Ad, bir milletin kimliğidir. Bu nedenle Türk aile büyükleri çocuklarına, Türkçe adlar koymak hususunda oldukça titiz davranmalıdırlar. Adın, bir milletin karakterinin üzerindeki etkisi, aileden üstündür. Dolayısıyla aileler, çocuklarına isim seçerken mutlaka geçmişimizden günümüze kadar süregelen Türk isimlerini taramalı ve bu konuda çok hassas olmalıdırlar.
Bir çocuğun, değerler bağlamından ilk öğrenmesi gereken öncelikle kim olduğu ve nereden geldiğidir. Geleceğini doğru tanzim edebilmesi için soyundan haberdar olması, geçmişini doğru bilip kendi dilini doğru konuşması gerekmektedir.
Aile büyükleri, çocuklarına kendi dilleri olan Türkçe ad verme konusunda bilinçli olmalarının yanında çocuklarına verecekleri adların anlamlarını da önce kendileri bilmelidirler. Çünkü çocuklar, isimlerinin anlamlarını kavradıkça ya o ismi benimserler ya da isimleriyle ilgili içsel çelişki yaşarlar. Çocukların kendi içinde çelişmemesi için örneğin; Akaç, Alçin, Almıla, Balamir, Bamsı, Bilge, Çağıl, Çağlı, Çeber, Saka, Serin, Sezim, Yağmur, Yaprak, Yirdeş gibi isimler tercih edilebilir.
Güzel Türkçemizde milyonlarca ad olmakla beraber yukarıda örnek olarak verdiğim adlar, inanıyorum ki sizlere anlamları bakımından yol gösterici olacak ve yeni konulacak isimler hakkında çok daha titiz davranmanıza salık verecektir. Çünkü adlar, kişinin kimliğini şekillendirmesinde ilk adım olacaktır.
Buraya kadar anlattıklarım, adlar hakkında olumluluklar içermekteydi… Bir de duruma başka bir açıyla bakacak olursak aile, farkında olmadan çocuklarına aşağılayıcı ve bölücü isimler de koyabilmektedir. Bu husus, kişinin kendine olan güvenini sarsacak ve iç dünyasında telafisi mümkün olmayan serzenişler yaratacaktır. Çünkü hiç kimse kendi kendine ad veremez; ancak koyulmuş adı, kendi isteği doğrultusunda mahkeme kararıyla hukukun üstünlüğü ilkesi kapsamında şahitler nezdinde değiştirebilir.
Yine de bu durum gösteriyor ki adlar; kişinin kimliğini, kişiliğini ve kendi toplumundaki yerini tanımlayıcı olarak belirliyor. Türkçe konan adlar da anlamı bakımından Türk insanının aidiyet duygusunun pekişmesinde önemli bir rol oynuyor.
Diğer yandan Türkçeye uygun olmayan bazı adlar da kullanım bakımından yersiz olup aynı zamanda dilde zorluk yaratıyor. Bunu da örnekleyecek olursak; Kur’an’da hiçbir anlamı olmayan ve edat olarak kullanılan Aleyna adı, buna rağmen günümüzde tercih edilmektedir. Anlamı itibariyle bölünmeyi ifade eden Belinay da konulan adlar arasındadır. Gözü çapaklı anlamına gelen Rümeysa adı da anlamı bakımından Türkçeye uymayan gelişigüzel kullanılmış binlerce addan yalnızca bir tanesidir. Buna benzeyen binlerce ad saymak da mümkündür.
Sonuç olarak; çocuğa verilecek adın anlamı, kullanımının kolaylığı, anlamlı veya anlamsızlığı, bölücü veya uzlaşmacı olduğu, ona Türkçe ad verilirken düşünülmesi gereken çok önemli özlerdir.
Ad koyma, aileyle ilgili bir konu olduğu kadar ailenin de üstündedir. Bu manada devletin herkesten daha duyarlı ve seçici olması, öncelikle Türkçe adlar üzerinde durması ardından da anlam üzerinde yoğunlaşması, konunun önemi açısından gereklidir.
Türkçe anlamlar sadece soyadlarda kalmamalı, Türk milletinin adları da soyadları gibi Türkçe seçilip Türkçe konulmalıdır. Bu konuda başta Türk devletini yöneten irade olmak üzere T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Nüfus Müdürlüğü, tapu daireleri ve Türk Dil Kurumu’na büyük görevler düştüğü unutulmamalıdır.
Yeliz Şenyerli – Günboyu gazetesi – 3 Temmuz 2022 Pazar