: Dostluk ve samimiyet köprüleri kurulmalıdır
Türkiye Ermenileri 85. Patriği Sahak Maşalyan ‘24 Nisan Anma Açıklaması’nda, 1915 olaylarını parlamentolarına taşıyan ülkelere ve taraflara çağırıda bulundu. Maşalyan “On yıllardır bu konunun parlamentoların gündemine taşınmasının yarattığı gerginlikler iki halkın yakınlaşmasına hizmet etmemektedir. Tersine hasmane duyguları kışkırtarak barışmanın gecikmesine yol açmaktadır. Öncelikle dostluk ve samimiyet köprüleri kurulmalıdır.” dedi.
Yazılı açıklamasında 1915 yılında yaşanan olaylar için “Büyük Felaket (Medz Yeğern)” ifadesini kullanan Maşalyan, olayları parlamentolarına taşıyan ülkelere, taraflara çağırıda bulundu. Öncelikle dostluk ve samimiyet köprüleri kurulması gerektiğini söyledi. “Halkımızın acısının ve ecdadımızın kutsal anısının bazı ülkelerce gündelik politik amaçlara alet edildiğini görmek ise bizi üzmektedir.” diyen Maşalyan’ın açıklamasından bazı bölümler şöyle:
“24 NİSAN BİZİM İÇİN ŞANSIZ BİR MİLAT OLMUŞTUR”
* 24 Nisan 1915’le başlayan ve etkileri bugüne dek süren sancılı süreç Ermeni Ulusu için kesintisiz bir geriye bakma alışkanlığı oluşturmuştur. Kolay değil, halkımızın yarıdan fazlasını eriten Büyük Felaket (Medz Yeğern), sosyal genlerimize işlemiş, nesilden nesle acının tüm tonlarıyla aktarılmış, bunun yarattığı öfke ve adalet talebi neredeyse milli bir karaktere dönüşmüştür.
* Öyle ki, Ermenilerin olsun, diasporada olsun Ermenistan’da karşılaştıkları tüm sorunların sosyolojik analizinde Medz Yeğern mutlaka temel bir referans noktası olarak alınır. 24 Nisan bizim için şansız bir milat olmuştur. Ermeniler zamanı ondan önce ve sonraya göre hesaplar. Elbette bu mecburi acının Ermenilerin ruh dünyasında yansıyan ağır bir faturası olmuştur. Acı çoğu kez normal bir varoluşa izin vermez. Acıyı anlamlandırmak en zor şeylerden biridir. Ancak anlamlandırmak zorundasınız. Çünkü hep yürüyecek yollarınız, yapılacak işleriniz, yükümlülükleriniz ve özlemleriniz vardır…
* Geçmiş felaketlerin oluşturduğu travmaların girdabından er geç kurtulmak gerekir. Yas tutmak iyileşme süreçlerinden biri de olsa sonsuza dek sürdürülebilecek bir tutum olamaz…
“GEÇMİŞTEN GELEN SORUNLAR BU IŞIK ALTINDA ELE ALINMALIDIR”
* Kilisemiz 24 Nisan’ın üstünden yas örtüsünü kaldırdığında orada sadece yıkımı, gözyaşını, yitmiş hayatları değil, trajedinin basıncıyla oluşmuş insanlık elmaslarını keşfettik. Çok az ulusa nasip olacak bir direnci, küllerinden dirilme maharetini, her şeye rağmen var olma azmini ve ‘kılıç artıklarından’ bile çoğalabilen tükenmez bir üretkenliği fark ettik. Halkımızın bugününü ve geleceğini değerlendirdiğimizde geçmişten bize kalan bu mirasla gururlanmasını da bilmeliyiz.
* Geçmişi hatırlamalı ve hatırlatmalıyız, ancak onu sanki daha dün açılmış şifa bulmaz bir yara olarak değil, milli ve dini gücümüzün, dayanıklılığımızın, yaşam gücümüzün ve var olma kararlılığımızın yadsınamaz kanıtı olarak görmeliyiz. 24 Nisan’ı böyle insanlık dışı olaylar tekrarlanmasın diye hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Ancak hatırlamak zorunda olduğumuz en büyük gerçek yaşadığımız coğrafyanın pek çok halkı yan yana ve iç içe var olmaya zorunlu kıldığıdır. Geçmişten gelen sorunlar bu ışık altında ele alınmalıdır.
* Dostluk köprüleri kurmak, kültürel ve ticari ilişkileri geliştirmek ve coğrafyayı herkesin kazanacağı bereketli bir sofraya dönüştürmek hepimizin, ama özellikle siyaset yapıcıların görevi olmalıdır. Bunun alternatifi çatışma ve savaşlarla birbirini tüketen, yoksullaşarak çoraklaşan bir coğrafyadır. Bir asır önce 1914’te politikacılar sorunların çözümünü savaşta buldular. Savaşın kaçınılmazlığına halklarını ikna ettiler. Sonuç insanlık için bir utanç tarihi oldu.
