Atatürk’ün unutulmaz Adalet Bakanı Bozkurt
Türk hukuk inkılabının başmimarı Mahmut Esat Bozkurt’un hayatı “Türkçü Devlet Adamı Mahmut Esat Bozkurt” adıyla kitaplaştı.
İlk Meclis’e İzmir milletvekili olarak giren Mahmut Esat, parlak zekâsı ve hukuk tahsiliyle dikkatleri üzerine çekmekte gecikmedi ve karşımıza savaştan sonra Cumhuriyet’in ilanından önce toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemal Paşa’nın İktisat Bakanı olarak çıktı. Ekonomik ve siyasal olarak SSCB’nin yörüngesinde bir siyaset izlenmeyeceği bu kongre ile Mahmut Esat’ın bakanlığı döneminde netlik kazandı. Daha sonra Mahmut Esat, hukuk inkılabının başmimarı olarak gündemde oldu. Özellikle Türk Medeni Kanunu’ nun kabulüyle şerait adlı hukuk sistemini tarihe karıştırmış ve Türk aydınlanmasının yapıtaşlarından birine imza attı. 1923-30 yılları arasında Mahmut Esat, genelde Cumhuriyet’in iki numarası olarak görülür. 1930’da bıraktığı Adalet Bakanlığı’ndan sonra görevine köşe yazısı ve milletvekili olarak devam etmiştir. 21 Aralık 1943’te Yeni Sabah gazetesindeki odasında çalışırken bir kalp krizi sonucu hayata gözlerini yumdu.
***
Bu kapsamlı çalışmasıyla, “Mahmut Esat’ı önemli kılan nedir?” sorusuna cevap arayan Hayri Yıldırım şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Hukuk Devrimini yapmış olması mı? Bozkurt-Lotus Davası’ndaki başarısı mı? İzmir İktisat Kongresini toplaması mı? Sert köşe yazıları mı? Atatürk’le beraber çalışması mı? Taşkın Türkçülüğü mü? Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i fesih yetkisine karşı çıkması mı? İlk İnkılap Tarihi derslerini verenlerden biri olması mı? Kapitülasyonların tek taraflı kaldırılmasının uluslararası hukuka aykırı olmadığını ispatlayan doktora tezi mi? Ömrü boyunca aktif olarak siyasetin ve Türkçülüğün içinde yer alması mı? Aydın havalisinde Kuva-yı Milliye’yi örgütleyerek savaşması mı?
Bunların hepsi, Mahmut Esat’ı önemli kılmaktadır. Çünkü Mahmut Esat’ta Türk, Türklük ve Türkçülük; bir hareket noktasıdır, bir varıştır, bir amaçtır, bir hedeftir, bir aşktır… Tabi, buna Mustafa Kemal Atatürk’ü de dâhil etmek gerekir. Unutmayalım ki Atatürk’ ü tam anlayabilmek için yalnızca dönemine değil dünyaya da Atatürk’ün bileşenlerine de iyi bakmak gerekir. İşte, bu bileşenlerin en başında gelenlerden biri de Mahmut Esat’tır.”
Fransa’ya Lahey’de hukuk dersi verdi
Türk vapuru Bozkurt, 2 Ağustos 1926 tarihinde Ege denizinde Lotus adlı Fransız vapurunun çarpması sonucu battı. 8 Türk vatandaşı hayatını kaybetti. Bozkurt’un kaptanı ile Fransız gemisinin kaptanı İstanbul’da tutuklanınca uluslararası bir dava başladı. Fransa, tutuklama kararına itiraz ederek Fransız kaptanı Türkiye’nin tutuklama yetkisi olmadığını öne sürdü. Bunun üzerine Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na başvuruldu, 1934 yılındaki Soyadı Kanunu ile Bozkurt soyadını alacak olan Mahmut Esat’ın Türkiye’yi savunduğu bu dava Türk tezinin kazanması ile sonuçlandı. Tarihe, “Bozkurt-Lotus Davası” olarak geçen davanın öncesini Mahmut Esat şöyle anlatır:
Bir gün Atatürk ve İnönü beni çağırdı. Meseleyi bir daha izah etmemi emrettiler. Anlattım ve sözlerimi şöyle tamamladım:
“Paşam, Lahey Adalet Divanına gidelim, kimin haklı olduğu meydana çıksın. Ben hakkımızdan eminim. Müsaade ederseniz davamızı ben müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete bir daha dönmem. Fakat kazanacağız. Hem Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak Fransız Devletinin tehditleri karşısında boyun eğmiş olacağız, bu da onlara diğer meselelerde aynı tehditleri öne sürdürmek cesaretini verecektir. Halbuki Lahey Divanı’na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Zira milletlerarası bir mahkemenin hükmüne uymak şerefsizlik değil, bilakis büyük şereftir.”
