TURAN HALKI : KIZILDERİLİ TÜRKLER
ALEUTLAR (UNANGANLAR)
Kuzey Amerika’nın ilk sakinlerinin kökenleri hususunda bilim adamları arasında türlü ihtilaflar söz konusu olsa da son yapılan birçok bilimsel çalışmada başta Aleut topluluğu olmak üzere Alaska ve Kuzey Amerika’da yaşayan yerlilerinin sosyo-kültürel, dilsel ve genetik bakımlardan Tibet, Türk ve Yenisey kökenli boylarla benzerlikleri, kadim zamanlarda Asya Kıtası’ndan Kuzey Amerika’ya yapılmış olan göçler olduğunu göstermektedir.
Amerika”lı antropolog Ethel G. Stewart”ın ‘Cengiz Han’dan Amerika’ya Kaçan Türkler (M.S.1233)’ adlı araştırmasına göre, son göçlerden birisi Dene ve Na-Dene Kızılderili iki kabilenin göçüdür: bu iki kabile 1233 yılında Cengiz Han’ın zulmünden kaçarak Bering boğazı yoluyla Kuzey Amerika’ya gelmişlerdir.
Bugün artık, ilk göçmenlerin 25.000 yıldan daha uzun bir süre önce Asya’nın kuzeyinden Bering boğazı denilen ve bugün Bering Denizi’nin suları altında yatan geniş bir kara köprüsü vasıtasıyla Kuzey Amerika’ya geçtikleri düşünülmektedir.
Kuzey Amerika’nın Na-Dene dil ailesine mensup yerli kabilelerinin; kültürel bakımdan Türk, Tibet, lisan bakımından ise bilhassa Yenisey-Ostyak dilli kavimler ile ilişkili oldukları görülmektedir.
Kuzey Amerika yerlilerinin tamamı üzerinde yapılan genetik bilimsel araştırmalara göre bu toplulukların genel olarak Sibirya’nın tamamındaki yerli Altay, Yenisey, Ural, Samoyed, Paleo-Sibir kökenli boyları ile akrabalıkları tespit edilmiştir. DNA sonuçları bakımından bu akrabalık bağları ve ortak atalarının tespiti, babadan geçen Y kromozom sonuçları bakımından Kuzey Amerikalılar ile Güney Sibirya’nın Altay bölgesi Türk boyları – özellikle Altay–‐‑Kiji grubu Orta Asya Türk boyları ve Moğollar arasında çok yakın bir genetik bağa sahip oldukları tespit edilmiştir.
Rusya’nın işgalinde Aleut halkının nüfusu 25.000 kişi olduğu tahmin ediliyor, o tarihten bu yana çeşitli salgın hastalıklar ve Rusların kültürel ve dinsel asimilasyon sürecinde yaptıkları katliamlar nedeniyle, sayıları azalmıştır. Günümüzde tüm Dünya’da toplamda yaklaşık 6’000 gibi bir Aleut nüfusu olduğu ve bunun 2300 kişilik bir nüfusunun ise adada yaşadığı ileri sürülmektedir.
1867 yılında Alaska ve Aleut Takımadaları ABD’ye satılırken, Kamçatka Petropavlovsk Bölgesi Rusya’nın yönetimi altında kalmıştır. 1928 yılında Aleut Ulusal bölgesi kuruldu.
Aleutlar bu tarihten itibaren Amerikanlaşmaya başlamış fakat kendilerine baskıyla dayatılan Ortodoksluktan sıyrılıp Şaman inancına ve geleneklerine geri dönmüşlerdir.
Aleutların kendilerine has evleri vardır yarı yeraltı, saman toprak kaplı, barabara adı verilen kemerli çatılı yapılarda yaşıyorlardı. Barabara Kızılderililer tarafından inşa edilen çukur evlerine benzer şekilde, dikdörtgen şekilli, yarı yer altı, sod kaplı bir yapıdır. Barabara evinin içi, ortak bir alana ve yemek pişirmek için bir ocağa sahip büyük bir odadan oluşuyordu. Barabara kenarlarında mahremiyet sağlanması ve depolama için kullanılan bölümler vardı.
Geleneksel kıyafetleri Sibirya ve Moğolistan geleneksel kıyafetleri benzerlik göstermektedir. Aleut topluluğu tarafından giyilen kıyafetler, eldiven ve botlar hayvan derilerinden, deniz aslanı, mors veya deniz su samuru derilerinden ve kürklerden yapılmıştır. Kıyafetlerinde kuş tüyleri ve martı tüyleri de kullanılmaktadır.
