle ikinci sırada yer alırken, onu İzmir, Ankara ve Adana izliyor. Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın raporuna göre Türkiye tam anlamıyla bir çete cenneti. Ulusal ve lokal bazda faaliyet gösteren tam 41 çete bulunuyor..
Kayıtlara göre çeteler; bu yıl adam kaçırma, cinayet, çek-senet tahsilatı, gasp, uyuşturucu, kadın kaçırma gibi 108 ayrı vukuat işlediler. Bu olaylarla ilgili 669 çete mensubu yakalandı, 365 kişi ise aranıyor. Organize suçlarla ilgili yapılan operasyonlarda 189 tabanca, bu tabancalara ait 2430 mermi, 32 Kalaşnikof marka uzun namlulu silah, bu silahlara ait 5300 mermi, 260 G-3 piyade tüfeği mermisi, 769 BKC tipi fişek, 23 av tüfeği, 2 LAV silahı, 5 el bombası ve 10 roket ele geçirildi.
Eleman bulmak için genelde cezaevinden çıkan kişiler ile mahalle arkadaşlarından ve akraba ve hemşerilikten yararlanan eski çete liderlerinin gruplarında cezaevi sonrası bir artış gözleniyor… Bunda, cezaların caydırıcı olmayışı ve çete elebaşlarının cezaevlerinden organize suç örgütlerini yönetmeye devam etmeleri etkili oluyor..
HER TÜRLÜ SİLAHI TEMİN EDEBİLİYORLAR!
Çetelerin kullandıkları silahlara baktığımızda, dehşet verici bir tablo görüyoruz. Ele geçirilen silahlar arasında akla hayale gelmeyen her şeyi görmek mümkün. Susturucu tabancadan, tam otomatik piyade tüfeklerine, hatta roketatarlara kadar her türlü silahları kullanıyorlar. Geçmiş yıllarda Söylemez Kardeşler çetesinin kiraladıkları bir helikopter ile Silahlı Kuvvetler’den çaldıkları roketi kullanarak bir belediye başkanına nasıl suikast planladıkları ortaya çıkmıştı.
Silah kaçakçılığının artışındaki gerçek göz önüne geldiğinde, sınırlarımızın daha ciddi kontrol edilmesi ve sığınmacılar ülkeye yasadışı yollardan girişlerinin önüne geçilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu konuda yıllarını suçla mücadeleye vermiş emekli Emniyet Müdürü Necdet Keleş’in görüşlerine başvurduk. Necdet Keleş özetle şunları söyledi:
“Silah kaçakçıları, uyuşturucu çeteleri, terör örgütleri ve sokak çeteleri gibi yasadışı yapılanmalarla iç içe.. Kaçakçıların potansiyel müşterileri bunlar. Yurt dışından daha çok kontrol altına alınamayan sınırlardan silah sokulabiliyor. Son yıllarda mülteciler önemli rol oynuyor. Bir dönem İran ve Irak sınırından yapılan kaçakçılık şimdilerde Suriye sınırından yapılıyor. “
Çeteler ile uyuşturucu kaçakçılığı iç içe geçmiş durumda. Hatta sözünü ettiğimiz çeteler, uyuşturucu baronlarının tetikçiliğini yapıyor. Ortadoğu, Güney Amerika ve Balkan ülkelerinden Türkiye’ye ve Avrupa ülkelerine uyuşturucu sevkiyatı yapan 4 suç örgütü çökertildi. 12 ilde yapılan operasyonlarda “Hayalet Orhan” lakaplı Mert (Orhan) Ünğan, “Limanlar Kralı” lakaplı Aydın Razaki, İbrahim Kurtar ve Recep Özyıldız yakalandı. 4 örgütün ele geçirilen toplam 3 ton 367 kilogram uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden sorumlu oldukları tespit edildi.
İsveç tarafından çıkartılan İnterpol Kırmızı Bülteniyle “uyuşturucu madde ticareti, kara para aklama, doping ve sahtecilik” suçlarından uluslararası seviyede aranan Alexander Gustafsson İstanbul’da yakalandı.
İstanbul’da yakalanan bir diğer isim ise Karadağ tarafından çıkartılan İnterpol Kırmızı Bülteniyle aranan Dragan Pavlıcevıc.
