Macaristan, UEFA Uluslar Ligi’nde dün akşam deplasmanda İngiltere’yi 4-0 mağlup etti ve Almanya ve İtalya’nın da olduğu zorlu grupta 7 puanla ilk sıraya yerleşti. Macar basınında ve kamuoyunda karşılaşma, “ülkede futbolun kaderini etkileyecek tarihi bir an” olarak değerlendirildi.
Haber basına genel olarak “Büyük zafer”, “Tarihi galibiyet”, “İnanılmaz mucize” gibi manşetlerle taşındı. Ancak yayın politikalarına bağlı olarak haberi “İngiltere’yi dört parça ettik” ya da “diz çökerek bizi provoke eden İngilizlere hadlerini bildirdik” türü dikkat çeken başlıklarla manşete çıkaran gazeteler de vardı elbette.
Ama sonuçta bir gerçek var ki, Macaristan’da sporla ilgisi olsun olmasın, kimse bu skora kayıtsız kalmadı. Çünkü bu belki de uzun bir süredir beklenen Macar milli takımının uluslararası futbol dünyasına geri dönüşünün habercisiydi.
Macarların futbolda ‘Altın Takım‘ mirası
Macaristan’da futbol bir spor dalı olmasının çok ötesinde sosyal tarihsel etkileri de olan bir olgu. Toplum içinde yarattığı dalgalanmalar açısından bakıldığında belki de Güney Amerika uluslarının futbola olan gizemli bağıyla kıyaslanabilir.
1954 Macar futbolunun Puskas, Hidegkuti, Kocsis gibi ünlü futbolcularla dünya zirvesinde olduğu yıldı.
1953’de İngiltere’ye karşı Wembley’de kazanılan 6-3’lük zafer de içinde olmak üzere, o yıllarda dünyanın tüm futbol devlerini dize getiren Macar milli takımı “Altın Takım” lakabıyla anılıyordu.
Ancak 1956 ayaklanmasıyla birlikte “Altın Takım” dağıldı, oyuncuların bir kısmı yurt dışına gitti, bir kısmı futbolu bıraktı ve efsane kuşağın ardından Macar futbolu da bir türlü belini doğrultamadı.
Ancak o tarihten beri Macarlar, Godo’yu bekler gibi yeni bir futbol kuşağının gelmesini ve milli takımlarının yine dünyanın korkulu rüyası olmasını bekliyorlar.
İşte dün akşamki maç da, henüz biraz ihtiyatlı bir şekilde olsa da, bunun işareti olarak algılanıyor.
Macar futbolunun son dönemdeki yükselişi, Macaristan’daki spor politikasındaki değişikliklerle elbette yakından bağıntılı bir olay.
Son 20 yıl içinde futbol, spor dalları arasında özel öneme sahip bir “pilot alan” olarak tespit edildi.
Ülkenin pek çok yöresinde devlet desteğiyle sıfırdan inşa edilen modern statlar alt yapıyı hazırlarken bu alana kaynak aktarımını da şirketlere vergilerinin bir kısmını spor kulüplerine bağışlama kapısının açılması sağladı. Kulüpler canlandı, futbol hareketlendi.
Ancak bu süreçte belki de en talihli adım milli takımın başına İtalyan Marco Rossi’nin getirilmesi olmuştu.
Otoritesini sadece futbolcular arasında değil herkese karşı uygulayabilen; başbakan da dahil sokaktaki insana kadar herkesin futbol uzmanı olduğu Macaristan’da, kimseye pabuç bırakmadan yeni bir takım inşasına başlayan İtalyan teknik direktör başarıyı yakaladı.
Rossi, kulüpler düzeyinde hiçbir başarısı olmayan Macaristan futbolundan, milli takımlar düzeyinde dünyanın zirvesinde olan ülkelerle boy ölçüşebilen bir milli takım ortaya çıkardı.
Ve başarısının anahtarı da dayanışmayla, taktik ve stratejik alan kapatmayla, savunma ve atakta birlikte hareketle, birey değil takım olabilmekti.
Uluslar Ligi’nde Ölüm Grubu”
Futbol otoriteleri, son yıllarda güçlenen Macar milli takımının aldığı kayda değer başarılara dikkat çekiyorlardı. Ancak başarıların ardından zaman zaman gelen yenilgiler, bu başarıların kalıcı olmayacağı endişelerini de yaratmıyor değildi.
Bu süreçte en son gelişmeler, yine sürpriz başarılarla geçen yıl Uluslar Ligi’nde A Ligi’ne yükselen, yani futbolun en iyileri arasına giren Macar milli takımının çekilen kuralarda “ölüm grubu” olarak adlandırılan gruba düşmesiyle yaşanmıştı.
Bu grupta son Avrupa Şampiyonu İtalya, son Avrupa ikincisi İngiltere ve Almanya vardı. Şu an itibarıyla dünya sıralamasında 40. sırada olan Macar milli takımı açısından bir kabus ya da bir mucize beklemekten başka alternatif yoktu.
İşte Macar milli takımı bu grupta İngiltere’yi önce Budapeşte’de sonra da dün Wolverhampton’da olmak üzere iki kez yenmeyi başardı.
Dünkü maça ait başka ilginç istatistiki bilgiler de var: Macaristan 69 yıl sonra İngiltere karşısında deplasmanda galip gelmişti ve İngiltere, tarihinde ilk kez 4 gol yediği bir maçta, gol atamadan mağlup olmuştu.
İngiltere milli takımının futbol piyasasındaki değeri Macar milli takımının 12 katıydı. Ancak bunun sahada bir önemi yoktu. Futbol maçı bir futbol borsasında değil, yeşil sahalarda oynanıyordu, 11 futbolcunun, yine 11 futbolcuya karşı 90 dakika süren kıyasıya mücadelesiydi ve bir futbol maçı her zaman üç ihtimalliydi.
İşte buna inanan Macar milli takımı “ölüm grubunda” İngiltere’yi iki kez yendi, Almanya ile berabere kaldı ve İtalya’ya yenildi. Bu sonuçlarla şu an itibarıyla Macaristan grubunda lider.
Zaferin ardından gelen mesajlar
Beklendiği gibi görkemli futbol zaferi, siyaset sahnesinde de bir ulusun yükselişinin işareti olarak algılandı ve tüm politikacılar kendi meşrebine göre bunu yorumladı.
Bazıları öncelikle onur ve kutlama içeren mesajlar yayınlarken bazılarının mesajlarında ise “Macarlara sataşmayın, sonucuna katlanırsınız” türünden meydan okumalar da görülüyordu.
Ancak ihtiyatlı olanlar ve yaşanan gururun değerini arttırmayı hedefleyenler de vardı.
Başbakan Viktor Orban, en büyük seçim zaferinden sonraki mesajını tekrarlamakla yetindi:
“Şimdi mütevazı olma zamanı”.