“Harika bir gündü ve fotoğraf çeken iki kişi gördüm. Garip bir andı. Dünya umrunda değilmiş gibi yüzen bir kadın gördüm. Deli olmalı diye düşündüm, çünkü dondurucu soğukta yüzüyordu. Daha sonra yalnızca bikini altı giyer haldeyken sudan heykele tutunarak çıkmaya çalıştığını gördüm. Heykelin üzerine çıktı, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi suya geri atladı. Erkek arkadaşı ve diğer bir kadın daha onun fotoğrafını daha iyi çekebilmek için anıtın üzerine çıktı. Tıpkı sahilde yapıldığı gibi anıtın üzerine bıraktığı kıyafetlerinin yanında duruyorlardı. Akıl alacak gibi değildi çünkü turistler ‘Bunun nesi sorun?’ gibi sorular soruyordu. Ne yaptıklarına dair en ufak bir fikirleri yoktu. Bu tıpkı Roma’ya gidip, Trevi Çeşmesi’ne atlamak ve sonra ‘Ne demek bunu yapamazsın?’ demek gibi bir şey. ‘Neyse ne, kimseyi öldürmediler’ diyebilirsiniz. Ama ben bir yere seyahat ettiğimde, bir çeşme görsem, içine atlama isteği duymuyorum. Paris’teysem, Seine nehri kenarında yürüyorsam, kendimi nehre atmam. Prag’a gitsem, bir anıtın üzerine kıyafetlerimi atsam ve yüzmeye gitsem hiçbir şey olmaz mı? Bu, sağduyudur. Neden insanlar böyle şeyleri Venedik’te yapıyor, ama başka yerlerde yapmıyorlar?”