Yerli çetelerin yanı ülkemizde faaliyet gösteren, Çeçen, Özbek. Afgan, Arap gibi sığınmacıların oluşturduğu yapılanmalar da mevcut. Konumuz dışında olsa da bu tür çeteler, bir anda türeyen yabancı suç örgütleri her şeyi alt üst ederek, yaşam alanlarını adeta sokaklar olarak belirledi. Neredeyse her gün yeni bir olay çıkaran bu çeteler için halka açık yerler ve sokaklar kanlı hesaplarının kolayca görülebileceği yerler haline geldi. Bu çeteler, zaman zaman aralarında silahı çatışmaya girmektedirler. Kapalıçarşı da iki grup arasında çıkan çatışmada biri polis 7 kişinin vurulduğunu, Fatih Aksaray’da sığınmacı çeteler arasındaki cinayetleri unutmadık…
Günümüzdeki sokak çetelerin palazlandıktan sonra uluslararası baronlarla gözlemliyoruz. Öyle ki bu cinayetler sadece ülkemizde değil, yurt dışında da Türk çete üyeleri tarafından gerçekleşiyor. İşte bunlardan birkaç örnek;
İspanya’da Kartallar Grubu’nun lideri Tekin Kartal adlı kişinin öldürülmesi. Tekin’in Baybaşin ailesinden Abdullah Baybaşin ile yakın olduğu, ölümünden de A. Baybaşin’in oğlu Çağdaş Baybaşin olduğu öne sürülüyor. Bu durumda akıllara mafya içindeki iç hasaplaşma geliyor. Barselona’nın göbeğinde infaz edilen İlmettin Aytekin’in (Tekin Kartal) ismi ilk kez 11 Haziran 2021 tarihinde Şişli’de iki grubun silahlı çatışmasının ortasında kalan Okan Karaten’in kızını korumaya çalışırken başından vurularak öldürülmesiyle gündeme gelmişti. İddiaya göre İlmettin Aytekin (Tekin Kartal) Deniz Saruhan ile birlikte Taksim’de H.E.’ye ait otelin işletmecisi gibi görünüyordu. Kartal, uzun bir süredir otelin yan tarafında bulunan A.A.’ya ait boş alanı otopark yapmak istiyordu.
Sırp mafya liderlerinde Vukotic’in İstanbul Mecidiyeköy’de öldürülmesinden sorumlu tutulan Barış Boyun’un liderliğini yaptığı Daltonlar Çetesi üyeleri, tuzağa düşürdükleri rakip çeteden 6 Türk’ü Yunanistan’ın Lutsa kenti yakınlarında otomatik silahlarla öldürmüştü.
Benzer örnekleri çoğaltmak mümkün…
—————
Kasımpaşa Spor Kulübü tribün liderlerinden Yüksel Ustahüseyin, evine gittiği sırada motosikletli tetikçiler tarafından vurularak öldürüldü. Saldırı yeni yeşil Türk çetelerin, Güney Amerika mafyalarından esinlendiği motosikletli saldırganlar tarafından düzenlenmişti. Bu yöntemle saldırganlar yaklaştıkları kurbanlarına ateş açtıktan sonra hızla olay yerinden uzaklaşıyorlardı. Başlarında kaskları sayesinde de kimlikleri belli olmuyordu…
BARIŞ BOYUN SUÇ ÖRGÜTÜ VE DALTONLAR ÇETESİ
1984 yılında Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinde doğan Barış Boyun, Beyoğlu’nda mahalle çetesi olarak faaliyet yürütmeye başladı. Barış Boyun ve alt grubu “Daltonlar Çetesi”, Kolombiya Kartellerinden esinlendikleri motosikletli suikast timi ile işledikleri cinayetlerle bilinmektedir. Barış Boyun’a bağlı çete, 4 farklı grup ile çatıştı. Basındaki verilere göre taraflar arasında 20 kişi hayatını kaybetti.
Uluslararası baronlarla çalışmaya başlayan Boyun, aranmaya başlanınca Gürcistan’a kaçtı. Gürcistan’da silah ticareti yaptığı için gözaltına alınarak tutuklandı. Tahliye olduktan sonra İtalya’ya geçti. , Barış Boyun Gürcistan’da bulunduğu sırada Türkiye’deki örgüt faaliyetlerine devam etmek amacıyla örgüt yöneticileri Bahadır Akdağ ve Tolga Gültepe’yi görevlendirdi. Bu isimlerin görevi, uyuşturucu madde ticaretinin yönetimi ve kontrolünü sağlamaktı. Bahadır Akdağ aynı zamanda örgütün silahlı eylem grubunun başındaydı. Yardımcılığını yapan Beratcan Gökdemir ise Yenibosna bölgesinde faaliyet yürüten Daltonlar çetesinin başında bulunuyordu. Örgütün silah ticaretinin başına ise ağabeyi Zafer Boyun’u getirildi. Özellikle başta Beyoğlu bölgesi olmak üzere İstanbul’un genelinde silah ve mühimmat ticaretini Zafer Boyun ve adamları aracılığıyla yönetti.