Şaman Ritüellerinde giydikleri kıyafetler kullandıkları Şaman davulu, Sibirya Şaman Türklerinin kıyafet ve davullarıyla büyük benzerlik bulunmaktadır. Özellikle Sibirya Türk Şamanlarında takılan Serpuş, maske benzeri başlık Aleut Şamanları tarafından da kullanılmaktadır. Aleutların dini inanç temeli Orta Asya ve Sibirya’da olduğu gibi Şaman inancıdır. Görünür ve görünmez her şeyin bir yaratıcısının varlığına inanıyorlar ancak, ona özel bir ibadet yapmıyorlar.
Eski Aleutların tapınakları veya putları yok sadece ‘awabayabax’ olarak bilinen kutsal veya yasak yerleri var ve burada görünmez ruhlara adakta bulunuyorlar. Bu tür kutsal yerler, her köyde genellikle höyük gibi olan bir yerdir.
Aleutlar Şamanları görünen ve görünmeyen dünyalar arasında aracılar olarak kabul edilmektedirler. Hastaları iyileştiren, şifacılık, büyücülük ve geleceği görme gibi yetenekleri olduğuna inanılmaktadırlar. Ölüm kavramı Eski Aleut kültüründe hem doğaüstü hem de doğal nedenlerden kaynaklandığına inanılırdı.
Aleutlar keşfedilmemiş ve unutulmuş Türklerle ortak atalara sahip bir topluluktur. Tüm baskı, istila ve sömürgeleri karşı ayakta kalmayı başarmış halen geleneklerine bağlı ve bunu yaşatmak için büyük mücadeleler veren cesur ve dirençli bir topluluktur.
Kızılderili Türkler ALUİİTİQ
Rus tüccarların Alaska kıyılarında yerlier için kullantıkları bır terımdır. Anadilillerinde Alutiig söylenen halkın asıl adı Sugpiag olarak geçmektedir. Bugün Aleut-Alutiiq-Sugpiag eski liman yerlileri için kullanılmaktadır.
Tarih öncesi dönemlerin sonlarında, Alutiiq halkı ciqluaq (Rusça barabara) olarak bilinen evlerde yaşıyordu.
En az 7.000 yıldır, Alutiiq veya Sugpiak, insanlar Alaska Yarımadası’ndan Kachemak Körfezi’ne ve ötesine uzanan Kodiak Takımadaları boyunca yaşadılar.
Alutiiq / Sugpiaq halkı, sekiz Alaska Yerlisi halkından biridir. Alaska’nın güney orta kıyı kesimlerinde 7500 yıldan fazla bir süredir yaşadılar. Geleneksel vatanları arasında Prens William Sound, dış Kenai Yarımadası, Kodiak Takımadaları ve Alaska Yarımadası bulunur. Burada insanlar kıyı topluluklarında yaşadılar ve derileri kaplı teknelerden deniz memelilerini avladılar.
Alutiiq halkı, diğer kıyı halklarıyla, özellikle Aleutian Zinciri’nin Unangan / Aleut’u ve Bering Denizi kıyısındaki Yup’ik ile birçok kültürel uygulamayı paylaşır. Antropologlar, Alutiiq’lerin diğerleri ile farklı kültürleri olsa da bir çok ortak kültürlerinin de olduğunu söylemektedirler.
Bu kültürel benzerliklerin bir atayı yansıttığına inanıyorlar.
Şaman kelimesi Alutiiq sözcüklerinde biri olan “samanaq”, bu türetimi yansıtır.
Alutiiq’lerde Şamanik uygulamalar yirminci yüzyıla kadar devam etti. Yaşlılar, hastaları iyileştirebilecek veya büyük zararlar verebilecek güçlü bireylerden korktuklarını hatırlıyorlar. İnsanlar kendilerini dua ile korudular. Ancak yirminci yüzyılın sonlarında şamanizm pratikten kaybolmuştur.
Kızılderili Türkler “Atabascan Kabilesi”
Atabaşkanlar, Kuzey Batı Amerika’da Na-dene dili ailesinden Kuzey Amerika Kızılderili dillerinin en büyük ailesidir. Kuzey, Pasifik Kıyısı ve Güney olarak 3 bölüme ayrılır. Atabaşkanlar toplam 4,022,000 km2’lik coğrafi alanı temsil ederek Amerika’daki en büyük Kızılderili kabilesini oluşturmaktadırlar.
