Dokunulmazlık fezlekeleri TBMM’de Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda görüşülecek. 52 üyeli komisyonda 30 sandalyeyle çoğunluk Cumhur İttifakı’nda. İYİ Partili Adalet Komisyonu Üyesi Hasan Subaşı RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na konuk oldu. Subaşı, “Komisyonda çoğunluk iktidarda. Halkın oylarıyla orada gereken her çileyi çekmek zorundayız, bunun kavgasını, tartışmasını vermek zorundayız sadece halka sesimizi duyurmanın çabasındayız. Bizimle sürece meşruiyet sağlamaya çalışıyorlar. Bunun bir parçası ve aleti oluyoruz ama bu da siyasetin bir cilvesi” dedi.
İşte 1989-99 arasında 10 yıl boyunca Antalya’yı yöneten, daha önce DYP’de de siyaset yapan Adalet Komisyonu İyi Parti Üyesi Hasan Subaşı’nın Atilla Güner’le Akşam Postası’na açıklamalarından satırbaşları:
2.5 yılda virgül bile değiştiremedim
“Biz o fezlekeleri görürüz o hakka sahibiz, tartışmasını yaparız, fikirlerimizi söyleriz ama bu güne kadar 2.5 yıldır komisyona gelen konularda virgülünü değiştiremedim. Çok konular irdelendi, incelendi, çok şey söylendi.. Şöyle bir rahatsızlığımız var. Bu komisyonlar ne işe yarıyor? Meclis ne işe yarıyor? Bir konuşmamda şunu söylemiştim; biz size maalesef meşruiyet sağlıyoruz. Siz diyorsunuz ki dünyaya ve Avrupa’ya “bakın bizim Meclisimiz var, Meclisimizde tartışmalar oluyor hem de bu tartışmalarda iktidara milletvekilleri neler söyleyebiliyor, komisyonlardaki tartışmalara bakın” diyerek siz kendinize meşruiyet alanı sağlıyorsunuz, biz sadece bu görselliği sağlıyoruz. Bu ayıptır, utancımızdır, bir aldatmacadır dediğimi hatırlıyorum. Bugün yine aynı noktadayım.”
Sıfat bulamıyorum tarif edemiyorum
“Meclis’te de çoğunlukla dokunulmazlıklar kaldırılabilir. Yargının geldiği bu durum çerçevesinde o kadar her şey kolaylaştı ki… Hele ki dokunulmazlıkların kalkması çok sorun yaratmıştır ve Türkiye’de çok istismar edilmiştir. Enis Berberoğlu olayında gördük artık Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum diyen siyasiler, liderler ve mahkemeler var. Bu tablo çok vahim ve korkutucu. Tanımını yapamıyorum, sıfat bulamıyorum tarif etmek için. Ben bugüne kadar yaşamımda böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Reform, hukuk, adalet, anayasa reformu dedikleri yıllarda biz bunları görmeye başladık.”
Çileyi çekmek zorundayız
“Halkın oylarıyla orada gereken her çileyi çekmek zorundayız, bunun kavgasını, tartışmasını vermek zorundayız sadece halka sesimizi duyurmanın çabasındayız. Halkın gerçekleri anlaması için bu çabayı verebiliyoruz. Bizimle meşruiyet sağlamaya çalıştırıyorlar; biz de bunun bir parçası ve aleti oluyoruz ama bu da siyasetin bir cilvesi. Muhalefetten gelen kanun değişikliği tekliflerini önce reddediyorlar ama bir süre sonra kendileri getirmiş oluyorlar. Hem kendi hem de bizim oylarımızla çıkmış oluyor ama muhalefetten gelen reddedilmeli gibi bir algı var. Muhalefetten gelen öneriler reddedilmeli anlayışıyla Türkiye nereye gidebilir? Siyaset bu değildir.”
Siyasetin dili…
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi artık doğrudan cereyan gibi çarpıyor toplumu çünkü devletin birliğini, bütünlüğünü anayasal kurumlar arasında uyumu sağlamakla görevli hatta tarafsızlık yemini etmiş Cumhurbaşkanının devleti temsil ederken kullandığı dil, toplumu derinden sarsıyor. Toplumda, yeminin, andın, sözlerin, anayasanın ve hukukun değeri yokmuş gibi bir algı da yaratıyor. O zaman bu algı anayasasızlığı ve hukuksuzluğu da yanında sürüklüyor ve toplumu derinden etkiliyor. Bu sadece travma değil her alanda toplumu ve devleti etkileyen şeyler bunlar.”