“TÜRK VE ERMENİ İLİŞKİLERİNDE KARDEŞLİK VE SEVGİ ORTAMINI DAHA DA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SELAMLAYACAĞIZ”
* Biz de öncüllerimiz olan rahmetli patriklerimiz gibi, Türkler ve Ermeniler arasında barış, dostluk ve esenlik dileklerimizi sunmaya devam edeceğiz. Üstünden 106 yıl geçmiş olayları bin yıllık ortak tarihin acı bir istisnası olarak görüp ilişkilerin ortak komşuluk ve kazanç paydalarının üstünde ivedilikle yeniden inşa edilmesini teşvik edeceğiz. Komşu devletler olarak Türkiye ve Ermenistan, yakın coğrafi konumları ve bu konumun getirdiği tarihi tecrübeler göz önüne alındığında, birlikte yaşamayı kader edinmiş durumdadır.
* İnanıyoruz ki Tanrı’nın iradesiyle, Türk ve Ermeni ilişkilerinde kardeşlik ve sevgi ortamını daha da güçlü bir şekilde selamlayacağız. Biz, her iki halkın bu topraklara özgü ve geleneklerinde var olan komşuluk bağlarının, Türkiye ve Ermenistan resmi makamları arasında da canlanmasını ümitle bekleyenlerden olmayı tercih ediyoruz.
“ORTAK TARİH KOMİSYONU OLUŞTURULABİLSEYDİ, EN AZ ON BEŞ YILLIK BİR YOL ALINMIŞ OLURDU”
* Sayın Recep Tayyip Erdoğan hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu vesileyle mesajlar yayınlayan yegane devlet büyüğü oldu. Bu mesajlarda acımızı paylaşan bir ruh ve sürgün döneminde hayatlarını kaybeden halkımız evlatlarının anısına dair bir saygı göze çarpmaktadır. Bize göre bu mesajları, gelecekte bir yakınlaşmaya zemin hazırlayabilen olumlu adımlar olarak değerlendirmek yerinde olur.
* Keşke kendilerinin önerdiği ortak tarih komisyonu oluşturulabilseydi, en az on beş yıllık bir yol alınmış olurdu. Ermenistan ve Türkiye arasında anlaşma protokolleri keşke hayata geçirilebilse, sınırlar açılabilseydi. O zaman Karabağ çatışmasının çözümü de farklı bir mecraya taşınabilirdi. Yine de geç kalındığını düşünmüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Kafkasya için önerdiği altı devletli bir barış havzası oluşturma projesi bu bölgedeki halklara yüzyılın barışını getirebilir.
“ÖNCELİKLE DOSTLUK VE SAMİMİYET KÖPRÜLERİ KURULMALIDIR”
* Tarafların daha titiz bir dil kullanarak ulusal onurları kırıcı ifadelerden imtina etmeleri yapıcı diyalogların kurulmasını kolaylaştıracaktır. Halkımızın acısının ve ecdadımızın kutsal anısının bazı ülkelerce gündelik politik amaçlara alet edildiğini görmek ise bizi üzmektedir. On yıllardır bu konunun parlamentoların gündemine taşınmasının yarattığı gerginlikler iki halkın yakınlaşmasına hizmet etmemektedir. Tersine hasmane duyguları kışkırtarak barışmanın gecikmesine yol açmaktadır. Öncelikle dostluk ve samimiyet köprüleri kurulmalıdır. Ancak böyle bir ortamda tarihi olayların değerlendirilmesi yapıcı ve tatminkar olacaktır.
“ÜÇÜNCÜ TARAF ÜLKELERİN İŞTE BU YÖNDE TEŞVİK EDİCİ BİR KATKI SUNMASI ARZULANMAKTADIR”
* Üçüncü taraf ülkelerin işte bu yönde teşvik edici bir katkı sunması arzulanmaktadır. Halkımız evlatlarının 1.Dünya Savaşı’ndaki sürgünde karşılaştıkları talihsiz ve acılı olayları ve de taşımak zorunda kaldıkları maddi-manevi kayıpları anarken, aynı zamanda başka bir görev de bizleri bekliyor. Sürgün edilen aileleri ve acı çekenleri; mümkün oldukça, hatta gerektiğinde hayatlarını bile tehlikeye atmayı göze alarak korumaya çalışan ve onlara sahip çıkan iyi, asil ve Allah korkusuyla davranan Osmanlı Devleti memurlarını ve aynı hissiyatla davranan Hristiyan olmayan kişileri de saygı ve sevgiyle anıyoruz…
(Alıntı: Sözcü)