Suriyelilerin Geri Dönüşü İçin Ne Yapılması Gerekiyor?
Yazan : Mehmet Zeki Bodur Kaynak : 21. Yüzyıl Enstitüsü
Geçtiğimiz hafta içinde başta AB ve ABD olmak üzere uluslararası toplumdaki çekincelere rağmen, savaştan zarar gören milyonlarca Suriyeli sığınmacının ülkeye geri dönüşünü kolaylaştırmak üzere, 11–12 Kasım 2020 tarihlerinde Şam’daki Emevi Konferanslar Sarayı’nda, 27 ülkenin katılımı ile Rusya destekli iki günlük “Mültecilerin Geri Dönüşü Uluslararası Konferansı” yapıldı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından 2019’da yayınlanan rapora göre, halen 126 ülkede 6 milyondan fazla Suriyeli mülteci/sığınmacı olarak yaşıyor. Bilindiği üzere Suriye iç savaşının 2011’de başladığı günden bu güne kadar, ülkede 9 yıldır süren iç savaş neticesinde, 13,5 milyon kişi evini terk etmek zorunda kalmıştı.
Evinden ayrılan Suriyeli insanların yarısı ülke içinde yerinden edilmiş pozisyonuna düşerken, diğer yarısı ise komşu ülkelere, Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’ya göç ederek sığınmacı veya geçici koruma altındaki yabancı konumuna düşmüştür. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) verilerine göre Türkiye’de ise, 3,7 milyondan fazla kayıtlı Suriyeliye Türkiye’de “geçici koruma” sağlanmaktadır. Suriye’ye komşu ülkeler arasında Türkiye en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor, onu Lübnan ve Ürdün izliyor. Buna rağmen bu ülkelerden “Ürdün” konferansa katılmadı, Türkiye ise davet edilmedi.
Toplantı esnasında ve sonrasında yapılan açıklamalara göre, konferansa Suriyeli sığınmacıların çoğuna ev sahipliği yapan komşu ülkelerden yalnızca Lübnan ve Irak temsilci göndermiş, diğer katılımcılar arasında en kalabalık heyetle Rus heyeti ve Suriye hükümeti müttefikleri olan İran, Venezüella ve Çin‘in temsilcileri yer almıştır. Toplantıya Birleşmiş Milletler temsilcisinin de gözlemci olarak katıldı.
ABD ve Avrupa Birliği (AB) ise, Suriye’de geri dönüşlerin başlaması için uluslararası hukuka uygun güvencelerin olmadığını savunarak, Suriye rejiminin konferans davetini kabul etmedi. AB Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell bu konuda yaptığı açıklamada, Suriye’nin önceliğinin BMMYK’nın rehberliği doğrultusunda “mültecilerin güvenli, gönüllü, onurlu ve sürdürülebilir bir şekilde geri dönüşü için koşullar yaratmak” olması gerektiğini söyledi.
Suriye hükümetinin resmi açıklamalarına göre, konferans iki gün sürmüş, konferansta ev sahibi ülkelerdeki Suriyeli mültecilerin durumu, mevcut koşullar, mültecilerin dönüş olasılığı ve geri dönüşlerinin önündeki engeller teması üzerinden oturumlarında insani yardım, bilimsel ve eğitim kurumları arasındaki işbirliği ve savaş sonrası altyapının yeniden inşası tartışıldı.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’da, konferansa yolladığı video mesajındaki konuşmasında, “milyonlarca Suriyelinin evlerine geri dönmek istediğini, on yıllardır inşa edilen altyapının tahrip edildiği ve bazı bölgelerde terörün devam ettiği, Batı’nın Şam hükümetini hedef alan yaptırımlarının da ülkeyi yeniden inşa için en basit araçlardan mahrum ettiğini” ifade etti.
Konuşmasında ülkenin bazı bölgelerinde “terörün” hâkim olduğunu ifade eden Esad, “terör” kavramıyla da, ayrım yapmaksızın “cihatçılarla, ülkedeki kendisine muhalif diğer grupları” kastettiğini ifade etmiştir. Hâlihazırda Suriye rejim güçleri tarafından, İran ve Rusya’nın desteği ile Suriye’nin % 70’inden fazlası kontrol edilirken, geri kalan alanların, ABD destekli YPG terör örgütü tarafından kontrol edilen Kürt güçlerinin yanı sıra, Suriye Milli Ordusu kontrolündeki muhalefet ve bunlar dışındaki aşırılık yanlısı gruplar tarafından kontrol altında tutuluyor. Bu noktada Esad yönetimi tarafından rejim haricindeki ülkedeki tüm muhalif grupların terörist olarak tanımlandığı dikkati çekmekte. Bu durum sığınmacıların geri dönüşü veya yerinden edilmiş muhalif grupların geri dönmelerinde güvenlikleri açısından şüphe uyandırmaktadır.