İstanbul Haliç’te, hasım grup lideri Halil Ay’ı tuzağa düşürerek saldırıya uğraması eylemini de bu çete yapmıştı. Bu olayla ilgili suçlanan Gizem Karamelek, bir ara birlikte olduğu Anıl Doğu Alyaz’ı, kendisinden ayrılma kararı alınca bu kişiyi darp ettirdiği ortaya çıktı. Daltonlar çetesinin 4 üyesi Alyaz’ın başına poşet geçirerek dakikalarca darp etmişti…
ATİNA’DA CİNAYET
Örgütün en önemli cinayetlerinden biri de Atina’da 6 kişinin öldürülmesi idi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da 11 Eylül 2023’te çeteye mensup 6 kişi araç içinde kalaşnikof silahla saldırıya uğrayarak olay yerinde öldü. Saldırı alan aracın içinde ölenlerin de sahte pasaport taşıdıkları tespit edildi. Bu saldırıda da zanlılar motobisiklet kullanmışlardı. İddialara göre meslekten ihraç edilen eski bir devlet çalışanı organize etmişti. Atina suikasti, Daltonlar Çetesinin suikast tarzı motosikletli kişilerce işlenmişti. Sahte Alman plakası takılmış olan Ford marka araçtaki 6 kişi, yaylım ateşine tutulmuştu.. Öldürülen kişilerin, çete içi hesaplaşmada Barış Boyun’un adamları olduğu öne sürüldü. Bunlardan Doruk Ersu Büyüktunç, çete adına karıştığı kanlı eylemlerin ardından İstanbul polisinin takibi altındaydı. Çekmeköy’de düzenlenen operasyondan son anda kaçmayı başarmış ve ormanlık alanda izini kaybettirmişti… Büyüktunç ile birlikte kaçanlardan Oğuzhan H. birkaç ay sonra bir TIR’ın dorsesinde Gürcistan’a geçmek isterken sınırda yakalanmıştı. İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Büyüktunç’un aynı günlerde Yunanistan’a kaçtığını belirledi. Çete üyeleri Abdurrahman Tekru, Ozan Kaan Tozlu, Barış Çağan, Ömer Kanza ve Burak Tahmaz’ın öldürülenler arasında olduğu tespit edildi.
Cinayetten 10 gün sonra 21 Eylül 2023’te Daltonlar Çetesinden 10 kişi intikam hazırlığındayken emniyet tarafından yakalandı. Tutuklananlardan iki kişi Atina suikastinde ölen Abdurrahman Tekrü’nün kardeşleri oldukları tespit edildi.
Öte yandan, Antalya merkezli bir operasyonda ise 34 Daltonlar üyesi daha yakalandı. Daha sonra aralarına husumet girecek olan “Can Dalton” lakaplı Beraatcan Gökdemir’in liderliğini yaptığı “Daltonlar” çetesi, Barış Boyun’un bir alt grubu olarak faaliyet gösteriyordu.
22 Mayıs 2024 tarihinde yakalanan ve İtalya’da tutuklu bulunan Barış Boyun’un arasında olduğu şüpheliler hakkında dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 574 sayfalık iddianamede 8 kişi maktul, 136 kişi müşteki, 6 kişi müşteki-şüpheli ve Barış Boyun ile kamuoyunda “Daltonlar” olarak bilinen ve Boyun grubu ile hareket eden grubun lideri Beratcan Gökdemir’in de arasında bulunduğu 305 kişi ise şüpheli olarak yer aldı. İddianamede, suç örgütü tarafından gerçekleştirildiği öne sürülen 95 eylem de ayrıntılı olarak anlatıldı.
DİZİLERDEN ETKİLENEN ‘KAMİKAZE DRONLARI’
İddianameye göre örgüt, üyelerini 15-20’li yaşlar aralığındaki gençlerden seçiyor. Bilgisayar oyunlarıyla yetişen bu gençler, sokak suç şebekelerini anlatan internet tabanlı dizilerden çok etkileniyor. Bu dizilerden kendilerine rol model seçiyor… Örgüt üyesi olan bu gençler de örgüt liderinin ve yöneticilerinin bu video ve fotoğraflardan etkilenerek örgüte dahil oluyor. Yeni nesil suç örgütü denilebilecek bu gruplar hem söylemlerindeki ‘jargon’ hem de kendilerince tabi oldukları ‘racon’ denilen kriminal ilkelerde aynı zamanda internet tabanlı diziler ve sosyal medya paylaşımlarının etkisini taşıyor. Bu dizilerdeki ana karakterle özdeşleştirilen suç örgütü liderleri ve yöneticileri, 15-20’li yaşlar aralığındaki gençler adeta ülke içerisinde ‘kamikaze dronu’ gibi kullanılıyor.
POLATLAR’A DA BULAŞMIŞLAR
Ataşehir’deki Dilan Polat Güzellik Merkezi’ne, sonrasında da Engin Polat For Men isimli işyerine düzenlenen silahlı saldırıların Barış Boyun’un adamları tarafından gerçekleştirildiği iddianamede yer aldı.
İki aile arasındaki kan davasında intikam almak isteyen taraflardan birinin Barış Boyun silahlı suç örgütünden yardım talebinde bulunduğu, ‘Daltonlar’ olarak bilinen örgüt yöneticisi Beratcan Gökdemir ve örgüt üyesi Batıncan Gökdemir’in, Algül Ailesi’nin teklifini geri çevirmeyerek para karşılığında yardım etmeyi kabul ettikleri ifade edildi. Ayhan Özekinci’yi öldürmek için plan yapmaya başladıkları ve nihayetinde Ayhan Özekinci’ye silahlı saldırıda bulunarak öldürdükleri kayedildi.