Na-Dene dillerini konuşan diğer halklar gibi Atabaşkanların da Asya’dan Amerika’ya Eskimo-Aleut halklarından muhtemelen yaklaşık 12.000 yıl önce son Buzul çağının sonunda Bering kara köprüsünü kullanarak Sibirya’dan göç etmişlerdir. İç Alaska’daki eski arkeolojik kalıntılar, Amerika’da bulunan insan kemikleri ile Sibirya’da kazılar sonunda elde edilen insan kemikleri üzerinde yapılan DNA testleri, Bering Boğazı’nın her iki yakasında bulunan insan kemiklerinin aynı ırka ait olduğunu ve bu insanların Amerika’ya 20 bin yıl önce geldiklerini ispat etmektedir.
Nitekim Atabaşkan/Atabask dillerinin Sibirya’daki Ketçe başta olmak üzere Yenisey dilleri ile akraba olduğu 2008 yılında Edward Vajda başta olmak üzere birçok uzman dilbilimci tarafından teyid edilmiştir.
Atabaşkan/Atabask dilinin Türk diline benzerliği konusunda birçok bilimsel çalışmalar yayınlanmıştır. Fransız dil bilimci Dumesnil, Kızılderili dillerinde Türkçe’ye benzer 320 kelime tespit etmiştir.
Örnek : ( Kin-Gün, Hataa-Ata, Kan-Kaan, Kayuka-Kayık, Kuskus-Kuş, Toos-Toz, Kuççi-Küçük, Kuyika-Kayık, Tepek-Tepe, Yokut-Yakut, Tete-Dede, Türe-Töre, Yaşıl-Yeşil).
Alaska Atabaşkanları yarı göçebe avcı ve toplayıcı halklardan olup geçimlerini yaban hayvanları ile balıkları avlayarak ve yaban bitkilerini toplayarak sürdürürler ve ana besinlerini büyük ölçüde rengeyiği, sığın ve som balığı oluşturur.
Atabaşkanların dini inancı diğer Kızılderili kabileleri gibi şamanizm inancı olmuştur. Atabaşkanlar için ortak inanç sistemi olan şaman inancında bütün canlılar ve bazı cansız nesnelerin ruhu olduğuna inanılır.
Şamanizm ruhlar dünyasıyla görünen dünya arasından ilişkiyi düzenler. Türk–Tatar ve Kuzey Amerika Şamanları arasında yaygın olan ortak benzerlikler vardır. Orta Asya Türk, Sibirya, Yakut, Altay ve Tuva Şamanlarında olduğu gibi, Na-dene Kızılderili Şamanlarının en önemli ortak aracı “davul” ve “tokmak’tır.
Atabaskanlar’ın dıger Sibirya ve Ortaasya şamalarından tek farkı ise maske kullanmalarıdır.
Rusların ve Amerikalıların, Amerika kıtasına ayak basmasıyla Kızılderili katliamları başladı. Kızılderililerin yaşayış ve yerleşim yerleri büyük bir hızla yağma ve tahrip edildi. Kızılderililerin dinî merasimleri için diktikleri mabedler yakıldı–yıkıldı ve içlerindeki değerli altın, gümüş ve kıymetli taşlarla süslü eşyalar yağma edildi. Kabile halkının büyük değer verdiği ve hürmet ettiği tarihçiler, liderler ve yaşlı kabile reisleri boğazlandılar. Yerli Kızılderili topluluklarını asimile etmek için dini, kültürel, ve politik asimilasyon çok büyük katliama neden olmuştur.
Günümüzde ABD hükûmeti federal olarak yalnızca (regional band) bölgesel grup adı verilen üst yapılanmayı “Alaska yerlileri” adı altında köy köy tanımaktadır.
Bu durum da Atabaşkanların siyasi olarak güçsüzleştirerek yerel politikalarda söz sahibi olamamalarına neden olmaktadır.
Atabaşkanlar Na-dene grubu Kızılderillerin en büyük kabilesiydi ve diğer kabileler gibi çok büyük katliamlar, salgın hastalıklarla kıyımlara, bölgeye gelen sömürgeci güçlerin asimilasyon politikalarıyla da kültürel bir soykırıma maruz kaldıklarını görüyoruz.
1867 yılında hukuksuzca topraklarının uluslararası kanunlara aykırı olarak Amerikalılara satılması ve Amerikalıların kurnazca 1971 yılında Alaska Yerli Talepleri Çözümleme Yasası (ANCSA) ile de tüm haklarının ellerinden alınmasıyla kendi toprakları üzerindeki tüm hakları kaybetmişlerdir.
Kızılderililer ellerinden bütün toprakları cebren ve hileyle sömürgeci güçlere kaptırmıştır.
Günümüzde halen en büyük ayrımcılık, ırkçılık ve işsizliğin olduğu bunun akabinde toplumsal trajedilerin yaşandığı bir bölgedir