Beşar Esad konuşmasında özellikle “Batılı ülkelerle Türkiye’yi”, Suriyeli mültecilerin ve sığınmacıların ülkeye geri dönmesini engellemekle suçladı. Esad, Batılı ülkelerle, bölgedeki ülkeler diyerek-Türkiye’yi kastetmiş, bu ülkelerin bu insani sorunu “en korkunç biçimde siyasi pazarlık konusu” yaptığını ileri sürdü. Esad’ın bu ithamlarına karşı Dışişleri yetkililerince açıklayıcı bir cevapta verilmemiştir.
Suriyeli muhaliflerin kurduğu Geçici Hükümetin Başkanı Abdurrahman Mustafa ise, konferansa yönelik olarak yaptığı değerlendirmede, “Mültecilerin dönüşü ve yeniden imar kisvesi altında uluslararası toplumdan destek almaya çalışan Rusya, böylece çeşitli silahlar kullanıp şehirleri yerle bir ederek katil rejime verdiği desteğin tazminatı olarak toplanacak paraları yağmalayacak” diyerek konferansın ve geri dönüşü bir Rus aldatmacası olarak değerlendirdi.
Mustafa, “Katil rejime destek veren Rusya’nın, siyasi çözüm ve mültecilerin geri dönüşlerine garantör olması kabul edilemez.” şeklinde ifadede bulunarak, “Mültecilerin ülkelerine dönmesinden önce güvenli ortamın sağlanması, uluslararası gözetim altında siyasi bir geçişin hayata geçirilmesi, tüm tutukluların serbest bırakılması, Rusya ve İran destekli yabancı milislerin ülkeden çıkarılması ve suçluların adalete teslim edilmesi gerektiğini” belirtmiştir.
Konferansı öncülük eden Rusya Devlet Başkanı’nın Suriye özel elçisi Şam Alexander Lavrentiev ise yaptığı açıklamada, 27 ülke ve örgütün Uluslararası Mültecilerin Geri Dönüşü Konferansı’na katılımının başarısını vurguladığını belirterek, bu insani sorunun çözümünün Suriye’de istikrarı artıracağını, Suriye’deki insani hayata ivme kazandıracak bu sorunu çözmenin yollarını ve girişimlerini bulmasının ardından Suriye’nin tüm mültecilerin yurtdışına dönmesini beklediğini vurguladı. Rusya’da Suriye halkına uygulanan tek taraflı Batı ekonomik önlemlerinin yanı sıra Suriye’de bazı bölgelerin işgal edilmesi ve kaynaklarının çalınması da dâhil olmak üzere mültecilerin geri dönüşünü engelleyen pek çok düşmanca politika olduğunu, bunun için birleştirme çabaları ve çalışma gerektiğini kaydetti. Suriye ve Rusya’nın mültecilerin geri dönüşünü kolaylaştıracak her şeyi yeniden sağlamaya hazır olduklarını vurgulayarak, tüm ülkeleri ve BM’yi, mültecileri ülkelerine geri göndermeyi amaçlayan insani bir özellik taşıyan bu sorunun çözümüne yönelik adımları desteklemeye çağırdı.
Konferansa katılan Çin’in Şam Büyükelçisi ise, ülkesinin Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmelerini desteklediğini vurgulayarak, bunun için 3 şart bulunduğunu bunlardan ilkinin öncelikle Suriye’deki siyasi problemlerin çözülmesi, ikinci olarak ekonomik reformlar yapılması, üçüncü olarak ise terörizme bir son koyarak sivillere güven sağlanması ifadelerini kullandı.
PEKİ, BU KONFERANSIN DÜZENLENME AMACI VE KONFERANSTA VERİLEN MESAJLAR NELERDİR? NASIL YORUMLANMALIDIR?
Konferansının esas amacının, “Beşar Esad tarafından da konuşmasının satır aralarında belirtildiği üzere sığınmacılar meselesinin Türkiye başta olmak üzere birçok Batılı ülkenin siyasi koz olarak kullanılmasının önüne geçmek olduğu düşünülmektedir. Bu noktada hem Rusya hem de Suriye rejimi tarafından verilen mesajın, “biz Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmelerini istiyoruz siz onlara-Türkiye ve Batılı ülkelere, inanmayın onlar sizi siyasi olarak kullanmak istiyor” olduğu düşünülmektedir. Bu mesajın, esas hedefinin Türkiye’ye yönelik olduğu düşünülmektedir.