————
Kağıthane’de aralarında husumet bulunan bir çete üyesi ile cadde üzerinde karşılaşan 3 kişi, silahla rast gele ateş etmeye başladı. Çatışanlardan biri ile birlikte yoldan geçmekte olan 3’ü kadın 5 kişi yaralandı. Siirtli Naci’nin adamları yoldan geçmekte olan bir kişinin ölümüne neden olmuştu.
“SİİRTLİ NACİ” (NACİ YILMAZ) ve JOSEPH JOHANNES LEİDEKKERS
Beyoğlu merkezli Fırat Delibaş çetesinin yok olmasından sonra çalıştığı Fatih Kadınlar Pazarı’nda bir kapkaççıyı yakalayarak esnafa teslim eden Naci Yılmaz, daha sonra Eminönü ve Fatih bölgesinde etrafında topladığı kişilerle ile çeteleşme faaliyetine girdi. Islahevinden çıktıktan sonra özellikle Siirt’ten gelen genç hemşerilerini örgütleyen Naci Yılmaz, kapkaç, yankesicilik ve gasp gibi suçlarla adını duyurmaya başlamıştı. Fatih bölgesindeki esnaftan haraç topladıkları, haraç vermeyen esnafı kelepçeleyerek kaçırdıktan sonra işkence ettikleri, ya da işyerini kurşunlayan çete üyelerinin PKK terör örgütüne de para aktardıkları tespit edilmişti.. Hatta bazılarınınen Kandil dağında Murat Karayılan ile birlikte çekilmiş fotoğraflar bulundu. “Siirtli Naci” lakabıyla zamanla uluslararası uyuşturucu ticaretinin karanlık dünyasında adı sıkça duyulan bir isim haline gelmişti. Uluslararası uyuşturucu baronu Leidekkers’in Türkiye’deki yapılanmasını yöneten ismin de Naci Yılmaz olduğu ortaya çıkacaktı!.
Geçtiğimiz yıl Hollandalı baronlar Joseph Johannes Leijdekkers ve Isaac Bignan’ın yakalanması için yapılan operasyonda Naci Yılmaz’ın kardeşi Tekin Yılmaz da yakalandı. Abdullah Alp Üstün ile Bolle Jos’un sık sık buluştuğu Kocaeli Kartepe’deki otel ile baronların İstanbul ve Bodrum’daki çok sayıda villa ile rezidans dairelerinde arama yapılmış, bir çok lüks araçlara el konulmuştu.. Uluslararası kokain ticaretinin başını çeken Hollanda asıllı Joseph Johannes Leidekkers’in Türkiye yapılanmasına 5 ilde operasyon düzenlenmiş, 23 kişi gözaltına alınırken, 1 milyar liralık mülk ve gayrimenkule el koyulmuştu.
Türkiye’nin suç örgütlerinden temizlendiği vurgusunu yapmak için Ferrari, Bentley, Porsche, Mercedes, Land Rover otomobiller, giydirme yapılarak trafik polisi aracına çevrilmiş; bu araçlar İstanbul’da meydanlarda sergilenerek polis teşkilatı tarafından kullanılmaya başlanmıştı..
Sadece Hollandalı çete soruşturması kapsamında 33 ultra lüks otomobile elkonmuştu. Bu otomobillerin beş tanesi Ferrari, on dört tanesi Rolls Royce, iki tanesi Fiat, üçü Audi, beş tanesi Mercedes Benz, biri BMW, biri Chevrolet, iki tanesi BRP ve Bombardier marka lüks ATV’ydi.
Tahliye edildiler, Hakimler açığa alındı…
Tüm iddialara ve operasyonlara karşın şoke eden bir gelişme olmuştu. İstanbul Çağlayan’daki 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma 6 Temmuz Cumartesi gece 02.30’a kadar sürmüştü. Mahkeme Abdullah Alp Üstün, Isaac Bignan, Eric Schroder, halen firari olan Jos Leijdekkers’in kardeşi Wilhelmus Adrianus Leijdekkers’in de arasında olduğu tüm sanıkların tahliyesine karar vermişti. Böylece Türkiye’nin en büyük baronlar operasyonundan bir yıl sonra tutuklu sanık kalmamıştı.
Başka bir uyuşturucu davasından tahliye edildikten sonra uyuşturucu kaçakçılığına devam ettiği öne sürülen Abdullah Alp Üstün ise Çorlu Yüksek Güvenlik Cezaevi’nden serbest bırakılmıştı..
