Efsanevi mezzo-soprano Cecilia Bartoli, Monte-Carlo Operası’nda Rossini’nin son operakomik eseri Le Comte Ory ile büyülüyor. Ancak bu kez sadece seyirci önünden sahne arkasındaki işlere kadar değil, ayrıca yönetmen koltuğuna da oturarak.
Monte-Carlo Operası’nın ilk kadın yönetmeni olan Bartoli bu görevin kendisi için de beklenmedik olduğunu söylüyor: “Diğer müzisyenlerle çalışma, onlarla müzik yapma isteğim hep oldu. Küçükken piyanoyla başladım. Ardından biraz trompetle ilgilendim, sonrasında ses sanatçılığına geçtim. Ancak sanat yönetmeni olmak benim için de sürpriz oldu.”
Operanın direktörü Jean-Louis Grinda’ya göre Bartoli, opera tarihinde iz bırakan olağanüstü yetenekli bir sanatçı. Dolayısıyla yönetmenlik rolü için de en uygun isim.
Opera binalarındaki eserlerin sanatçılar tarafından yönetilmesi gerektiğini söyleyen Grinda sebebini şu sözlerle de açıklıyor: “Çünkü sanatçılar olabilecek tüm olağan dışı durumları öngörüp ve anlayıp, ona göre ne yönde risk almalınması gerektiğini bilen kişiler”.
“Onun için sahne bir tutku”
Monte-Carlo’nun sahne yönetmenlerinden Moshe Leiser, mezzo-sopranonun çalışma temposunu özetliyor: “Denemek, denemek ve denemek Cecilia’nın yöntemi bu”. Diğer sahne yönetmenlerinden Patrice Caurier ise Bartoli ile yaptığı iş arasındaki işi “tutku” olarak niteliyor.
Cecilia Bartoli’nin yeni sanat mekanı olan Monte-Carlo Operası, Paris Opera binasını da tasarlayan Charles Garnier’in mimari mücevherlerinden biri.
“Garnier salonu, büyüleyici bir salon, akustik açıdan da olağanüstü bir mekan” diyen Bartoli de operaya olan tutkusunu söze döküyor ve ekliyor:
“Geçmişin ve günümüzün büyük sanatçıları burada sahne aldılar. Curaso, Beniamino Gigli, Tebaldi.. Bunları düşününce bu tiyatronun tarihinin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.”
“Burada sahneye çıkma fırsatı elde edememiş sanatçıları, hünerlerini sergilemek için buraya davet etmek isterim. Barok ve Mozart dünyasına açılan bir kapısı da var. Tüm enerjimle ve aşkla devam etmeyi umuyorum, sonuçta her şey sahneyle ilgili”.
Kaynak: Euronews