Esad tarafından verilen bir başka mesaj ise, Batı’nın Şam hükümetini hedef alan yaptırımlarının da ülkeyi yeniden inşa için en basit araçlardan mahrum ettiği, ancak batının yaptırımları sebebi ile, ülkenin imarı ve yeniden ekonomik kalkınmamızı yapamıyoruz, bu yüzden milyonlarca mülteci ve yerinden edilmiş Suriyelinin de geri dönüşü sağlanamıyor, eğer sığınmacı problemini çözmek istiyorsanız Suriye’ye uygulanan ekonomi başta olmak üzere her türlü yaptırımları kaldırın mesajıdır.
Bu esnada ülke dışındaki mültecilere yönelik olarak verilen mesaj ise, “biz sizi ülkemizde görmek istiyoruz, geri dönün biz sizin siyasi olarak kullanılmanızı istemiyoruz, ülkemizde görmek istiyoruz” mesajıdır.
Çin tarafından, siyasi çözümün yanında ekonomik çözüm ve ülkedeki güvenlik kaygılarının giderilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
Muhalifler ise, Rusya’nın, siyasi çözüm ve mültecilerin geri dönüşlerine garantör olması kabul edilemez olduğu mesajı verilmiştir.
Konferansa yönelik olarak muhaliflerde dahil hemen hemen her ülke ve kesimin ortak görüşü, BMMYK’nın mültecilerin geri dönüş ilkeleri doğrultusunda, güvenli, gönüllü, onurlu ve sürdürülebilir bir şekilde geri dönüş için koşullar yaratılması gerektiği ve en önemlisi siyasi çözüm bulunması mesajıdır. Ancak AB’nin bu konudaki politikasının Suriyeli sığınmacı ve göçmenlerin Suriye’ye geri dönüşü değil Türkiye’de kalmasını istemek olduğu da unutmamak gerekiyor. Kısacası bazı AB ülkeleri bireysel olarak almış oldukları kararlarda, Suriyelilerin ülkelerinde savaşın bittiğini, bu nedenle güvenli bölge oluştuğunu, bu sebeple onlara mülteci statüsünü veremeyeceklerini ifade ederken, bu konferans katılmama gerekçeleri ile farklı bir tavır içinde oldukları görülmektedir.
KONFERANS SURİYELİLERİN GERİ DÖNMESİNİ SAĞLAR MI?
Konferansa katılımın sınırlı olduğu dikkate alındığında konferanstan beklenen faydanın sağlanamayacağı görülüyor. Konferansı düzenleyen Rusya olduğu dikkate alındığında Suriye rejiminin halen uluslararası anlamda muhatap olarak kabul edilmediği anlaşılmaktadır. Bu durum halen siyasi olarak Suriye rejimine olan güvensizliğe de işaret etmektedir. Geçmiş dönemde de Suriye rejimi tarafından birçok kez geri dönüş çağrısı yapılmış olsa da bu çağrıların pek duyulmadığı ve duyurulan çağrılara ise şüpheli yaklaşıldığı biliniyor.
Bu çerçeveden bakıldığında Suriyeli sığınmacıların ve yerinden kişilerin büyük bir çoğunluğu savaş nedeniyle ülkelerini yerlerini yurtlarını terk etmişken içlerinde “ekonomik göçmen” statüsünde olanların da olduğu bilinmektedir. Bu noktada mülteciler ve yerinden edilmiş kişiler dâhil ekonomik göçmenlerinde gittikleri ülkelerde özellikle ülkemiz başta olmak üzere birçok sosyal yardıma kavuşmaları nedeniyle kolay kolay bu ayrıcalıklarını terk edecekleri düşünülmemektedir. Ancak bu kişilerin başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkede “geçici korumaya sahip oldukları” onlara 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’nde belirtilen sığınmacı/mülteci statüsüne sahip olmadıkları hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır.
BİR BAŞKA SORU İSE YAPTIRIMLARI DEVAM EDEN SURİYE REJİMİNE KARŞI GİDEREK ARTAN EKONOMİK KRİZDEN DOLAYI GERİ DÖNÜŞLERİN NASIL SAĞLANACAĞIDIR?
Ancak geri dönüşlerine etki edecek bir başka konu ise, gittikleri ülkelerde de bozulan ekonomik yapının ve toplumun Suriyelileri artık mülteci/sığınmacı olarak görmedikleri, savaştan kaçma nedeni ile geldikleri ülkelerinde mevcut durumun düzelmesi nedeniyle artık geçici olarak geldikleri ülkelerden geri dönmelerinin gerektiği konusunda yükselen kamuoyu tepkileridir.