Bu sözler üzerine Atatürk bana “Güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır” diye karşılık verdi.
Hitabevi Yayınları Tel:(0312) 435 55 66
***
HAFTANIN KİTABI
Tarihe not düşerken
Yeni kitabı “Türkiye Günlüğü”nün Türkiye’nin tam bir “Güncel Toplumsal Tarih”i olduğunu belirtip, “Belleğinizde ve arşivde bulunmalı” tavsiyesi yapan Dr. Hulki Cevizoğlu, çalışmasını okurlarına şu cümlelerle özetliyor:
Bu kitapta, Türkiye’yi merkeze alarak yaşanan toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel gelişmeler ile dışarıdan yapılan etkiler tarihe kaydedilmektedir:
*Sağlık alanındaki gelişmeler *Güncel tarih *Bilimsel gelişmeler *Dünyada Türk izleri, 15 bin yıllık Türk yurdu olarak Anadolu tarihi *Ulusal bilincimizi azaltma operasyonları ile Türkiye’nin hedef haline getirilmesi *Darbeler, 68 kuşağı, idam sehpaları, Deniz Gezmiş’lerin tarihi *Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümündeki sırlar *Anayasa çalışmaları *Ermenistan’ın Türkiye üzerindeki hedefleri *ABD ile ilişkiler *FETÖ’nün Ergenekon kumpasları ve ülke içindeki mekanizmaları, operasyon aygıtları *Cumhuriyet ve Atatürk’ü yok etmek için denenen yollar *Bazı kültürel ve siyasal seçim faaliyetlerim.
Doğu Kitabevi Tel: 0212 527 29 26
***
Amerikalı’nın gözüyle Paris
1864-1916 yılları arasında yaşayan ABD’li yazar Richard Harding Davis, döneminin en ünlü gazetecisi ve önde gelen savaş muhabiriydi.
Görevi nedeniyle birçok farklı ülkede bulundu ve yaşadığı şehirlerle ilgili gözlemlerini okurlarıyla buluşturdu.
Davis “Paris Sokakları” kitabında kentin on dokuzuncu yüzyılda nasıl bir atmosfere sahip olduğunu, şehir insanının gündelik hayatını, alışkanlıklarını ve tuhaflıklarını, Paris’te yaşayıp Parisli olmayan insanlara yönelik izlenimleriyle birlikte, bir “Amerikalı” gözüyle ele alıyor.
Çınar Yayınları Tel:(0212) 244 89 82
***
KÜTÜPHANEMDEN:
İki istiklal kahramanının yol ayrımı
1993 yılında evinin önünde uğradığı bombalı bir suikast sonucu hayata veda eden araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun bir kitabı bu hafta köşemizin konuğu. Mumcu’nun yakın tarihe belgelerle ışık tutmak gayretindeki, “Kazım Karabekir Anlatıyor” adlı kitabının ilk baskısı 1990 yılında Tekin Yayınevi tarafından yapılmış.
”Mustafa Kemal ve Karabekir Paşa, ulusal Kurtuluş Savaşımızı kesin utkuya ulaştıran iki eski dost, iki eski arkadaş, iki eski asker ve iki ihtilalcidir” diyen Mumcu yakın tarihimize damgasını vurmuş bu iki kişinin yollarının nerede ayrıldığını belgelere dayanarak anlatıyor. Karabekir’in günlüğünden yola çıkarak devrim tarihine ışık tutmayı amaçlayan Uğur Mumcu bu çalışmasıyla şu soruların cevabına da açıklık getiriyor:
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ile Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir’in araları niçin açılmıştı?
Erzurum’da birleşen yollar, Ankara’da neden, nasıl ve niçin ayrılmıştı?
Karabekir’in günü gününe tuttuğu anılar, niçin yasaklanmıştı? Atatürk’ün Kazım Karabekir’in 1933 yılında yayınladığı kitaba verdiği yanıtlarda neler yazılmıştı?
Atatürk, halife ve sultan mı olmak istemişti? Kurtuluş Savaşı’nda Paşalar birbirlerini niçin Bolşeviklikle suçlamıştı?
Karabekir, Padişahçı ve şeriatçı mıydı?
Mustafa Kemal, Musul’u alma planından niçin vazgeçmişti?
(Ahmet Yabuloğlu)