Kaynak: Karar
Çin’in bir dönem toplama kamplarında tuttuğu Uygur Türkü Gülbahar Hatıvacı, Çinli gardiyan ve polislere yönelik, ”Uygurları tamamen öldürerek yok etseler bile bundan tatmin olmayacak kadar derin nefrete sahiptiler” açıklamasında bulundu.
Nobel edebiyat ödülü sahibi ve Yahudi soykırımından sağ kurtulan Elie Wiesel’in kurduğu ”Elie Wiesel İnsani Yardım Vakfı” Gülbahar Hatıvacı ile çevrimdışı bir konferans düzenledi. Doğu Türkistan meselesini bir kez daha gündeme taşımak ve farkındalık yaratmak amacı ile düzenlenen çevrimdışı konferansta kendisine kızı Gülhumar Hatıvacı tercüman olarak eşlik etti.
Konferansa Çin Toplama kampında geçen hayatını tüm ayrıntıları ile anlatan Çin/Nazi Kampı mağduru Gülbahar Hativaci,” 2,5 yıl tutuklu kaldığım Toplama Kampları benim hayatımın dönüm noktası olmuştur ve düşüncelerimi tamamen değiştirmiştir.” açıklamasında bulundu.
Elie Wiesel İnsan Yardım Başkanı Elisha Weisel’in Moderatörlüğünde yapılan çevrimdışı konferansta Gülbahar Hatıvacı şunları söyledi:
‘ÇİN, BÜTÜN UYGURLAR AŞIRI DİNCİ VE TERÖRCÜ OLARAK TOPTAN SUÇLUYOR’
Çin yönetimi 01 Nisan 2017 tarihli “Aşırılık ve Terörcülerle Savaş” yasası ile Doğu Türkistan’da yaşayan bütün müslüman, Uygur, Kazak ve diğer Türkleri Aşırı Dinci ve Terörist olarak tanımladı ve onları toptan rejim düşmanı ve terörcü olarak damgaladı. Bu yasanın bir maddesinde Bu yasa sadece Uygur Özerk Bölgesinde geçerlidir diye yazıyor.
Bu şu demektir: Bu yasa bölgede yaşayan Etnik Çinli göçmenleri kapsamaz ve tamamen yerli Türklere uygulanın demektir. Şu anda en az 1-3 milyon arasında Müslüman Türk Çinli işgalcilerinn ülke genelinde kurduğu yüzlerce Çin Toplama Kamplarında esir tutuluyorlar. Bu toplu tutuklamalar 1940’li yıllarda Hitler’in Avrupa’da yaşayan Yahudilere yönelik soykırım uygulamalarından sonraki en büyük haksız ve hukuksuz gözaltı suçu olarak tarihe geçmiştir. Bugün Doğu Türkistan’da tutuklanmak ve hapse ve Toplama kampına atılmak için bir insanın Türk olması yeterli bir gerekçe ve sebeptir.
‘KAMPTA TUTUKLU BİR TEK ÇİNLİ YOKTU’
Çin işgal yönetimi bütün Uygurları, Kazakları ve diğer Tüm asıllı müslüman halkları “Radikal İslamcılar- Terörcü Şüphelisi” olarak damgalıyor. Onların genç yaşlı kadın- erkek veya diğer özelliklerini hiç hesaba katmıyor ve onları kollektif olarak cezalandırmak amacı ile bu Çin tipi toplama kamplarına hapsediyor. Bu kampların esas amacı Uygurların dini ve milli kimliklerinden arındırarak onları birer ”Cunghua/Çin Ulusu”‘na dönüştürmektedir. Kamplarda tutulanların tamamı Uygurlardı. Tek bir Çinliye rastlamadım.
Ancak, kamplardaki gardiyanlar, askerler, polisler ve diğer tüm görevliler tamamen etnik Çinlilerdi. Kampta benim daha önce tanıdığım bazı Uygur öğretmenlere de rastladım. Biz Uygurların binlerce yıllık kültür ve medeniyetimizi inkara zorluyor. Bizim bütün bunları kabul etmemiz elbette ki mümkün değildir. Çin ne yaparsa yapsın biz Uygurlar olarak kendi kimliğimizden asla kopmayacağız ve bu değerlerimizi korumaya ve yaşamaya devam edeceğiz. Ben kamp hayatımdan sonra bizi ancak kendi kimliğimizin ayakta tutabileceği kanaatine vardım.”
‘HAYATIMDA ETNİK ÇİNLİ TEK DOSTUM OLMAMIŞTIR’
Moderatörün, kampta veya önceki hayatında Çinlilerden dost veya arkadaşları olup olmadığı sorusunu şöyle cevaplandırdı:
”Elbette ki Çinliler de bizim gibi Tanrı’nın yarattığı bir insan. Ancak, Doğu Türkistan’a entografik asimilasyon amacı ile getirilip yerleştirilen en göçmenler her konuda ÇKP’lı işgalcilerın en büyük destekçisidir. Adalet, eşitlik, hak ve hukuk gibi insanı konularda pek duyarlı değiller. Uygurların haklarının gasp edilerek kendilerine verilmesini kolayca kabul edebiliyorlar ve bunun kendileri için bir hak olarak görüyorlar. Benim çalıştığım zamanlarda terfi, ödüllendirme veya başka konularda etnik Çinliler devamlı desteklenerek kollanıyordu.
Biz Uygurlara ait her bir şeyler pozitif ayırımcılık yapılarak onlara veriliyordu. İş arkadaşım Çinlilere her ne kadar bir kin ve nefret doymuyor isem de onlarla arkadaş ve dost olmamız mümkün değildi. Aramızda daima böylesi kesin uçurumlar vardı. Onlar yönetici yanı bizi ezenler biz ise yöneltilen yanı ezilenler olduğumuz için onlar kendilerini her bakımdan birden farklı ve üstün görüyordu. Ben Çinlilerden nefret etmiyorum ve düşman de görmüyorum. Ancak, hayatımda şimdiye kadar beni bir insan olarak seven kendisine dost olduğuna inanan Çinli bir tek dostumun olduğunu söyleyemem.
”GARDİYAN, ASKER VE POLİSLER UYGURLARA KARŞI DERİN BİR NEFRET VE KİN’LE DOLUYDU”
Toplama Kamplarında görevli Çinli asker, polis, gardiyan ve diğer tüm görevlileri bizlere büyük bir düşmanlık ve kin ile ve çok kötü şekilde muamele ediyorlardı. Onların biz Uygurlara karşı kin ve nefretini onların bizlere karşı kin dolu bakışlarından ve kötü muamelelerinden ve kin ve nefret dolu tavırlarından kolayca anlayabiliyorduk. Hayatımda asla aklımdan çıkmayan olay şu idi: İşgalci ÇKP’nin bu insanlık kalıbından çıkmış acımasız ve vahşi işkenceci infazcıları biz Uygurları tamamen öldürerek yok etseler bile bundan tatmin olmayacak kadar derin nefreti anlayabiliyordum. Bunların biz Uygurlara karşı kin ve nefreti hiç aklımdan çıkmıyor.