Marmara Denizi ve Adalar, Resmi Gazete’de cuma günü yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile “özel çevre koruma bölgesi” ilan edildi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı artık tüm bu bölgelerde usül, esas ve planların belirlenmesi, yapılması ve onaylanması sürecinde yetkili mercii olacak.
“Nasıl planların çıkacağını bilmiyoruz”
Kararla birlikte, Adalar ilçesinde imar planı yapma yetkisi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na verilmiş oldu.
Tamamı doğal sit alanı olan Adalar’da planları onama yetkisi zaten Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na aitti. Ancak planları İstanbul Büyükşehir Belediyesi yapıyor ve söz konusu planlar İBB meclisinde onaylanıp ilgili bakanlığa gönderiliyordu. Son karar ile birlikte, bundan böyle çevrenin araştırılması, korunması ve izlenmesine ilişkin belirlenecek usül esas ve planlar Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanıp onaylanacak. Yani İBB, imar planları üzerindeki yetkisini kaybetmiş oldu.
Konuya ilişkin DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İBB İmar ve Şehircilik Daire Başkanı Gürkan Akgün, “Bir kere bir yetki sorunu. Plan yapma yetkisinin yerelden merkeze alınması bir sorundur. İkincisi, bizim yaptığımız planlar kamuoyuna mal olmuş, Adalar bölgesini koruyan ve belirli bir vizyon koyan planlardı. Ancak gelecekte nasıl planlar çıkacak bilmiyoruz. Yassıada planlarını da bakanlık yapmış. Dolayısıyla geleceğe yönelik ne yapılacağına dair herhangi bir bilgimiz yok ancak, geçmiş tecrübelerden öğrendiklerimiz var” yorumunu yaptı.
Kanunun arkasından dolanma
Aslında İBB, yıllardır bir imar planı olmayan Adalar bölgesi için meslek odalarının da görüşünü alarak yeni bir imar planı hazırlayıp Haziran 2021’de İBB Meclisi’ne sunmuştu. Söz konusu plan onay sürecindeydi. Ancak kararla birlikte imar planı yapma ve onaylama sürecinin yeniden başlaması gerekecek.
Çevre hukuku alanında çalışan Avukat Yakup Okumuşoğlu da kararı “yerel yönetim ilkelerine aykırı” bulduğunu ifade ediyor. Konuyu DW Türkçe’ye değerlendiren Okumuşoğlu, “Bu bölgenin Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilmesi ile, ilgili belediyelerin plan yapma yetkisi ellerinden alınmıştır. Dolayısıyla burada söz konusu belediyelerin yargı yoluna başvurma hakları var. Yerel yönetimlerin, yetki alanları içinde plan yapmaları kendi uhdelerindedir. Bunun, Özel Çevre Koruma Alanı ilan edilerek ellerinden alınması, kanunun bir bakıma arkasından dolanma ve yetkilerinin elinden alınması demektir” dedi.
Ekolojik olarak öneme sahip ancak sanayi, turizm veya yapılaşma nedeniyle bozulma veya yok olma riski altında olan bölgeler Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilebiliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre Türkiye’de 16 adet Özel Çevre Koruma Bölgesi bulunuyor. Bunlar arasında Belek, Foça, Datça-Bozburun, Tuz Gölü, Pamukkale gibi bölgeler var.
Son karardaki Özel Çevre Koruma Alanı statüsü yalnızca İstanbul’un Adalar ilçesini kapsamıyor. Marmara Denizi’nin tamamı ile Boğazlar üzerindeki mevcut plan ve projeler, Cumhurbaşkanlığı kararında belirlenen hükümlere göre yapılacak ve değerlendirme sonuçlanana kadar da bu bölgelerdeki uygulamalar duracak.
“Bakanlık sit alanlarını yapılaşmaya açıyor”
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Esin Köymen, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yetki sahibi olduktan sonra doğal sit alanlarını korumak yerine yapılaşmaya açtığını hatırlatıyor. DW Türkçe’ye konuşan Köymen, “Eski adıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir KHK ile kuruldu ve doğal sit alanları üzerinde tasarruf bu bakanlığa geçti. Bakanlık daha önce sit alanı ilan edilen yerlerde, yeni ekolojik temelli bilimsel raporlar hazırladı ve bunların sit derecelerini yeniden değerlendirdi. Bu süreç içinde Boğaziçi Üniversitesi’nde, Yıldız Parkı’nda, Kaşık Adası’nda ve daha pek çok yerdeki sit alanları ‘sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanına’ dönüştürüldü. Bunlara her türlü yerleşim alanı yapılabiliyor ve turizme açılabiliyor” dedi.
“Duyarlılık geliştireceğini düşünmüyoruz”
Köymen, son kararla birlikte tüm Marmara Denizi’nin ve adaların bu kapsama girdiğine dikkat çekerek, “Kanal İstanbul projesi ile ilgili tüm bilim çevreleri ayağa kalkmışken, Karadeniz ile Marmara Denizi’nin nasıl çöp olacağını açıklarken bakanlık, Kanal İstanbul’u savunuyordu. Aynı bakanlık boğaz da dahil, tüm bu alanı özel çevre koruma alanı ilan etti. Burada bizim kaygımız, Marmara’yı korumak adına bu kararı alan yapan bakanlık, aynı zamanda Yassıada’ya ‘Demokrasi Adası’ diyerek tamamını yapılaşmaya açan bakanlık. Tüm bunlar baktığımızda sonuna bakanlığın duyarlılık geliştireceğini düşünmüyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe