Polisler neden intihar ediyor… Artık sonucu değil süreci konuşalım
“Mobbinglerle sürgünlerle suçsuz olmama rağmen haksız soruşturmalarla beni intihara sürüklediler. Adalete inancım kalmadı başka çıkış yolu bırakmadılar. Mesleğimi sevmekten ve çok çalışmaktan başka bir suçum yok”
Son sözleri cebindeki kağıt parçasındaydı.
Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün kapısından girdi, defalarca gittiği A Bloktaki Personel Şube Müdürlüğü’ne girdi.
Beylik tabancasını çıkardı, kafasına dayadı.
Ateşledi.
Enes Sayhan, son 3 günde intihar eden dördüncü polis memuruydu.
2021’de 109 polis memuru ölümü seçti.
2022’nin ilk 5 ayında ise 25.
Türkiye, süreci değil de hep sonuçları tartışan bir ülke oldu.
Bu yüzden de günü kurtarmak için pansuman tedavileri seçildi.
Oysa ki,
Bir kez olsun “Neden” sorusunu sorsak, acı sonuçları ortaya çıkmasına neden olan süreçleri tartışmaya açsak ve çözüm arayışlarına gitsek…
Sadece “polis intiharları” için değil…
Her olayda…
11 Aralık 2018’de trafik polisi İsmail Hakkı Sarıcaoğlu, görev yerinin değiştirilmesi talebi ile Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi’nin makamına çıktı.
O günlerde haftada 1 gün “görüş günleri” düzenlenirdi. Sorunları olan polisler, İl Emniyet Müdürleri ve personel şube müdürlerine “dertlerini” anlatırdı.
Trafik polisi İsmail Hakkı Sarıcaoğlu, tayin talebi kabul edilmeyince öfkelendi. Emniyet müdürü Altuğ Verdi’yi makam odasında şehit etti.
Soruşturma sürerken polis İsmail Hakkı Sarıcaoğlu’nun FETÖ bağlantıları ortaya çıktı.
Bu olay milat oldu. Çözüm, “haftalık görüş günleri” iptal oldu.
Polis memurlarının dertlerini en yüksek makamları ile paylaştıkları o gün artık kaldırılmıştı.
Bu karar alındığında aklıma FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra Askeri Liselerin, Askeri Hastanelerin kapatılma kararı gelmişti.
Mevcut iktidar, çözümü “kapatmaktan” yana kullanıyordu.
Türkiye sonuçları tartışıyor, sonuçlara göre kararlar veriyordu.
Sonuca giden süreç mi?
O kimsenin umurunda değildi.
Bilmiyorlardı ki,
Sonuca göre aldıkları “kararlar” başka süreçleri oluşturuyor, sorgulanmayan süreçler, başka sonuçlara yol açıyordu.
2021’de 109 polis intihar etti. 2022’inin ilk 5 ayında 25, son üç günde 4 polis memuru…
Neden ?
Acaba haftalık görüş günlerinin artık olmaması bunda etkili olmuş muydu ?
Merak da etmedik, sorgulamadık da…
Sonucu tartışmak kolaydı.
Ekonomik koşullar, yoksulluk, yolsuzluk…
Peki
Her gün suçun faili olarak kamuoyuna yansıyan “polisler” “savcılar” “kamu görevlileri”
Gün yok ki, çeteci bir polis, rüşvet alan bir savcı, suça karışan bir kamu görevlisi haberinin basına yansımadığı…
Kamu görevlilerinin suç ve suçluyla olan ilişkisi neden artıyordu ?
Hangi sürecin sonucuydu ?
Elbette tartışmadık.
Sadece failleri, olayı ve sonucu konuştuk…
Ya da,
FETÖ darbesinin sorumlusu Askeri liseler mi yoksa Askeri Hastaneler miydi ?
FETÖ’yü bu ülkenin başına bela eden süreci tartışmadık, Askeri liseleri, hastaneleri kapatmayı sorgusuz kapatmayı tercih ettik.
Yarın
Çok değil, 10-15 yıl sonra belki de o kapatılan Askeri Liselerin oluşturduğu tahribatları sonuç olarak konuşacağız.
Oysa ki
FETÖ’nün beslendiği “yoksulluğu” göz ardı ettik.
Çocuklarının eğitimini karşılayamayan ana babaların kendi elleri ile evlatlarını FETÖ’nün eline verdiğini görmezden geldik.
Devletin özgün ve örgün eğitim modelini nasıl yaratması gerektiğini tartışmadık.
Ticarethaneye dönüşen özel okullar mantar gibi türerken, eğitimde fırsat eşitsizliği çığ gibi artarken, ağırlaşan ekonomik koşullarda ezilen ana babaların çaresizliğine gözlerimizi kapadık.
Devlet yurtlarının gerekliliğini, üniversite çağındaki evlatlarımızın FETÖ gibi örgütlerin kucağına düşmemesi için ne kadar elzem olduğunu yarım ağız konuştuk.
Devlete, taşeron iş görme hevesindeki kimi tarikat yurtlarının mantar gibi çoğalmasının ilerde oluşturacağı sonuçları kulak arkası ettik.
Süreci değil, sonuçları konuştuk…
Tıpkı ölümü seçen polisler gibi…
Neden sorusunu sormadık, süreci tartışmadık.
Oysa ki ne bir anın ne de bir gecenin sonucuydu yaşananlar…
Adım adım o ana o noktaya gelinmişti…
Kaynak: Toygun Atilla // Odatv.com