Gazetecilik mesleğine 1984 yılında rahmetli Kemal Ilıcak’ın Tercüman Gazetesi’nde başladım. 1990 yılında Hürriyet Gazetesi’ne transfer oldum ve 1996 yılında Kanal D’ye geçerek televizyon camiasına girdim.. Halen, kendi imkanlarımla mesleğimi icra etmeye çalışıyorum. Gazetecilikte ihtisas alanım ağırlıklı olarak, istihbarat, strateji ve terörle mücadeledir. O nedenle siyasilerle pek bağlantım olmazdı. Yine de geçen uzun meslek hayatımda, çeşitli nedenlerle bir çok politikacı ile tanışma fırsatım oldu. Halen TBMM bünyesinde yakından tanıdığım milletvekilleri, genel başkanlar, hatta bakan dahi var..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, MHP lideri Devlet Bahçeli, İYİ Parti lideri Meral Akşener yakın zamana kadar “özel görüşmelerde” bulunduğum siyasetçilerdir. Rahmetli B. Ecevit, M.Yılmaz, T. Özal, M. Yazıcıoğlu gibi liderlerle gazeteci-siyasetçi ilişkim olmuştur.
Bunlar arasında unutamadığım lider ise Başbuğ Alpaslan Türkeş’tir. “Sıcak siyaset” yaptığımız “12 Eylül öncesi”nde tokalaşma ve iki cümle konuşma! fırsatı bulduğum Alpaslan Türkeş ile, o dönemde böyle bir anı yaşamak, genç bir ülkücü için kelimelerle izah edilemeyecek kadar anlamlı idi. O yılların kendine özgü heyecanı vardı ve bir başka anlam taşıyordu..
Aradan “acı ve ızdırap” dolu yıllar geçti. Türkeş, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi tarafından 29 Nisan 1981 tarihinde açılan “MHP ve ülkücü kuruluşlar ana davası” kapsamında, idam cezası istemiyle yargılanmıştı. ( Aynı davaya dahil edilmek üzere İstanbul’dan Ankara’ya sevk edilerek (Yılma Durak, Celal Adan gibi isimlerle) Mamak Cezaevi’ne konuldum. Davanın açılmasıyla hakkımda “takipsizlik kararı” verilmişti) Türkeş, 11 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve toplam 4 yıl 7 ay 25 gün tutuklu kaldıktan sonra, 9 Nisan 1985 tarihinde tahliye edildi. Tahliyesinden sonra zaman zaman geldiği Kartal Yakacık’taki evde bir araya gelerek, sohbet ederdik. Cezaevi sürecinden sonra ilk geldiği İstanbul ziyaretinin, ilk Cuma günü idi. Cuma Namazı için Fatih Caimisi’ni seçmişti. Tercüman Gazetesi’nin Muhabiri olarak, Alpaslan Türkeş’i izlerek rutin haber yapmakla görevlendirilmiştim. İşte o gün, Fatih Camisi içersinde namaz kılındığı esnada, gazeteciliğin de getirdiği refleksle deklanşöre bastım. Namazda olmasına rağmen rahmetli Türkeş’in gözü, patlayan flaşın geldiği noktaya kaydı. Tabii, o heyecanla bir daha deklanşöre basamadığımı itiraf etmeliyim…
O fotoğraf hiç bir yerde yayınlanmadı. Alpaslan Türkeş’in bir cami içerisinde namaz kılarken çekilen ilk ve tek fotoğrafını “Türkulak.com.tr” de yayınlıyorum.
Not : Ayasofya’da ilk namaz Alpaslan Türkeş tarafından kılınmıştır. 1970’li yıllarda Milliyetçi Cephe hükümetinin iktidarı sırasında İslam Konferansı Örgütü’nün Dışişleri Bakanları zirvesinde namaz Ayasofya’da kılınmış.. Ayasofya’da ilk namaz Alpaslan Türkeş tarafından Ayasofya’nın Hünkar Mahfilinde kılınmıştır..
***
Rahmetli Başbuğ Alpaslan Türkeş ile unutamadığım en önemli an ise, O’nun pek kimse tarafından bilinmeyen yönüdür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Meral Akşener gibi liderler ile evlerinde uzun sohbetlet yapan bir gazeteci olarak şunu belirtmek isterim; “Alpaslan Türkeş, her anlamı ile gerçek bir liderliğin tarifidir….”
1988 yılında rahmetli Servet Kabaklı, İrfan Ülkü ve (Halen Yeniçağ Gazetesi İcra Kurulu Başkanı) Ahmet Yabuloğlu’yla birlikte, ailece Etiler’de bahçeli müstakil bir evde toplandık. Bu ev bir işadmına aitti. Rahmetli Türkeş, eşi Seval hanım, ev sahibleri, sanatçı İlhami Gençer ve bizler hep bir aradaydık. Yemek, muhabbet derken saatler ilerlemişti… Ve İlhami Gencer’in eşliğinde milliyetçi marşlar söylüyorduk .. Derken, “Türk Sanat Müziği” ağırlıklı şarkılar söylemeye başladık. Benim için unutulmaz, müthiş anlardı. Hadi marşlar tamam da!.. Başbuğ ile oturmuş karşılıklı şarkı söylüyorduk.. O sert tavırlı, keskin bakışlı, herkesin “önyargılı bir gözle” baktığı Alpaslan Türkeş’in, şarkılara neşe ile eşlik etmesi, açıkcası beni şaşırtmıştı..
İşte, Alpaslan Türkeş’in ne kadar entektüel bir yapıya sahip olduğuna bizzat şahit olmuştum. Hatta o muhteşem anları birlikte yaşamıştık. Tabii, özel bir toplantı olduğu için o gece “kayıt dışı” kaldı.
Bu örnek bağlamında, her liderin ( duygusal bir insan olduğunu) bilinmeyen bir çok yönlerinin bulunduğu gerçeğini unutmayalım….