Mars’a gidecek doğru insanları bulmak hiç de kolay olmayacak. Bu kişilerin asla geri dönememe riskine karşı hazırlıklı olmaları, kızıl gezegene ulaşmak için yaklaşık yedi ay boyunca kapalı bir uzay aracında oturmaları ve herhangi bir görev için Dünya’daki en iyi eğitimli uzmanlardan bazıları olmaları gerekiyor.
Ancak bir araştırmaya göre, bu astronotların karşılaması gereken bir kriter daha var: Kadın olmak. İlk Mars yolculuğuna katılacak her astronot kadın olmalı.
Aslında bu fikir hiç de yeni değil. 1950’lerde NASA’nın Yaşam Bilimleri Özel Komitesi’nin üst düzey yetkilileri, uzay uçuşu için kadın astronotların erkeklere kıyasla neredeyse her açıdan daha uygun olduğunu belirterek Lovelace Uzayda Kadın programı adı altında bir çalışma yürüttü.
Genellikle kadın vücudu erkek vücuduna göre daha küçük ve hafif. Dolayısıyla kadın vücudu uzayda daha az oksijen ve daha az kalori gerektiriyor, bu da ağırlık ve kaynak tasarrufu sağlıyor. Ayrıca kadınların üreme sistemleri radyasyona karşı daha yalıtımlı ve kadınlar kalp krizine erkeklerden daha az eğilimli. Yani özetle, kadınlar hem daha az kaynağa ve daha az alana ihtiyaç duyuyor hem de macerayı anlatmak için sağlıklı bir şekilde geri dönme olasılıkları daha yüksek.
Tabii ki de 1950’li yıllar toplumsal cinsiyet eşitliği ile tanınmıyordu, dolayısıyla uzay görevleri için kadınlara şans verilmiyordu. Sally Ride’ın 1983’teki ünlü uzay uçuşuna kadar Amerikalı kadınlar uzaydan alıkoyuldu, oysa daha önceki tüm roket fırlatmalarında önemli rolleri vardı.
Ataerkil yargıları yıkan bir çalışma
Şimdi ise yeni bir çalışma, Dr. W. Randolph Lovelace II ve General Donald Flickinger’ın 1950’lerdeki fikirlerini bir kez daha teyit ederek astronotların öncelikle kadın olmasının avantajlı olabileceğini öne sürüyor.
Analiz, en uygun astronotun nasıl görüneceğini görmek için uzun uzay uçuşu görevlerinde erkek ve kadınların tahmini oksijen tüketimi, toplam enerji harcaması, karbondioksit ve ısı üretimi ile su gereksinimlerini inceledi.
Araştırma sonucunda erkek astronotların vücut büyüklüğünün tek başına tüm ölçümleri artırmaya yettiği görüldü. Astronotların erkek olması hâlinde toplam enerji harcamasının yüzde 30, oksijen tüketiminin yüzde 60, karbondioksit üretiminin yüzde 60 ve su ihtiyacının yüzde 17 arttığı tespit edildi.
Kadın astronotlarda yapılan çalışmalarda ise yüzde 30’luk bir azalma görüldü. ABD’deki bir erkek ve kadının ortalama boyu ve kilosu baz alındığında, astronotların kadın olması durumunda beslenme gereksinimlerinde ve oksijen üretiminde yüzde 41’e varan bir azalma tespit edildi.
Daha küçük Mars yaşam alanı modüllerine yönelimle beraber veriler, tamamı kadınlardan oluşan mürettebatın ilk Mars inişi için çok daha avantajlı olabileceğini gösteriyor. Uzay aracı yedi ay boyunca seyahat ederken ve tek ikmal istasyonu Dünya’da, 264 milyar 72 milyon kilometre gerideyken, verimliliğe dair her detay hayati önem taşıyor ve belki de doğru cevap kadın astronotlar olabilir.