Savaştan kaçan sığınmacılar veya ekonomik nedenlerle göçmen olarak ülke dışına çıkan Suriyeliler gittikleri bölgedeki demografik yapının değişmesinde önemli bir rol oynadıkları gibi, sığındıkları komşu ülkelerin iç siyasetinde de önemli bir yer teşkil etmektedirler.
Bu sebeple bahse konu sığınmacı ve göçmen olarak ülke dışında bulunan Suriyeliler konusunda uluslararası hukuk çerçevesinde bulundukları toplumunda isteklerini öncelikle göz önüne alan çözümlerin bulunması önem kazanmaktadır. Bu hususta yapılan araştırmalarda birçok AB ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de bulunan Suriyelilerin ülkelerinden kaçmalarına neden olan şartların ortadan kalktığında geri dönmelerine dair toplumsal bir mutabakat olduğu bilinmektedir.
Bu konuda 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü tarafından yapılan sığınmacılara ilişkin olarak toplumsal bakış bilgi anketinden çıkan “Ülkemizdeki Suriyeliler geldikleri ülkeye geri dönmeliler” sorusuna Türk halkının % 89,4’ü “kesinlikle evet” dönmelerini istemektedir sonucu ile bu sonuçlara “evet dönmeli” sonucu da ilave edildiğinde % 93,7 oranında dönmelerini istediği her zaman göz önünde bulundurulması gereken bir husustur. Buna göre Türk halkının ezici bir çoğunluğunu ülkemizde bulunan GKA Suriyelilerin ülkelerine dönmelerini istediğini açık olarak ifade etmektedir.
ULUSLARARASI ve ULUSAL ANLAMDA GERİ DÖNÜŞ ŞARTLARI NASIL OLMALIDIR?
Mülteci Statüsüne ilişkin temel olarak alınan 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi’nde gönüllü geri dönüş kavramı yer almamaktadır. Bununla birlikte aynı sözleşmenin 1 (C) (5) maddesine göre; “Mülteci tanınmasını sağlayan koşullar ortadan kalktığı için vatandaşı olduğu ülkenin korunmasından yararlanmaktan sakınmaya artık devam edemezse” mülteci statüsü sona ermektedir.
Konuya insan hakları hukuku bakımından “geri dönüş hakkı” üzerine 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Belgesi’ne bakıldığında, bahse konu belgenin 13 (2). Maddesinde “Herkes kendi ülkesi de dahil, herhangi bir ülkeden ayrılma ve o ülkeye dönme hakkına sahiptir” ibaresi yer almaktadır.
Mültecilerin gönüllü geri dönüşüne dair ibare ise, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ni (BMMYK) kuran 1950 tarihli Tüzük’te de yer almaktadır. Burada BM Genel Kurulu, BMMYK’ye mültecilere uluslararası koruma sağlamak ve bu tür mültecilerin gönüllü olarak geri dönüşlerini hızlandırmaları için Hükümetlere ve ilgili hükümetlerin onay vermesi koşuluyla özel kuruluşlara yardım ederek mültecilerin sorunlarına kalıcı çözümler aramak görevini” vermektedir.
BMMYK’ne göre geri dönüşün en önemli ilkelerinden biri olan dönüşün güvenli ve onurlu olabilmesi için şu hususlar gereklidir.
- Mültecilerin, dönüşleri boyunca ve sonrasında tüm aşamalarda (yolları, kabul noktaları ve varış yeri dahil) fiziksel güvenliklerinin sağlanması,
- Aile birliğinin korunması,
- Savunmasız grupların ihtiyaçlarına dikkat edilmesi,
- Sınırı geçme işlemlerinden feragat veya bu işlemlerin en aza indirilmesi,
- Dönüşleri sırasında mültecilere taşınabilir eşyalarını yanlarında götürebilme izninin verilmesi,
- Geri dönüş hareketlerinin zamanlanmasında okul ve tarlaların hasat sezonlarına saygı gösterilmesi,
- Ülkesi içinde hareket özgürlüğü.
BMMYK 2002 yılında “güvenli ve onurlu” dönüşün gerçekleştirilmesi için asli unsurları fiziksel güvenlik, maddi güvenlik, hukuki güvenlik ve uzlaşma olarak belirlemiştir.