Mahkemenin bu kararına savcılık itiraz etmişti. İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı 10 Temmuz 2024 günü inceledi. Mahkeme, tahliyelerden 5 gün sonra Abdullah Alp Üstün, Aziz Demir, Bahadır Mert Oğur, Efe Alp Üstün, Eric Schroeder, Selçuk Aydın ve Wilhelmus Adrianus Leijdekkers’in yeniden tutuklanmasına karar vermiş, ancak şahıslar çoktan sırra kadem basmışlardı.
Yargıdaki kirliliğin en açık örneklerinden biri olan bu gelişmeler üzerine, kararı veren hakim ile iki üye meslekten ihraç edildiler.
Hatırlanacağı üzere, İstanbul’da bazı cinayetten sorumlu olan ve ulusalararası uyuşturucu kaçakçılığından aranan İranlı uyuşturucu baronu Naci Şerifi Zindaşti de bir gece yarısı tahliye edildikten sonra İran’a kaçmıştı. Tahliye kararını veren hakim Cevdet Özcan meslekten ihraç edilmiş; AKP’li Burhan Kuzu’nun Zindaşti’nin bırakılması için telefon ettiği ortaya çıkmıştı.
ORTAKÖY SALDIRISINDA ‘SİİRTLİ’ NİN ROLÜ!
26 Eylül 2022’de Ortaköy’deki ünlü bir gece kulübü önündeki kavga ve ardından kapı görevlisinin öldürülmesiyle ilgili gizli tanık ifadelerine göre, bu olayda korumalar tarafından bayılana kadar dövülen Mesut Baraj, “Siirtli Naci” olarak bilinen ve uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı ile suçlanan Naci Yılmaz’dan yardım istedi. Naci Yılmaz da durumu “Babanın Oğlu Kemal” lakaplı kişiye havale etti. Onun vasıtasıyla Daltonlar grubundan tetikçiler aynı gece motosikletle Ortaköy’e gidip kapı önündeki korumalara ateş etti. Bu saldırıda Yasin Keskin adlı kapı koruması hayatını kaybetti. İfadelere göre bu olayın faillerinden bazıları önce Sakarya’da saklandı, daha sonra da ambulansla Gürcistan’a kaçırıldı.
ÇETE LİDERİ KENDİNİ VURDU HASTANE’DE YAKALANDI
Çeteye ilişkin inceleme ve araştırma devam ederken çetenin lideri olduğu öne sürülen Naci Yılmaz’ın bunalıma girerek intihara teşebbüs ettiği iddiası ortaya atıldı.. Naci Yılmaz’ın silahını çenesinin altına dayayarak bir el ateş ettiği, ancak merminin çene kemiğine saplanarak kaldığı öne sürüldü. Bu olay sonrası arkadaşlarının Naci Yılmaz’ı bir iki hastanenin acil servisine götürüp ameliyat olması konusunda bilgi aldıktan bir sonra süre kendi evinde sakladıkları ifade edildi. Kısa bir süre sonra Özel İren Hastanesi ile anlaşarak Naci Yılmaz’ın bu hastaneye yatırılıp ameliyat ettirildiği belirtildi. Naci Yılmaz’ın ameliyattan sonra müşahede altındayken bu hastanede yakalandı…
Yılmaz’ın ” Çıkar amaçlı suç örgütü kurmak”, “nitelikli yağma”, “tehdit”, ” Ruhsatsız silah bulundurmak” ve “müessir fiil” suçlarından 55 yıldan 94.5 yıla kadar hapsi istendi. Özel İren Hastanesi sahibi ve başhekimi Mahmut Şevket İren’in ” Çıkar amaçlı silahlı suç örgütüne yardım ” suçundan 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edilirken ,44 sanığın da ” Örgüte üye olmak” , ” Gasp”, ” tehdit” , ” Ruhsatsız silah bulundurmak ” ve ” sahte kimlik kullanmak ” suçlarından çeşitli yıllar arasında hapis cezalarına çarptırılmaları istendi. Savcı, Naci Yılmaz’ın Eminönü ve Fatih ilçelerinin çeşitli semtlerinde etrafına topladığı sabıkalı şahıslarla grup oluşturduğunu; zaman içerisinde gelişen grubun 60 kişilik bir büyüklüğe ulaştığı ve bölge esnafı üzerine korku salmaya başladıklarını, adam yaraladıkları ve haraç istediklerini öne sürdü. Çete üyeleri tarafından istenen parayı ödemeyen işyeri sahiplerinin dövüldüğü ve iş yerlerinin kurşunladığını ifade eden Savcı, semt sakinleri üzerinde infial yaratan bu tür olayların faillerinin ise genellikle bulunamadığını ya da grup tarafından yaratılan korku nedeni ile şikayet edilmediklerini belirtti.
Mütalaada ayrıca Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Gürsel Çetin’in silahının gasp edilerek ekip otosuna ateş edilmesi eylemini de çete tarafından gerçekleştiği ifade edildi.
