Dünya’da sadece 3 nokta da yaşam 7/24 sürer. Tüm aktiviteleriyle. Terzi, bakkal, çakkal, veteriner, gıda, kuru temizlemeci, Aktar, anahtarcı, imam, papaz , turşucu, muskacı her konuda 24 saat hizmet alabilirsiniz. Biri TOKYO’da GİNZA, ikincisiNEWYORK ‘ ta BROADWAY ve İSTANBUL’ da BEYOĞLU. Yani Paris, Londra, Münih, Moskova’ da böyle 24 saat yaşayan canlı bir bölge yok!!!.
Eskiden Sayım günlerinde sokağa çıkılmazdı sayım, sıkı yönetim ve şimdi pandemi dışında hep cıvıl cıvıl olan İstiklal Caddesinden günde hafta içi 1.500.000, hafta sonları 2 Milyon kişi yürüyor. . du. Tamam sadece % 10 u para harcıyordu. (onların da % 75 i bu harcamaların çoğu gıda ve alkol. Sergi, sinema ve etkinlikler ikinci sırada daha önceleri giyim mağazaları da canlıydı.
Tabi pandemi sonrası yeni bir yaşam tarzında ne olur bimiyoruz ama çok şey degişecek.
Beyoğlu ; TANZİMAT Fermanı ( Gülhane Hatt-ı Hümayun’ u 3 Kasım 1839) ve ISLAHAT Fermanı ( Islahat Hatt-ı Hümayun’u 18 Şubat 1856) ile batılılaşmaya hızla geçerken kontrolsüz yapılaşma ve düzensiz sokaklarla yoğun bir göçe sahne oldu Beyoglu’nun Beyoglu ve Cadde-i Kebir’in İSTİKLAL olmasının kıvılcımı 1871 yılındaki bir felaketle başlar.
Rüzgarlı bir Pazar günü öğleden sonra, Sene 11 Rebiulevel 1287 yani sizin bileceginiz haliyle 5 Haziran 1870 Feridiye sokagında Macar RİÇİNİ’ nin evinden çıkan yangın rüzgarın da azizliği ile bir felakete dönüştü. Beş, altı kola yayılan yangın 13 saatte Taksim, Papaz Köprüsü, Sururi, Bülbülderesi, Papazköprüsü, Emin Bey Camii, AynalıÇeşme , Kalyoncukulluğu, Portekiz, İngiliz ve İtalyan Elçiliklerini gezerek Mektebi Sultani çevresin de bitti. Ahmed Lütfi Efendi’ nin deyişiyle “Pek çok kagir,ahşap,ebniyye ve emakini Büyüt (haneler) ve mesakin (meskenler),gazinolar, sefarethaneler, oteller, tiyatrohaneler,
Süzan ve nüfus-u kesire mahvı perişan olmuştur. “
Yangının enkazı 3 gün sonra açıklandı. 71 Rum, 3 Frenk, 8 Ortodoks Ermeni, 22 Ermeni Katoli olmak üzere 104 ceset vardı.
Ölenlerin çoğu Kagir binalarda yaşayanlardı. Aslında evlerin çoğu ahşaptı. Ahşap binalarda oturanlar dışarı kaçarak kurtuldu kagir binada yaşayanlar;”Kagir bina yanmaz bir şey olmaz “ diye bodrum katlarına inmişlerdi . Ve öldüler.
65 cadde, 163 mahalle de 8000 bina yandı. Naum Tiyatrosu ( 1847 de açılmıştı, Sultan Abdülmecit ve maiyeti At üstünde kırmızı halılar üzerinde Dolmabahçe’ den Naum’a kadar gider,izler ve dönerlerdi). Yani Veni Vidi Döndüm. Portekiz,
Amerikan, İngiliz elçilikleri, Alman Hastanesi, Lüksemburg Oteli, Bon Marşe Magazası, St Jean Chrytostamos kilisesi vardı yanan binalar arasında.
Evet Bu yangın sonrası eski eciş bücüş Beyoğlu (Pera) sokakları ve caddeleri yenilendi. Ve bu günkü İstiklal Caddesi oluştu . Yangından sonra Berkant’ın günümüze populer ettigi “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu Yandı Yandı Tutuştu” şarkısı pelesenk oldu. İstanbul folklorun da ve İstanbul şarkılarında.
Yukarıda Siyah alanlar yanan alanlar. Benin konum 1871 Sonrası Beyoğlu. AH Beyoğlu Pozitif VAH Beyoğlu Negatif konular olacak yazılarımda. Selam Olsun Ahmet Rasim’ e, Prof Dr Abdurrahman Kılıç’ a, Salah Birsel’ e ve Amcam Selahattin ATLI’ ya.
BEYOĞLU YAŞASIN YAŞATALIM
Bir Katresi kıldı Mestane beni Dost!
“KONKORDİYA 1871 de açılıp 1906 da yıkılan Bahçeli Tiyatro Salonu ve Birahanedir.”
Yerine şu anda ki St Antionione (Sen Antuan)Kilisesi yapılmıştır 1906 da Panayır’da odeon Ahmet Rasim ODEON’un kapısında durduk. Kar hafif hafif yağıyor .Cadde bir baştan başa ağarıyor. Fenerler buzlu fanuslar geçirilmiş gibi donuk donuk yanıyordu. Kardan üstleri beyazlanmış. Yüz göz kapalı şaşkın yürüyüşlü bir takım dominalar binadan içeri dalıyorlardı. Biz de daldık, silindik süpürüldük, Paltoları, atkıları, şemsiyeleri markacıya vererek. ilerledik.Dahilden dalga dalga sıcak bir heva tüyleri ürpertiyordu. Ap aydınlık geniş, yuvarlak muhuti kat kat, göz göz localarla müfrez hemen her locası bambaşka kıyafetler, hareketler. müsademeler, kol kola Girmeler, pantomim işaretler, fısıltılar,garib garib sesler, gülüşmeler, çekişmeler, takılıp gitmeler, türlü türlü reveranslar. Localardan yerlere, Localardan Localara konfetiler. Sahne taa karşımızda perdesi açık duruyor. Orkestrada flüt, keman gibi çalgılar ahenk yapar gibi Ağır ,seri birer nağme çıkarıp kesiyor, Piyano, klavyelerin aynı eda ile oynatıp duruyordu.
Uzun boylu bir domino — DANSA DANSA diye bağırıyordu. Rumca Fransızca bir şey ler söylüyordu. Locaların arkasında FUAYE ye iniyorlar. Çay, kahve içiyorlar. Arkadaşları Aram ve Kalost kollarına birer hanım kapıp KONKORDİYA’ ya gitmişler. Sahne alan AKRİBAZ kemençeci, yanında Lavtacı LOMBO. Def Çalan Meşhur ARAB İbrahim PERUKAR bir Mecidiye atıyor, İbrahim havada kapıp Def e çakıyor. Bir kadın; “Nedir ey Çeşm-i Nazım Sende bu Müjgan-ı Ebrular” diye gazel tutuyor. Onları takiben Kantocular çıkıyor. Maskeli, yapma güller takılı, mavi yeldirmeli ; İki KIPTİ kadınm ellerinde ki sepetleri bırakıp ” Çeribaşı Gelini, Çerceve ye Dayamış Belini Arap Çıkarmış Dilini, Korkarım Isıracak Elimi” diyerek dans ediyorlar. Not ODEON 1871 de Hacopulo pasajı ile birlikte pasajda açılmış Sen Antuan’da bu sene etkinlik olamayacak ama 2010 sa katıldıgımda duygulanmıştım.
Unvan Mehmet ATLI 2020 Aralık