Okuduğum son kitap olan Amin Maalouf’un yazdığı Uygarlıkların Batışı, bana enteresan geldiği için sizinle paylaşmak istedim. Yazar 1979 yılına değiniyor ve şöyle devam ediyor.
“O yıl paradoksal İslamcılığın dünya sahnesine çıkışıyla birlikte, kimlik çalkantılarının uzun tarihinde bir eşik aşıldı. Toplumsal bakımdan gelenekçi olan bu İslamcılık,
Siyasal açıdan ise radikaldi ve o zamana dek başkaldırı potansiyeli pek anlaşılmamış bu akımın kalıcı sonuçları olacaktı. Şubat 1979 da fazla modernist ve Batılılaşmış olarak değerlendirilen bir monarşi enkazı üzerine İran İslam Cumhuriyeti kuruldu; Nisan 1979 da, Pakistan’ın eski başkanı Zülfikar Ali Butto, katı bir şeriat uygulamasını isteyen darbeci askerler tarafından sosyalizm ve laikliği savunmakla suçlanarak asıldı; Temmuz 1979 da Amerikalılar İslamcı Afgan mücahitlerini gizlice silahlandırmaya karar verdiler; Kasım 1979 da İslamcı Sudi militanlardan oluşan kalabalık bir grup Mekke’de Mescid-i Haram’a saldırdı, eylem katliama dönüştü; Aralık 1979 ‘da Sovyetler birliği Afganistan a girdi, modern cihatçılık onlara karşı savaşını verecekti.”(Usame bin Ladin’in Amerika tarafından sahneye çıkış yılıdır.)
Bu yıllardan sonra Arap dünyasında köklü değişiklere yer açacak ve gezegenin üstüne yoğun bir gericilik ve gerileme bulutlarının çökmesine neden olacak.
‘’Nasıl ki gelecek olgunlaşır geçmişte,
Geçmişte çürür geleceğin içinde
Dökülür yapraklar, hazan şenliği.’’
Anna Ahmatova
O yıllarda patlak vere petrol krizi ile birlikte Arap Müslümanlarında ve Orta Doğuda bitmek bilmeyen savaşlar, ayaklanmalar günümüze kadar devam etmektedir. Çoğu monarşi ile yönetilen tek adam rejimi
Var olmayan cumhuriyet, demokrasi ve laiklik bu olayların olmasını nasılda kolaylaştırdı öyle değil mi?
Suriyeli bir doktorun deyişi ile sosyal medya ve kendi eğlencemizle o kadar meşgulduk ki ülkemizde olanlardan bir haberdik, bir anda kendimizi çöplükte yemek toplarken bulduk.
Ulu önder ATATÜRK ün bize bıraktığı bu vatan bu devlet (Laik Cumhuriyet) ne kadar anlam kazanıyor. 1960’lı yollara ulu önderle girebilseydik ülkemizin konumu daha farklı olmaz mıydı?
Geleceği gören bu büyük lider Cumhuriyet ve bilhassa Laiklik diye ısrar etmesinin nedenini bu günlerde daha iyi anlıyoruz.
Nasıl ki en iyi parlatılmış demir bile paslanmaya uzak değilse, en medeni imparatorluklarda her zaman barbarlığa aynı ölçüde yakın olacaktır; Metaller gibi milletlerin de sadece dış yüzeyleri parlar.
Kalın sağlıcakla.