————–
Uluslararası uyuşturucu pazarından kaynaklı kanlı bir hesaplaşma sonucu Skaljari adlı Sırp çetesinin lideri Jovan Vukotic, Şişli’de aracıyla seyir halindeyken, motosikletli ve kasklı iki saldırganın açtığı ateş sonucu öldürüldü.
BİNALİ CAMGÖZ (İZMİR)
Binali Camgöz de, kısa süre önce cezaevinde ölen uluslararası uyuşturucu kaçakçısı Urfi Çetinkaya gibi engelliydi.. Yüzde 93 engelli olan Binali Camgöz, İzmir’deki yasadışı faaliyetleriyle adını duyurmuş ve yurtdışına kaçmıştı. Aslen Erzurum Hınıs’lı olan Binali Camgöz, İzmir’de dünyaya geldi. Suç kariyerine halen Arjantin’de tutuklu bulunan Serkan Kurtuluş’la birlikte başladığı biliniyor. İkilinin yolları, çıkar çatışması nedeniyle sonradan ayrıldığı öne sürülmektedir.
‘Deniz’ lakaplı Binali Camgöz, 6 Temmuz 2022’de yakalandığı Karadağ’dan Türkiye’ye getirtildi. İsmi İstanbul’da işlenen Sırp çete lideri Jovan Vukotiç cinayetiyle gündeme gelse de özellikle İzmir’de uzun süredir bilinen bir çete lideriydi.
Serkan Kurtuluş’un adı ise İzmir 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin yürüttüğü ‘FETÖ Borsası’ davası ile gündeme gelmişti. Bu davada itirafçı olan eski AK Parti İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş ev hapsindeyken polis kılığında bir tetikçinin silahlı saldırısı sonucu öldürülmüştü. Cinayetin faillerinden biri olduğu ileri sürülen Serkan Kurtuluş, kaçtığı Arjantin’de 2020’de yakalanmıştı. Kendisiyle birlikte tutuklu olan diğer bir isim ise Binali Camgöz’ün akrabası olan Lider Camgöz idi.
Camgözler çetesi, uyuşturucu sattığı iddia edilen kişileri yakalayıp, darp ederek sosyal medyadan paylaşıyordu. ‘İşkenceci çete’ olarak tanınan ve uyuşturucuya karşı savaştıkları algısını yaratan çete üyelerine yapılan bir dizi operasyonda ise şüphelilerin evlerinde kilolarca uyuşturucu madde ele geçirilmişti.
2023 Haziran ayında da çeteye yönelik İzmir merkezli 4 ilde ‘Kukla’ operasyonu düzenlendi. Silah, mühimmat ve kesici maddelerin yanı sıra çok miktarda uyuşturucu maddeye de el kondu. Operasyon kapsamında gözaltına alınanlar arasında ve Binali Camgöz’ün ağabeyi Mahir Camgöz ile örgüt yöneticisi olmakla suçlanan akrabaları Cihan Camgöz de vardı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, yasa dışı yapılanmayla ilgili 38 sanık hakkında iddianame hazırladı. İddianamede, sanıkların karıştıkları iddia edilen 13 olaya ilişkin dosyanın birleştirildiği, işlenen suçların arasında Çiğli Belediye Başkan Yardımcısı Ali Rıza Koçer’in silahlı saldırıya uğraması olayının da yer aldığı belirtildi.
Çeşitli suçlara karışan Binali Camgöz, 2018 yılında hakkındaki dosyalardan ceza almamak için Gürcistan’a kaçtı. Camgöz, 2020 yılında sahte pasaportla Belarus’a ardından Karadağ’a gitmişti. Kırmızı bültenle aranan Camgöz, Temmuz 2022’de sahte pasaportla Karadağ’da yakalandı. 42 suç kaydı bulunan Camgöz, 4’ü cinayet olmak üzere 22 suçtan aranıyordu.
JOVAN VUKOTİC CİNAYETİNDEKİ ROLÜ
Balkanlar bir dönem Türk mafyasının ‘arka bahçesi’ olarak bilinirdi. Ancak son yıllarda bu durum tersine dönmeye başladı. İstanbul’un en işlek caddeleri Balkan kökenli çetelerin kanlı hesaplaşmalarına sahne oldu. Bu cinayetlerden en bilineni ise Jovan Vukotic suikastıydı.
Binali Camgöz’ün Karadağ’daki cezaevindeki koğuş arkadaşları Kavacki isimli suç örgütünün üyeleriydi. Kavacki çetesi, Skaljari çetesiyle uyuşturucu kaçakçılığı yüzünden ters düştü. Skaljari’nin lideri Jovan Vukotic, 8 Eylül 2022’de İstanbul Şişli’de motosikletli iki saldırganın açtığı ateşle aracının içinde öldürüldü. Saldırı Binali Camgöz’ün adamlarının verdiği destekle gerçekleştirilmişti.
