Bahçeli’nin milliyetçiliği ile benimki ayrı. “Ben” öznesini kullanıyorum, birincisi, Bahçeli gibi düşünenler de var. İkincisi, milliyetçilerin tümünü temsil yetkim yok. Dolayısı ile benim milliyetçiliğim öncelikle bilimsel temellerden (mesela sosyoloji) beslenen, antropolojisi (insan ve kültür bütünleşmesi) tam anlamıyla yerli ve millî kaynaklara dayanarak gelişen bir milliyetçilik.
Bu ön açıklamayı neden yaptım?
Şunun için.
Dün partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, “Devletin yetişemediği ne vardır da AHBAP’çılar ve Babala’cılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır? Bu sahtekârlar televizyonlarda yer almamalı” dedi.
Milliyetçi birinin siyasal varlık nedeni, yürüttüğü siyasal akımın damarlarını besleyen nedir? Adı üstünde millettir.
Depremle beraber, Türk milleti 10 ilde göçük altında kaldı. Para vererek satın aldığı konutlar başlarına yıkıldı. Kimi öldü, kimi sağ kaldı, kimi de yaralı kurtuldu.
Bir dram yaşanıyor.
Yetimler, öksüzler, emanetler var.
Peki, içinde millet sevgisi olan biri, böyle bir durumda ne yapar, nasıl davranır?
Söyleyeyim: Bütün Türkiye’yi omuzlamak ister.
Bütün acılara merhem olmak ister.
Bütün insanları göçük altından kurtarmak ve buna sebep olanlardan hesabını sormak ister.
Çünkü milletin bir tarafı, yapılan ihmaller, ekonomik veya siyasi çıkarlar yüzünden harap ve bîtap olmuş durumda.
İçinde millet sevgisi olan biri, milletin yardımına koşan (her kim olursa olsun. Düşmanı bile olsa) herkesi bağrına basar. Kaldı ki deprem altında kalan birçok MHP’li de var. Hayatını kayıp eden diğer öteki partililer gibi milliyetçiler de var. Deprem, partilere ve ideolojilere göre insanları öldürmüyor.
Yardım lazımsa hep beraber yapacağız.
Acıları sarmak varsa, gene beraber saracağız.
Milliyetçiliğin doğası, varlık nedeni de tam olarak bu değil mi?
Evet, aynen öyle.
Milliyetçilik, milletin, şu an içinde birlikte yaşadığımız toplumunu/halkını, sımsıkı bütünleşmiş bir yapıya dönüştürme arzusudur. Bu sebeple zor zamanlar, özellikle felaket günleri, mesela savaşlar, depremler ayrılık-gayrılık günü değildir.
Öyle ise “Devletin yetişemediği ne vardır da AHBAP’çılar ve Babala’cılar akbaba gibi kanat çırpmaktadır?” denmez. Haydin itiraz edildi diyelim. Böyle benzetme mi olur? “Akbaba gibi.” “Akbaba” ne demek? Akbaba leşe gelir.
İster istemez insanın aklına; ortada leş mi var da “Akbaba gibi kanat çırpmaktadır” diyorsunuz diye sormak geliyor. Eğer leş var diyorsanız depremzedeler leş mi oluyor?
Hele “Bu sahtekârlar televizyonlarda yer almamalı” lafı, nasıl bir milliyetçilik ahlakıdır?
Milletin yarasını saranlara “Sahtekâr” mı diyorsunuz?
Hayret!
MHP ne hale geldi böyle. Kötü yönetim, sadece hakaret edip eleştiriyor. Yetmiyor, MHP’li seçmen enkaz altında yardım beklerken, göçükte hayatını kayıp eden partilisini merak etmeyen bu anlayış, gelmiş hepimize akıl veriyor. Her şey apaçık ortadayken “Devletin yetişemediği ne var” diye soruyor.
Ortağını bile duymamış. “Geç kaldık” dedi ya. Çok savunduğu İçişleri Bakanı “Bu kadar büyük depreme AFAT’ın yetmesinin mümkün” olamayacağını açıkladı ya.
Adama sorarlar?
Hani senin; AHBAP’ı sollayacak, göçük altında kalan Türk milletine elini uzatacak sivil toplum kuruluşun?
Hani senin, AHBAP’tan daha güvenilir, “Yardımı çalmadan çırpmadan yaparsa bunlar yapar” diyeceğimiz o güven kalitesinde olan ekibin?
Nerede?
Yok!
Türk Milliyetçiliği bu değil. Türk Milliyetçiliği, sevdalı olduğu millete el uzatıp koşan, en acı ve en sevinçli gününde yanında olan büyük sadakattir.
Onun içindir ki bu milliyetçiler benim gibi düşünenleri temsil etmiyor.