Ramazan Bayramı’nın ikinci günündeyiz.. Öyle eski bayramlar “hak getire”… Vah memleketim vah. Çanakkale’yi geçemeyen İngiliz, nasıl tek mermi atmadan İstanbul’u işgal etti ise; Kalleş Araplar da tek mermi atmadan başta İstanbul olmak üzere tüm ülkeye yayıldılar. Bunlara “Ya sev ya terk” demek yasak. “Türk isen gurur duy, değilsen biat et” demek te yasak. Hal böyle olunca, memlekete oluk oluk yabancı akını sürüyor. Kimi istila diyor, kimi işgal.. Bunlar hep mecazi anlamda.. Ancak, insanın zoruna gittiğinden bu tarz tepkiler de durmuyor. “İsyan” edenlerin bazıları da malum çevrelerce ırkçı olarak nitelendiriliyor. Biz istediğimiz kadar, Türk Milliyetçiliği hiç bir zaman ırkçı olmamıştır desek de, “Mikanos’un oğlanları” bu ısrarlarını sürdürecektir…
Hem de İngilizler gibi, gitmeye niyetleri olmadan.. Tam yerleşmece, yani tam işgal. Onlar için yeni vatan.. Ekmek elden su gölden. Türkiye Cumhuriyeti babalarının çiftliği olmuş durumda. İngilizler gibi, onları da tek mermi atmadan geri gönderecek bir Mustafa Kemal Atatürk yok artık.
Türkçülük Günü’nü yad ettiğimiz şu günde, ülkenin geldiği hale bakın. Hepimize geçmiş olmuş. AKP Hükümeti “ağzımıza nasıl etti. ” Siz Türksünüz ha! Türkçülük yaparsınız ha! Al sana Türklük!” dedi. Ülkeyi tamamen yabancılaştırdı.
50 yıllık semtim Fatih. Dün Akşemettin Caddesi’nden geçiyordum. Geçmez olaydım. Otobüste, tramvayda, sokakta zaten Türkçe konuşan yok ama, bir de ne göreyim (Tamamen Arap esnafın var olduğu) caddede mahşeri kalabalık. Bayramlaşma mı! Hayır.. Araplar bir lokantanın önünde bir birlerini yiyor! Sıra falan da yok tabi… Bedevi kültürü, Suriye yemeğine müthiş bir ilgi.. Kargaşa, gürültü, bağırma, küfür ne ararsan var. Allah’tan Arapça bilmiyorum da söylenenlerden bir şey anlamadım.
Bu bahsettiğin “Arap Cenneti” İstanbul’daki sayısız yerlerden biri. Bilenler bilir ama, bilmeyenler için hatırlatayım: Bir zamanlan dış cephesinde “ Ne mutlu Türküm” yazan, daha sonra birden “ ışınlanarak” yok edilen İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu cadde… Nasıl ama, din kardeşleri tam güvenlik içinde huzurla yaşıyorlar… Üstelik Mehmedimiz onların topraklarına şehit olurken… Bayramda şehit ailelerin ocaklarına ateş düşerken, Araplar Türkiye de zevk sefa içerisinde. Haram zıkkım olsun!…
Bayramın birinci günü Sultanahmet Meydanı’nda “işgalcilerin eğlencesini” gördünüz. Bu videoyu yakınım olan bir albay gönderdi. Rezalet bununla da bitmiyor. Sayısız şerefsizlikler dolu. Mesela bunlardan biri de yine bayramın ilk günü Taksim’de çekilmiş. Bu görüntüyü yayınlamıyorum. Meraklısı sosyal medyadan bulur. Travestilerin yoğun olduğu bir sokakta ki Suriyeli akınını görün. Yarın öbür gün kapılarımıza dayanırlarsa şaşırmayın. Din kardeşimiz dediğiniz “sapık Araplarınız” size hayırlı olsun. Daha çok bağrınıza basmaya devam edin. Boşuna sorumlu falan da aramayın. Tek sorumlu sizsiniz! Hadi bizi bir kenara itin. Bu vatan için canını, cananını feda eden yüzbinlerce mehmetciğe ne cevap vereceksiniz? Hiç! Palavradan başka bir şey yok!
Yok neymiş, şu kadar Suriyeliye yer yapılmış, törenle gönderilecekmiş. Vatandaşın gazını alma operasyonu… 5 milyonu Suriyeli 10 milyon yabancıyı ne yapacaksın efendiler… Ülkenin içine eden, çarpık, kafasız, öngörüsüz politikacılar. İktidarıyla, “yavrusuyla”, tüm muhalefetiyle hiç birinizde iş yok. Şehit Ülkücü Yusuf İmamoğlu adına yazılan bir şiir vardır. “LEKE! “.. Biz gençliğimizde bu şiirleri okuyarak, dinleyerek yetiştik. O muhteşem şiirin bir mısrasında şöyle der: Hayret! Dünkü yabancı, bugün bu handa hancı… “Olmaz”, demeyin. Yarın öbür gün “sığınmacı kardeşleriniz” hancı olursa, siz yolcu olursunuz! Büyük oyunu hala görmemekte ısrarcı mısınız?
Bu ülkeyi kuran atalarımız kanları sızlıyor. Gidişat hiç iyi değil. Bu gidişle memlekette istediğiniz karışıklığı çıkarmaya çalışıyorsanız bu sevdadan vaz geçin. Arkasına sığındığınız, insan hakları, din kardeşliği, mazlumdan yana olmak gibi bahaneler size kurtarmaz. Bu gemi su almaya başlarsa, o deliği tıkayamaz hep beraber dibi boylarız…
Siz siz olun “çakma hain yavrulara itibar etmeyin.” Biz Ülkücüler, bu memleket için her zaman “zor günlerde gerek olduk. “ Tanrı bir daha o günleri göstermesin.… Amma velakin, “Fırsatını bulusam, hesabını sormazsam GÖK GİRSİN KIZIL ÇIKSIN…”
Tanrı Türk’ü Korusun…