MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin Cumhur İttifakı’na geçtikten sonra yaptığı en önemli iş ve icraat nedir derseniz, derim ki; Atatürk‘ün muhafızı, Balkan Savaşlarından Birinci Dünya Savaşı’na, oradan Kurtuluş Savaşına kadar vatan savunmasında görev almış Osman Ağa’nın itibarının geri verilmesine yönelik Meclis’e verdiği tekliftir. Bu ülkücü amaca hizmet eden bir davranıştır.
Öncekiler tartışılır.
Lakabı Topal olan Osman Ağa, Giresunludur.
Fahrettin Paşa’nın “doğuştan asker yaradılışlı” dediği bir adamdır.
Oğuz’un Çepni boyundan, Kaşgarlı Mahmud’un tarif ettiği gibi “düşman görünce gözünü kırpmayan”, gözü kara bir kahramandır.
Bu sebepledir ki düşmanı çoktur.
Osmanlı’nın tükenişiyle birlikte ömrü bütün cephelerde geçmiştir.
Balkan savaşlarında Çatalca önlerinde dizinden yaralanıp “topal” kalmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas cephesinde Ruslara karşı savaşmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda önce Atatürk‘ün isteği ile onun muhafız bölüğünü kurmuş, sonra Çerkez Ethem’in planladığı iki suikastı önlemiştir.
Herkes bilmez.
Millî Mücadele’de sadece bir tek il, (o günlerde Trabzon sancağına bağlı) doğrudan savaşla ilgisi olmadığı halde iki gönüllü alay kurmuştur.
Giresun!
Osman Ağa, Kafkas cephesinde milis binbaşılığa yükselmiş, 47. Giresun Gönüllü Alayı’nın kumandanıdır. 42. Giresun Gönüllü Alayı’nın kumandanı da Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’dır.
Hüseyin Avni Bey, Mangal Dağı savaşlarında şehit olmuştur.
Osman Ağa ve 47. Giresun Gönüllü Alayı, Sakarya Savaşı’nın kaderini değiştirmiştir. Savaşın en kritik aşamasında Atatürk‘ün süngü hücumu emri vermesi karşısında emir subayının “bunların süngüsü yoktur Paşam” demesi üzerine “öyle ise bellerindeki bıçakla saldırsınlar” emriyle Yunan hattını yarıp geçmişlerdir.
Osman Ağa Pontus çetelerine göz açtırmamıştır.
Ruslarla birlikte onların içinde çöreklenen, Erzurum’da, Kars’ta Türklerin köylerini yakıp yıkan, işkenceyle öldüren, kadınların karnını deşip çocuklarını çıkaran Ermeni vahşilerine bütün orduyla birlikte takipte bulunmuş, özellikle Kâzım Karabekir’in yardım isteğine gönüllü birlik göndermiştir.
Savaşlar bitip vatan kurtulduktan sonra Atatürk’ün çağrısıyla Ankara’ya gitmiş, bir zaman sonra samimi olduğu Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’in öldürülmesinden sorumlu tutularak, Meclis’te yaşanan gerilim ve feveranla yakalanma emri çıkarılmış ve çatışmada yaralandığı halde sedyede kurşunlanarak öldürülmüştür.
Osman Ağa yargılanmamış, ifade vermesine izin verilmeden hayatını kayıp etmiştir. Kendini savunamamıştır. Lakin bilen bilmeyen, herkes onu suçlamış ve halen daha suçlamağa devam etmektedir.
Çünkü bizde siyaset, bilimden, araştırmadan, incelememeden çok duygu ile yapılır. Kulaktan duymalar, söylentiler, gerçeklerden daha çok itibar görür.
Osman Ağa’ya düşman olan Pontusçular onu sürekli İngilizlere ve Atina’ya şikayet etmişlerdir.
Benzerlerini Ermeniler yapmıştır.
En sonuncusunu da her gün muhabbet ettiği Ali Şükrü’nün taraftarları yapmıştır. Hâlbuki Ali Şükrü’nün oğlu 1959’da bizzat Giresun’a gelerek, Osman Ağa’nın yakınlarıyla buluşmuş, birlikte Ağa’nın kaledeki mezarına gidip dua ettikten sonra “babamı Osman Ağa öldürmedi. Bunu şifreli mektuplarından ve hatıralarından biliyoruz” diye o günlerde Giresun’da yayınlanan Karadeniz Gazetesi’ne demeç vermiştir.
Gazete arşivde duruyor.
Buna rağmen HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, gibi kişiler suçlamalarına ısrarla devam etmektedir.
Kenanoğlu Meclis’e verdiği soru önergesinde; “İlk olarak 1. Dünya Savaşı yıllarında ortaya çıkan, kanun kaçağı adamları ile birlikte Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermeni tehcirinde yaptığı kötülüklerle ismini duyuran, ardından Rumlara yönelik türlü eziyet ve katliamlarıyla anılan, 1921 yılında TKP Üyesi Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının katledilmesinden de sorumlu olan Topal Osman, 1921’de Sivas’ın Koçgiri bölgesindeki Kürt Alevilerinin katliamıyla da tanınmaktadır” diyor ki, tam anlamıyla cehalet örneği sergiliyor.
Birincisi. Osman Ağa Birinci Dünya Savaşı sırasında ortaya çıkmadı. Ondan önce Balkan savaşlarına gitti.
İkincisi, hiçbir sivil Ermeni’yi katletmedi. Ermeni çetelerini, bütün ordumuzla birlikte Ruslar geri çekilirken takip etti. Tehcir görevi verildiğinde de Giresun’daki Ermenileri, Şebinkarahisar’a kadar götürüp askerî birlikle teslim etti. Ama Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey gibi suçlandı.
1921 yılında TKP üyesi Mustafa Suphi’yi Osman Ağa değil, Trabzon kayıkçı Kâhyası, Kâhya Yahya öldürdü. Kaldı ki Mustafa Suphi, Atatürk‘e, Sultan Galiyev’in selamını ve oradan gönderilen altın paraları getiriyordu. Amaç onun Atatürk’le buluşmasını önlemekti. Öldürenler belli.
Sivas Koçgiri’yi savunan Kenanoğlu’na şaşırmıyoruz. Çünkü o bir ayaklanmaydı ve Yunan, Sakarya’ya ilerlerken Türk Ordusunu İngilizlerin desteği ile arkadan vurma amaçlıydı. İsyanı Ankara hükümetinin gönderdiği Sakallı Nurettin Paşa komutasında Osman Ağa bastırmakla görevlendirilmişti.
İsyan bastırılmasa mıydı?
İsyancıların Kürt olması, Kürt halkını temsil ettiğini göstermez. İsyana katılmayan Kürtler akılsız mıydı?
Osman Ağa, hiçbir sivil Rum’a eziyet etmedi. Çetecilerle de savaştı. Yunanlılarla savaşa giderken kurduğu 47. Alayın bando mızıka takımı Giresunlu Rumlardan oluşuyordu.
Sonuç olarak Osman Ağa, özünde itibarlı bir adamdır. Kahramandır. Bu önergeyi MHP verdi. Millî Mücadele’ye ve hak olana inanan her parti desteklemelidir.
Kahramanlar her partinin sahipleneceği kimselerdir.