AYHAN BORA KAPLAN ÇETESİ
Ayhan Bora Kaplan, 1971 yılında Erzurum’da doğdu ve çocukluğu da orada geçti. Son dönemlerde suç örgütü KAPLANLAR GRUBU’nun lideri olduğu iddialarıyla medyanın ve kamuoyunun dikkatini çeken Kaplan’ın Ankara yer altı dünyasında etkili bir figür olduğu ileri sürülüyor.
Ayhan Bora Kaplan’ın adı yıllardır Ankara Mafyası olarak biliniyordu. Ancak, hakkında adli sürecin başlaması; Suç örgütü üyelerinin Kaplan’ın talimatı ve bilgisi doğrultusunda farklı tarihlerde Mahfuz Tatar ve Semih Arslan’ın öldürülmesi, 4 kişinin yaralanması ve bir kişinin kaçırılarak 2 gün işkence yapılması, Mehmet Taha E’nin sahibi olduğu işletmelerin zorla alınması, Muhammed S’nin iki otomobilinin gasp edilmesi ve zorla çek yazdırılması ile i Emirhan B’nin darp edilmesinden sorumlu tutulmasıyla başladı..
Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan, geçen yıl yurt dışına kaçmak üzere havalimanına gittiği sıra yakalanmıştı. Soruşturma devam ederken, gizli tanık Serdar Sertçelik’in (M7 takma ismi ile biliniyor) gündeme getirdiği bilgiler, hükümete komplo iddiasını Türkiye’nin gündemine oturtmuştu. İddiaya göre, çete liderinin bazı polis şefleri ile yakın ilişkisi vardı.
Sertçelik’in ifadeleri doğrultusunda, Emniyet Genel Müdürlüğü’nce başlatılan idari soruşturma neticesinde 11 Ekim 2023 tarihinde 9 polis açığa alındı. Açığa alınanlar arasında Ankara Emniyet eski Asayiş Şube Müdürü ile yine Ankara Emniyet eski Silah Ve Patlayıcı Maddeler Şube Müdürü ve 2 komiser de bulunuyordu.
Operasyonların emniyete de sıçraması üzerine bazı siyasiler komplo kurulduğunu öne sürdüler. Bunun üzerine 15 Mayıs’ta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da soruşturmayla ilgili bir açıklama bulundu. Yerlikaya, Bahçeli’nin aksine “darbe girişimi” ifadesi yerine “oyun kurma” ifadesini kullandı.
Kısa süre önce ise, Serdar Sertçelik’in yasa dışı yollarla yurt dışına kaçırılmasıyla ilgili 3 sivil ve 1 komiser gözaltına alındı. Servet Yılmaz’ın Ankara Emniyet Müdürlüğü döneminde yardımcıları olan Alp Arslan ile Oben Özay’ın emniyetten ihraç edilmişti.. Alp Arslan, Servet Yılmaz döneminde Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı’ydı.
Daltonlar Çetesi Haliç Köprüsü üzerinde Anucur Çetesi lideri Halil Ay’a silahlı saldırı düzenledi. Halil Ay canlı kurtulurken, Ay’ın yanındaki Cumali Arslan hayatını kaybetti.
ANUCUR ÇETESİ
Anucur Çetesi’nin liderliğini Sinan Anucur yapmaktaydı. Sinan Anucur, Türkiye’nin yeraltı dünyasında kısa sürede isim yapmış bir figürdü. Kağıthane, Küçükçekmece ve Kocasinan bölgelerinde faaliyet gösteren çete, suç yelpazesini kısa sürede genişleterek İstanbul Avrupa yakasında etkili olmuştu. Sinan Anucur, husumetli olduğu Daltonlar Çetesi tarafından Haliç Köprüsü’nde silahlı saldırıya uğramıştı.
Kağıthane Merkez Mahallesi’nde geçtiğimiz 2023 yılı Ağustos ayında uyuşturucu ticareti yapıldığı tespit edilen eve yapılan baskında, polis ekiplerine uzun namlulu ve otomatik silahlarla ateş açılmıştı. Açılan ateş sonucu polis memuru Hakan Telli şehit olurken, bir memur da göğsünden vurularak ağır şekilde yaralanmıştı. Saldırganlardan Diyar Anucur öldürülmüş, 4 kişi de sağ olarak yakalanmıştı. Bunun üzerine “Anucur” suç örgütüne operasyonlar düzenleyip çok sayıda şahıs yakalamıştı. Suç örgütüne yönelik soruşturmada 51 kişi hakkında 5’er yıldan 146’şar yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. Ancak, bu çete üyelerinden 17’si, 24 Eylül 2024 tarihindeki duruşmada tahliye edildi. Çete üyelerinin bu tahliyesi toplumda tepkilere neden olmuştu.
