Konu hassas.
Çözüme birbirimize rağmen değil birlik ruhu ile ulaşmak dileği ile yazıma başlamak istiyorum. Nitekim, sokak hayvanları meselesi Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut altyapısı, sosyolojisi ve hukuki formülleri ile geliştireceği yapıcı modeli bekliyor.
Ve, önemli sorular var.
Sokaklarda mağdur hayvanlar olmasın ama nasıl? Onları yaşatarak bu süreci tamamlayabilir miyiz?
Neden olmasın?
Tutunabildikleri bölgelerde uyumla yaşayan hayvanlardan vazgeçmek kolay olabilir mi?
Elbette hayır…
2024 yılı Türkiye’sinde haberlerde, sosyal medyada günlük hayatta sayıları giderek azalan ve bununla birlikte kent merkezinden dışarıya doğru itilen köpeklerin varlıkları olumlu ve olumsuz gelişmeler ile gündemden düşmüyor.
Belli ki şimdiye kadar planlanan hedeflerin gerçekleşmesi için ihtiyaç duyulan altyapı oluşturulamadı . En acısı da sokaklara terk edilen hayvanlar mağdur iken sorunun kendisi olarak ortaya çıktı.
Şimdi, ne yapmalı?
Öncelikle hayvan sayısının ortaya çıkış nedenleri/merkezleri üzerinden çalışma programı başlatılmalı. Yani taşradan yani köylerden.
Bu noktada sıklıkla Batı’ya yapılan referanslardan ötürü kısa, önemli ve belirleyici bir not düşmek istiyorum. Batı’ da ki burada Batı diye hangi ülkeyi referans gösterdiğimiz ayrı bir konu köpek üretiminden, sahiplenilmesine değin sayısal verilerin tutulmasına önem veriliyor. Hayvanlara ilişkin uygulamalarda şeffaflık ilkesel olarak önemli. Türkiye’de taşradan itibaren bir süreç dahilinde izleyebileceğimiz ülke genelinde istatistiki veriler var mı? Yok…..
İhtiyaç duyulan bakımevleri var mı? Yok….
Popülasyon kırsalda yoğun. Tam da burada hizmet temelleri var mı neredeyse yok….
O halde işe buradan başlamalıyız.
Muhtarlar bu konuda çok temel işlevler üstlenebilirler. Zaten yetki ve sorumluluklarında köylerdeki sahipli kedi ve köpeklerin tespiti var. Burada kritik bir soru sorulmalı. Kaç muhtar bu hayvanları tespit edip kaymakamlıklara bildirdi? Köylülerin artan popülasyon karşısında başvurdukları çözüm yolları sokak hayvanları meselesini hangi noktaya taşıdı?
Bu soruların sorulma nedenleri hiçbir kesim ya da tarafı incitmek değil. Sadece inşa edilmemiş süreçler varsa onları inşa ederek konuya yapıcı yönde bir katkı sunmaktır.
Bu bağlamda sokak hayvanları kırsal ve kentlerde yaşayan hayvanlar olmak üzere iki kategoride ele alınabilir. Kırsaldaki hayvanlar muhtarlarımızın çalışmaları ile derhal tespit edilmelidirler. Yalnız bu evrede halk bu uygulamanın kendilerine ek bir vergi ya da farklı bir külfet oluşturacağı kaygısı ile hayvanlarını terk etmeye çalışabilirler ya da kayıt altına alınmaktan kaçınabilirler. Bunu önlemek için muhtarlarımız, imamlarımız, yerel hayvan koruma görevlileri, gönüllüler ile gerekli idari ve kültürel mayalanmayı sağlayabiliriz. Ayrıca, imkânı olmayan vatandaşlara kısırlaştırma desteği verileceği bildirilmelidir.
Yine belirli bir tarihten sonra yeni/bilinçsiz/keyfi hayvan üretenlere vergi yükümlülüğü getirilmelidir. Ayrıca, pek çok hayvana bakan gönüllülerin durumu farklı değerlendirilmelidir. Bu kişiler, zaten muhtarlar, çevre ve yerel halk tarafından emekleri ile tanınan kişilerdir. Böylelikle, hayvanlarını kaybetme kaygısı taşıyan hayvanseverlerin endişeleri giderilebilecektir. Tüm bu çalışma bütünü yerel idareler, yerel hayvan koruma görevlilerin el ele vermesiyle prensipli ve sistemli bir çalışma akışı ile gerçekleştirilebilir.
Nitekim, bugün manevi vicdani seferberlik günüdür. Birbirimize rağmen değil el birliği ile çözüm üreteceğimiz gündür.
Hayvan haklarına ilişkin yerel idarelerdeki komisyonlar ise daha aktif hale getirilebilir. Meclislerde söz alan konuşmacıların görüşleri kayıt altına alınabilir. Tüm bunlar sorunların anlaşılmasına merkezdeki yöneticilerin konunun dinamiklerinden haberdar olmalarına katkıda bulunacaktır.
Pırıl pırıl mezunlarımız, tecrübeli gönüllülerimiz var. Sadece diploma sahibi olan kişiler değil özgeçmişlerinde merhamet ve konuya ilişkin somut çalışmaları olan kişiler ile çalışarak kısa sürede anlamlı düzeyde yol alabiliriz. Ayrıntıları yöneten yeni , aktif bir birimin kurulması ile dünyada bu konuda örnek bir yer edinebiliriz.
Türkiye Cumhuriyeti bunu yapabilecek güçte bir devlettir.
Yeter ki konuya gönüllülük esası ile bağlı ve gelişmelere hakim, uzlaşmacı kişilerle bir sistem kurma yoluna baş koyalım.
Yerel Hayvan Koruma Görevlisi, Dr. Özlem Kutkan (Kastamonu)