(2016 yılında basında yer alan bu konferans konusunu, ABD ve AB nin son günlerdeki Türk düşmanlığı nedeni ile yeniden yayınlama durumu hasıl olmuştur).
Geçmişten gelen bir AB ilişkisi, 1950 Kore savaşından günümüze artarak gelişen Birleşmiş Milletler (BM), Amerika Birleşik Devletleri (ABD), NATO ve Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinde Türkiye’nin uğradığı maduriyetler, haksızlıklar veya ihanetler sıralanacak olursa, sürekli korkunç bir saldırı altında olduğumuz görülmektedir. Bu saldırıları kısaca gözden geçirecek olursak;
Kore: Kore savaşında Kunuri kuşatmasını önceden haber alan BM kuvvetleri ve ABD birlikleri bölgeden çekilmiş, kuşatmadan haberdar edilmeyen Türk birlikleri o gün on bin kişilik Çin ordusuna karşı verdiği süngü savaşında 400 şehit vermiştir. Kore savaşı sırasında kaybettiğimiz 900 can ve 2000 gazimizin sebebi ABD komuta kademesinin tedbirsizliği ve bencilliğinden kaynaklanmıştır.
Kıbrıs: 1964 yılında Kıbrıs’ta Rum’lar, Türk’lere karşı bir soykırım girişiminde bulunmuşlardı. Bu katliamlara karşı yapılacak hareket, ABD başkanı Jonson tarafından başbakanımız İsmet İnönü’ye düşmanca yazılan ağır bir mektupla engellenmişti. Katliamların durmaması ve adanın Yunanistan’a bağlanma girişimlerine karşı 1974 yılında düzenlediğimiz barış harekatı sonrası soydaşlarımız soykırımdan kurtarılmış, fakat harekat sonrası, ABD, AB ve tüm batılılar Türkiye’ye ambargo uygulamıştır.
Saratoga: 1 Ekim 1992 günü Ege’de yapılan NATO tatbikatı sırasında ABD Saratoga uçak gemisinden peş peşe atılan 2 füze ile tatbikatta görevli Muavenet zırhlımız kaptan köşkünden vurulmuş, gemi komutanı Kurmay Yarbay Levent Kudret Güngör ile beş subay ve askerimiz şehit olmuş, 22 askerimiz de yaralanmıştır. Buna kaza demek mümkün değildir ve NATO içinde ihanete uğramıştık.
Birinci ve ikinci Körfez savaşları: ABD birlikleri tarafından Kerkük, Musul, Telafer, Tuzhurmatı gibi Türk yurtları da talan edilmiş, şehirler ceset tarlalarına dönüştürülmüş, camilerimiz çiğnenmiş ve kadınlarımızın ahlaksızca kötü muamelelere tabi tutulmuştur.
Çuval Olayı: Irak’ı işgal eden Amerikan birliklerinin 1993 yılında Süleymaniye’de görevli birliğimize baskın düzenlemiş, 11 askerimizin kafalarına çuval geçirmiş, kelepçelenerek Bağdat’a götürülmüş, bir hapishanede 60 saat sorgulanmışlardır.
Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis olayı : 17 Şubat 1993 günü Jandarma Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in Ankara’dan Diyarbakır’a gitmek için havalanan uçağı 5 dakika sonra düşmüştür. Orgeneral Bitlis ile beraberindeki 5 mürettebat şehit olmuştur. O gün olayın motorun buzlanmasına bağlı bir kaza oluğu bahane edildi. Eşref paşa birçok kez Güneydoğuda Amerikalıların PKK’ya verdiği destekleri açıklamıştı.
Aselsan olayı: Aselsan’da 2006-2007 yıllarında F-16 uçakları ve Altay Tankı gibi kritik projeler üzerinde çalışan dört mühendisimiz intihar süsü verilerek ortadan kaldırılmıştır.
Güneş harekatı: Türk ordusunun, Kuzey Irak’ta yuvalanan PKK’lı teröristlere yönelik 21 Şubat 2008’de başlattığı, kışın çok ağır şartlar altında sürdürülen ve 10 gün süren dev operasyon, ABD tarafından durdurulmuştur.
Suriye savaşı: Bu savaş boyunca güney sınırlarımız, ABD desteğindeki Kürt’ler tarafından kuşatılmış, Rojova yapılanması ile Akdeniz’e açılan bir Kürt devleti ve yeni enerji arterleri oluşturulmuştur.
Açılım hareketi, Kobani desteği ve Türkiye’nin Güneydoğusunun felakete sürüklenmesi tamamen ABD patentli BOP kapsamında gelişmiş ve Türkiye dara düşürülmüştür.
Terör örgütleri: Bölgede İŞİD dahil tüm terör örgütleri ABD tarafından eğitilip, donatılmış ve kullanılmıştır.
NATO “NATO’nun yeni stratejik Kürt koridoru” diyerek Türkiye’nin güneydoğusunu haritalarında göstererek, damgasını vurmuş, Türkiye’yi parçalama yoluna girmiştir. ABD’nin “Büyük İsrail” oluşturma gayretleri, Malatya’da kurdukları “Kürecik Füze kalkanı”, Suriye/Cerablus ve Irak/Musul harekatları ndaki Türkiye’ye engelleri ABD’nin düşmanlığı değil de nedir?
Türkiye sınırları içinde ve dışında, Türk askeri teröristlere verilen ABD, NATO ve AB silahları ile vurulmaktadır.
Göçmenler: ABD ve AB aldatmacaları ile Türkiye’ye Suriye’den sokulan beş milyona yakın göçmen, doğrudan Türk ekonomisini çökertmeye yöneliktir.
AB yardımları: Göçmenlerin Türkiye’de bakılması karşılığı AB’nin verdiği yardım sözlerinin hiçbiri tutulmamıştır.
Milli çıkarlarımız: Uluslararası dostluklar doğrudan çıkar ilişkisidir. Bu tür ilişkiler bir denge çerçevesinde sürdürülmelidir.
Sonuç olarak; Sözde çok önemli stratejik ortaklarımız olan ülkelerle
ekonomik, siyasal, askeri ve stratejik işbirliği tek taraflı olup, ortaklarımızın çıkarlarına hizmet etmektedir. Bunlar eşit şartlara dönüştürülmelidir.
Dost gözüken bu ülkeler, Türkiye düşmanı terör örgütlerine açıkça verdikleri destekten vaz geçmelidirler.
Rusya ve İran ilişkileri yeniden ve köklü olarak gözden geçirilmelidir.
Suriye ve Irak’ta on milyona varan Türk nüfusun hakları ciddi gerekçeler gösterilerek korunmalı, Misaki Milli konusunda uluslararası anlaşmalar doğrultusunda haklarımız aranmalıdır.
Hatta Cerablus ve Bayır Bucak Türk kantonlarının kurulması için ciddi girişimlerde bulunulmalıdır.
Tüm yaşananları gözden geçirdiğimizde Amerika, NATO ve AB’nin bizi aldattığı gün gibi ortadadır. Aldatmayı bırakın, Türkiye’yi istila planları geliştirmektedirler. 30 yıldır Türkiye’yi, için için kemiren ve Türkiye’nin asker sivil tüm ana unsurlarını eline geçirmiş olan, artık vakti gelmiştir diyerek 15 temmuz 2016 günü kalkışma girişiminde bulunan bir tarikat liderinin CİA ajanı olduğu ve bu hareketin Türkiye’yi Amerikan mandası haline getirecek bir planının parçası olduğu unutulmamalıdır.
*Üsküdar Üniversitesi Öğretim Üyesi