Çeteye yönelik çalışmalar devam ederken Kağıthane Asayiş Büro Amirliği polisleri, Hamidiye Mahallesi’nde iki adreste “Anucur” çete üyelerinin uyuşturucu madde ticareti yaptığını tespit etti. Çalışmaların ardından belirlenen adreslere özel harekat polislerinin de desteğiyle eş zamanlı operasyon düzenledi. Koçbaşı ile kapısını kırdıkları daireye giren polis ekipleri, şüpheli 3 şahsı etkisiz hale getirdi.
Kağıthane’de çeteye ait bir evi basan polisler, mutfak bölümündeki çekmecede “Uzi” diye tabir edilen otomatik silah ve mermilerini, 92 parça bonzai, 6 parça kokain, kırmızı reçete ile satılan haplar, hassas terazi, balistik yelek ve kar maskeleri ele geçirilmiş 3 kişi gözaltına alınmıştı.
ATIZ CASPER ÇETESİ
“Casperlar” olarak bilinen suç örgütünün liderlerliğini Hamuş Atız yapmaktadır…
30 Ağustos 2024 tarihinde İstanbul Bahçelievler’de Devlet Hastanesi Acil Servisi’nin taranmasıyla başlatılan operasyonun arkasından bu kez adı hiç duyulmamış bir çete çıktı. Mahmutbey Caddesi’nde 2 kişiye yönelik düzenlenen silahlı saldırı olayını da gerçekleştiren kişilerin, hastane saldırısı ile bağlantılı oldukları belirlenmişti.
Neticede polis, çatışmaların husumetli “Atız-Casper ile Daltonlar” olarak bilinen 2 ayrı organize suç örgütünün gerçekleştirdiğini tespit etti. “Kuyu-23” adıyla duyurulan operasyon kapsamında gözaltına alınan 29 çete mensubundan 24’ü çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Çetelerin, alan hakimiyeti nedeniyle başlayan ve Sırbistan’a kadar uzan cinayetler zinciri nedeniyle aralarında silahlı çatışmaların yaşandığı tespit edildi.
Bahçelievler ve Mahmutbey Caddesi’nde 31 Ağustos’taki saldırıların ardından gözaltına alınan 10 şüphelinin bağlantıları araştırıldı, başını Gürcistan’da firari halde bulunan “Timocan” lakaplı Beratcan Gökdemir’in çektiği “Daltonlar” çetesiyle, başını Hamuş Atız’ın çektiği “Atız-Casperlar” çetesine mensup 19 şüpheli daha yakalanıp gözaltına alındı.
“Atız-Casper” adlı örgüt üyeleri oldukları öne sürülen 5 şüpheli de tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edildi. Şüphelilerden 4’ü tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olaylarla ilgili tutuklama sayısı 15’e çıktı.
İki çete arasındaki husumet geçtiğimiz ay kaçtığı Sırbistan’da Casper lakaplı çete mensubu Hakan Çağlar’ın öldürülmesiyle başladı. Sırbistan’da öldürülen Hakan Çağlar’ın infaz emrini bir zamanlar çok yakın arkadaş olan daha sonra aralarına husumet giren Daltonlar Çetesi’nin yeni liderlerinden ‘Timocan’ın verdiği ortaya çıktı.
Birçok kurşunlama cinayet ve yaralama gibi suçların emrini veren Daltonlar Çetesi’nin Lideri Can Dalton lakaplı Beretcan Gökdemir (Rusya’da tutuklu) Belarus’ta sahta pasaportla yakalanmıştı. İade işlemleri süren Gökdemir’in ardından yeni lideri olarak kabul edilen sosyal medyada ‘Timocan‘ lakabını kullanan çete üyesi ‘Cengo’ karakterini oynayan Halil Ay‘a yakınlığıyla bilinen Cengizhan Yurtseven‘i dizi setinde kurşunlatmıştı. Fargeo House’u da radarına alan çete, sosyal medyada da tehditlerini sürdürmüştü.
Hakan Çağlar cinayetinden dört gün sonra, 30 Ağustos günü Şirinevler’de Ercan Kaptan ve 2 arkadaşı sokakta yürürken, karşı yönden gelen motosikletli onlara ateş etti. Bu saldırıda Ercan Kaptan ve arkadaşı yaralandı. Kaptan ve arkadaşı Bahçelievler Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Durumu ağırdı ve Ercan Kaptan kurtarılamadı. . Daltonlar Çetesi, Ercan Kaptan’ın ölümünde bir ölçüde hastaneyi de sorumlu tutmuştu. Hastaneye yönelik saldırının gerisinde de bu yatıyordu. Neticede düzenlenen operasyonlarda saldırıya karışanların tamamı yakalandı.
15 kişinin tutuklandığı operasyonda ele geçirilen suç aleti silah ve mühimmatı ise şöyle açıklandı:
2 adet Ak-47 uzun namlulu silah,
9 adet ruhsatsız tabanca,
3 adet çalıntı motosiklet,
1 çalıntı otomobil,
1 adet eylemde kullanılan otomobil,
4 adet kar maskesi,
2 adet çelik yelek ve çok sayıda fişek.