Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi Başkanı Haşim YANAR, 12 Eylül 1980 Askeri Darbenin 44. Yılı nedeniyle bir yazılı açıklama yaptı;
Tarihe ülkenin kara lekesi olarak geçen 12 Eylül 1980 askeri darbesinin üzerinden tam 44 yıl geçti.
Kapitalist emperyalizm ve içerideki işbirlikçilerince öngörülen yeni Türkiye rehabilitasyonu için adım adım uygulamaya konulan 12 Eylül darbesinin faturası her zaman olduğu gibi o zamanda yine dönemim gençlik kitlesine fatura edildi.
Önce farklılıkları kamplaştırdılar, sonra bu kamplaşmayı sokakta kavgaya dönüştürdüler, kavga kaosa dönüşsün diye yıllarca beklediler,binlerce insanın sokakta birbirini öldürmesine seyirci kaldılar ve sonra 12 Eylül 1980 günü darbe yaparak yönetime el koydular.
Bir sağdan bir soldan diye kamplaştırdıkları suçsuz günahsız yavruları darağacına çıkardılar. Suçsuz olduklarını anladıklarını itiraf etseler de, asmaktan vazgeçmediler, dönemezdik, dönemedik dediler..
Kimi 7 yıl, kimi 13 yıl, çoğu hücrede olmak üzere ceza evinde tutulan gençlerin çoğu suçsuz bulundu ve beraat ettiler…
Kusura bakmayın aslında suçunuz yokmuş denilmek suretiyle gençlikleri ve onca insanlık dışı işkence ile sağlıkları ellerinden alınmış olarak evlerine geri gönderildiler.
Darbenin bilançosu çok ağırdı;
Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve bunlardan 50’sinin idam kararı infaz edildi.14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılıp yurt dışına gitmeye mecbur edildi, 30 bin kişinin işlerine son verildi. Bu süreçte binlerce öğretmen ve akademisyen işinden edildi, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi ve daha neler neler..
Darbeden sonra darbenin gölgesi altında darbeci cuntanın hazırladığı anayasa 1982 yılında oyuna sunuldu, baskı altında yapılan referandum % 92 evet oyu aldı.
Böylelikle siyaseti yeniden dizayn ettiler, milli refleksleri ve milli direncin felç ettiler.
Onca zulme, işkenceye ve yer yer insanlık dışı muameleye maruz bırakılanlar arasında merhum Muhsin YAZICIOĞLU’da vardı. Cezaevinde tutulduğu 7,5 yılın sonunda, kusura bakma seni burada boşuna tutmuşuz denilmek suretiyle suçsuz bulunup, tahliye edilen YAZICIOĞLU;
“Sokakları, şehirleri bölüşemediklerimizle 2.5 metrekarelik hücreyi paylaştık, gördük ki birbirimizden farkımız yok, aynı poşulu anaların çocuklarıyız”, “hepimiz aynı kilimin desenleriyiz, bu vatan hepimizin ve farklılıklarımız en önemli zenginliğimizdir” diyor, bir bakıma sonraki nesillere ışık tutmak suretiyle yaşadıklarından aldığı dersle, her on-on beş yılda bir milletimize reva görülen bu çirkin oyunun nasıl bozulacağının da reçetesini yazıyordu.
Bir kere daha hatırlamak gerekir ki;
İçerideki her türlü kamplaşma, küresel odakların iştahını kabartıyor, darbeci aklın acımasızca kullanabileceği, müdahaleye açık fay hatlarına dönüşüyor.
Millet olarak ortak binlerce yıllık değerler mutabakatımız etrafında kenetlenmedikçe müdahale edilebilir olmaktan kurtulamayız.
Kenetlenmeyi denemeyenler;
Her on yılda, on beş yılda bir her defasında farklı başlıklar altında ve figüranlar marifetiyle yeni filizlenen vatan evlatlarını, farklı oyunlarla, kumpaslarla, zulümle, eziyetle hatta ölümle terbiye etmekten vazgeçmeyen ve geçmeyecek olanların bu çirkin oyununu bozamazlar.
Darbelerden şikâyetçi olamazlar.
Hangi şartlarda, hangi gerekçe ile ve kime karşı yapılırsa yapılsın darbe yapmak milletin bağrına hançer saplamak gibidir, affedilemez..
Bu itibarla bir kere daha dönemin şehitlerini ve tüm mağdurları arasındaki vefat edenlerini rahmetle yâd ediyorum..
Haşim YANAR
ASTEM (Anadolu Düşünce Strateji Merkezi) Başkanı