Sapasağlam cezaevine giren albay birkaç ay içinde hayatını kaybetti: Beni sağ çıkarmayacaklar…
Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan, 9 sene önce cezaevinde hayatını kaybeden Mehmet Haşimoğlu’nun hikayesini ve eşi Makbule Haşimoğlu ile görüşmesini bugünkü köşesinden aktardı.
9 yıl önce sapasağlam cezaevine uğurladığı eşini birkaç ay içinde kaybeden Makbule Haşimoğlu “28 Şubat darbecisi” oldukları iddiasıyla emekli generalleri hapsedenler için; “Öyle bir kinleri var ki ellerinden gelse, insanları mezardan çıkarıp tekrar tutuklarlar” dedi.
Pehlivan’ın yazısından ilgili bölüm şöyle oldu:
FETÖ fikri iktidarda, diyoruz…
O yaştaki generaller bu nedenle hapse atılır mı, diye soruyoruz…
Sırf intikam uğruna içeride hayatlarını kaybedebilirler, kaygısı yaşıyoruz.
Haksız mıyız?
Bakın…
Fethullahçı savcı Mustafa Bilgili’nin yazdığı 28 Şubat iddianamesinin son sayfasında “dava açılmasına yer olmayan” isimler listesi var. Onlardan biri de Mehmet Haşimoğlu…
Kimdi, hatırlar mısınız? Dahası, neden sanık listesinde değildi, biliyor musunuz?
Haşimoğlu, topçu albaydı. FETÖ’nün TSK’deki yapılanmasına dair raporlar hazırlayan bir isimdi. İşte bunun maalesef bir bedeli vardı. 28 Şubat soruşturması kapsamında Nisan 2012’de tutuklandı. İçeri girdiğinde hiçbir rahatsızlığı yoktu. Ancak hapiste sağlığı bozuldu. Önce “safrakesesinde taş olduğu” gerekçesiyle GATA’da ameliyat edildi. Lakin, daha toparlanmadan yeniden hapse gönderildi. Haliyle, içeride yine rahatsızlandı ama bu kez dinleyen yoktu. Haftalarca acı çektirildi.
Sonra mı? GATA’da yeniden ameliyat olurken doktor “yanlışlıkla” pankreasını deldi.
O sırada görüştüğü eşi Makbule Haşimoğlu’na şöyle diyecekti:
“Bunlar beni buradan sağ çıkarmayacaklar, hakkını helal et!”
Dediği oldu. Hastanede verdiği yaşam savaşına yenilmek üzereydi.
Öleceğini anlayanlar ancak o zaman Haşimoğlu için tahliye kararı verdi. Ve işte o karardan üç gün sonra da 52 yaşında toprağa gömüldü. Geride eşi ve iki çocuğu kaldı.
Demem o ki… Fethullahçı savcının “davaya gerek yok” diyerek geçiştirdiği Haşimoğlu bir 28 Şubat kumpası şehidiydi.
Peki, ya bugün?
Dokuz yıl önce sapasağlam cezaevine uğurladığı eşini birkaç ay içinde mezara koyan Makbule Haşimoğlu’nu aradım. Bugün hayati tehlikesi olan askerlerin aynı dava kapsamında hapse atılmasını nasıl karşıladığını sordum.
Canı yanıyordu. Şunlar döküldü ağzından:
“Değerli komutanların hapse atılmasına çok üzüldüm. Öyle bir kinleri var ki ellerinden gelse, insanları mezardan çıkarıp tekrar tutuklarlar.”
NE OLMUŞ SAHTEYSE!
Dilimizde tüy bitmesin, hep söyleyelim: 28 Şubat davasını kurgulayanlar Fethullahçı, ana deliller de sahte.
Unutuluyor; Yargıtay sanıklar hakkındaki cezayı onarken çarpıcı bir uzun cümleye imza attı:
“Somut dava yönünden, soruşturma ve kovuşturma safahatında görev almış bir kısım şahısların özellikle dijital delillerle ilgili olarak tespit edilmişse sorumluluklarının gereğine tevessül edilmesi ne denli hukukun gereği ise bu durumun sanıkların sorumluluklarını perdelemesine izin vermemek de aynı gerekliliğin sonucudur.”
Bu ne demek, farkındayız değil mi?
Yargıtay demek istiyor ki:
“Bu davada görev alan savcılar ve hâkimler terör örgütü üyesiymiş, kullandıkları delil de sahteymiş, lakin ne önemi var!”
İnsan aktarırken utanıyor.