Ancak her gelişin bir dönüşü olacağı varsayılarak Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 96. Maddesi ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne (GİGM) uyum ve geri dönüş çalışmaları konusunda görevler yüklenmiştir. Türkiye’nin sivil göç yönetimini oluşturan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) göç yönetiminin ayrılmaz bir bileşeni olan geri dönüş hususu, bahse konu kanun ile yeniden yerleştirildikleri ülkede veya geri döndüklerinde ülkelerinde sosyal hayatın tüm alanlarında üçüncü kişilerin aracılığı olmadan bağımsız hareket edebilmelerini kolaylaştıracak bilgi ve beceriler kazandıracak uyum kazanmaları konusunu da düzenlemiştir.
Söz konusu düzenleme ile geri dönüş uyum konusu ilk kez ulusal mevzuatımıza girmiş ve bu alanda politika oluşturulması için gerekli normatif çerçeve belirlenmiştir.
Bu konuda 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü tarafından yapılan sığınmacılara ilişkin olarak toplumsal bakış bilgi anketinden çıkan bir başka sonuç ise, “Ülkemizdeki GKA Suriyeliler Suriye’de güvenli bölge oluşturulursa geri dönmeli mi?” sorusuna verilen % 95,6 oranında evet geri dönmeli cevabında görülmektedir. Yine aynı araştırmada Türk halkına ülkemizdeki “GKA Suriyelilerin neden kendi ülkelerine dönmesi gerektiğini düşündüklerini” sorduğumuzda, en yüksek oranda % 72,3 güvenlik, %72,1 ile ekonomik, %69 ile demografik sebepler ve %68,2 toplumsal uyum sorunu ön plana çıkmıştır.
Bu verilere göre, Türk halkı da aslında ekonomik, güvenlik ve demografik sebeplerle, ülkemizde gerek sığınmacı gerekse göçmen geçici olarak bulunan Suriyelilerin ülkelerinde güvenli bir bölge oluşturulunca ivedilikle ve derhal geri dönmelerini veya gönderilmelerini istemektedir.
ÜLKEMİZ TARAFINDAN YAPILMASI GEREKENLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Geri dönüşlerin sağlanması için, öncelikle başta ABD, AB, Çin ve tüm taraflarca da ifade edildiği üzere, Suriye’de siyasi çözümün bulunması için, uluslararası anlamda olayları takip eden değil yönlendiren olma hasebiyle, “Türkiye öncülüğünde Suriye’de ki tüm tarafların ortak olarak masaya oturacağı siyasi bir sürecin devam ettirilmesi gerekiyor”. Bunu da sağlamak üzere, Suriye’nin toprak bütünlüğünden asla taviz verilmeden oluşturulacak siyasi süreç ile paralel gidecek şekilde ülke dışındaki sığınmacı/mülteciler ile yerinden edilmiş insanların geri dönüşü, ülkenin imarı, demokratikleşmesi ve insan hakları gibi konularda inisiyatif alınmasına gerek duyulmaktadır.
Bu hususlara eşgüdümlü olarak, ülkemiz açısından da proaktif bir yaklaşım gözetilerek, BMMYK’nın geri dönüş ilkeleri çerçevesinde, BMMYK ve taraf ülkelerle işbirliği yapılarak Türkiye öncülüğünde veya katkısı ile inisiyatifi elden kaçırmadan,
- Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için en temel hususların başında yer alan, güvenli ve onurlu dönüşü esas alan BMMYK tarafından 2019’da yayınlanan raporunda belirtilen başta Ürdün ve AB ülkeleri dahil 126 ülkenin katılımını sağlayacak, “Suriyeli Sığınmacı/Göçmenlerin Güvenli ve Onurlu Geri Dönüşü için İhtiyaçlar ve Çözüm Önerileri Konferansı” düzenlenmesi.
- Bu konferans esnasında katılımcı ülkelerin BMMYK geri Dönüş ilkeleri çerçevesinde katkılarını ve düşüncelerini ortaya koyacağı paneller ve seminerler yapılması, sürecin çözümündeki ihtiyaçların tespit edilmesi ve sorunun önündeki çözüme engel olan hususların tespit edilerek kaldırılması/uzlaşılması açısından kolaylık sağlayacaktır.
Bunun yanında iç hukuk bağlamında, Türkiye’nin sivil göç yönetimini oluşturan 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) dikkate alınarak, ülke içinde toplumsal mutabakat sağlanarak ülkemizde bulunan Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin geri dönüşlerine yönelik “Geçici Koruma Altındaki Yabancıların Geri Dönüş Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı”nın bir an önce hazırlanarak uygulanması, toplumun geleceğine yönelik bu konudaki endişelerinin giderilmesi açısından da son derece büyük bir önem arz etmektedir.