Bir instagram mesajıyla tanıdım bu şarkıyı. Beni iyi tanıdığına inandığım, yakın bir arkadaşım gönderdi bana şarkının videosunu. İyi bilirdi ki sevecektim, sevmek ne kelime bayıldım. Sonrasında o unuttu, hatta bir gün aynı şarkı çalarken, kafasını uzatıp odadan Arnavutça mı bu diye sordu. Diyecektim tanıştıran sensin, hangi ara unuttun. O unuttu maalesef ama sayesinde tanıdığım şarkı, benim her seferinde arabamda dinlediğim; hatta yandan geçen arabalara aldırmadan, direksiyonun üzerinde aynı el vuruşlarıyla ritimine eşlik ettiğim, hayatımın şarkısı olarak kaldı. Filistin direnişinin bu ezgisi esasen benim direnişime de farklı bir anlam kattı.
Dışarıdan sakin ama kafa katliam bünyemde yıllardır vazgeçilmez bir sevda, Filistin toprakları. Hiç gitmemiş, hiç havasını solumamış biri olarak, açık ara ölmeden önce yapmak istediğim tek şey oralara gidebilmek. Hele Beyrut… Aslında Beyrut Konsolosluğu’nda evlenmek gibi bir hayale sahipken, Paris-Türkiye dönüşlerinde Beyrut uçağının yolcu giriş kapısına bakıp asıl orada olmam gerektiğini düşünürken, yıllardır anlam veremediğim bir hadise benim bu topraklara olan bağım. Hayata oralarda başlamadığım aşikar ama oralarda bir yerde ömrüme eklenmiş bir ilmeğin şiddetli isteğiyle yanıp tutuştuğum da göz ardı edemeyeceğim bir gerçek.
Gidemediğim o topraklardaki direnişin ezgisi bu şarkı: Ya Talêel Al-Jabal…
Direnişin asıl adı değil mi zaten Filistin toprakları? O topraklarda doğmuş İntifada Hareketi, 2’de kalmış ama benim hayatımdaki İntifadalar saymakla bitmez. Derinden derine yaklaşan bir başka İntifadanın içine doğru sürüklenirken ruhum, işte bu şarkı da aynı derinlikte dokunuyor bana.
Ya Talêel Al-Jabal , Ey Dağa Çıkanlar diyor iki kadın videoda. İlk dinlediğimde ‘’mavili kıvırcık kadın, nasıl bir sesin var senin’’ demeden duramadım. Filistinli Terez Sliman ile Portekizli Sofia Adriana beraber söylüyor. Ama her seferinde benim gözler kıvırcık saçlı Terez’den başkasını görmüyor. Filistinli olmasından mütevellit ruhum ona daha yakın belli. Seçimimin bir nedeni de bu olmalı diyorum hep. Şarkıyı söylerken bıçağı kalbime soktuğu yetmiyormuş gibi, hele o ‘’yaman yaman’’ deyişiyle sanki o bıçağı soktuğu yerde öyle bir çeviriyor ki her seferinde yakıp geçiyor. Ve şarkının hikayesi… O ise ayrı can acıtıcı…
Aslında Osmanlı döneminden kalma geleneksel bir Filistin şarkısı, Filistin direnişinin ezgisi bu şarkı. Yüzyılın başında Filistin, İngiliz mandası iken kadınlar tarafından direnişçiler için söylenirmiş. Hiçbir yerde Türkçe sözlerini bulamıyorsunuz. O kadar çok aradım ki… İmkansız… Şarkının vücut bulduğu Filistin topraklarında, yıllardır yaşananların imkansızlığı gibi, Türkçe sözleri de bir iki mısrası dışında aynı kaderi paylaşıyor sanki.
‘’Direniş kazanacak, gelip sizi kurtaracak’’…Filistinli kadınlar zindan duvarlarına yaklaşıp bu şarkıyı söylüyor. Bazı kaynaklar Ya Talêel Al-Jabal şarkısını, Filistinli kadınların zindan duvarlarına dayanarak da söyledikleri bilgisini veriyor. Zindanlardaki direnişçilere dayanma gücü vermek için… Ancak Arapça bilen işgalciler anlamasın diye, kelimelerin arasına fazladan ‘’le’’ hecesi yerleştirerek… Parmaklıklar ardındaki erkeklerini ziyaret etmek için dağa çıkıp bu şarkıyı söylerken, onlara özlemlerini de bu şarkının mısralarının aralarına saklıyorlar. Le hecesiyle mesajlarını birleştirip şarkıyı söylerken, onlara bilmelerini istedikleri mesajları iletiyorlar. Şarkıyı çeşitli kelime oyunlarıyla kafa karıştırıcı hale getiriyorlar. ‘’Direniş kazanacak, gelip sizi kurtaracak’’ dizeleriyle de sevdiklerine, yakında özgürlük savaşçıları tarafından özgürleştirilecekleri mesajını iletiyorlar. Yöntemleri ise hapishane memurlarının mesajları anlamalarını imkansız hale getiriyor.
Ya Talêel Al-Jabal şarkısına ait tüm bu bilgileri, videoyu izlediğinizde daha net anlayacaksınız. Youtube’daki, Terez Sliman ile Sofia Adriana’nın amatörce çekilmiş bir videosu. Onlar Arapça ve İspanyolca söyleyerek bu direniş ezgisine nefes vermişler. İki kadının elleriyle yaptıkları hareketleri, başta basit bir ritim tutma zannediyorsunuz. Ama bunun da hikayesi ayrı… Aslında ritim, İspanyol kadınlarının hamur yoğurma ritmi olan Ritmo de Panadera… El hareketleri ise ekmek hamuru yapım süreci. İki kültürü kaynaştırarak ortak bir dil ortaya çıkarmışlar.
Ağıtların acısını hissetmek için o dili biliyor olmak gerekmez.
Nerede olursa olsun acının ağıtı, ortak bir paydaya denk düşüyor.
O ortak payda da benim yıllardır vazgeçemediğim Ortadoğu sevdama dokunuyor.
Ama ne dokunmak…
Ya Talêel Al-Jabal, benim için her dinlediğimde, ruhumu o topraklara götüren bir şarkı.
Binlerce insana nasıl umut olmuş bilinmez…
Ama dinlediğim günden beri asla vazgeçmeyeceğim bir hayalimin nasıl ezgisi oldu biliyorum.
Belki bir gün…