Yeter ki isteyeyim geçmişimde şahane yolculuklara çıkıyorum. Bazen kokular üzerinden bazen tatlar üzerinden bazen de görsel hatıralar üzerinden. Bugünkü yolculuğum tatlar üzerinden. Ankara’da ortaokul yıllarıma gittim önce, Konyalı bir arkadaşım okula Konya tandır gevreği getirirdi. Ellerimiz hafifçe yağlanırdı tutarken. Bu gevreği yerken doymak bilmezdim sıska bir çocuk olmama rağmen. Okul çıkışı ve cumartesi günleri bir başka arkadaşımın evinde kek karışımı hazırlar çiğ çiğ yerdik. İlkokulda bir arkadaşımızın beslenmesinden sucuk köftesi çıkmıştı, hepimizin ağzının suyu akmış, dili dışarıda masum köpek misali bakakalmıştık. İzmir’de ise yine bir arkadaşımın evinde yeşil erikli etli yaprak sarma yemiştim, ekşi ekşi ne lezzetliydi. Babamla çocukken bembeyaz bezeler yapardık yumurta aklarından, memleketimiz Burdur’a gittiğimizde muhakkak meşhur Burdur ceviz ezmesi alırdık paket paket. Babannemin olduğu her evde tül gibi ince el açması yufkadan katlana katlana el ayası kadar küçülmüş üçgen börek yerdik kıymalı. Isırınca katmer katmer kaçışırdı çıtır yufkalar. Dedem bayılırdı tabağımıza dökülen yufkaları kıtır kıtır yemeye. İzmir’de anneannemin mutfağı zeytinyağda kızarmış hamur kokardı İzmir Karşıyaka’nın kendine has kokusuyla karışık. Puf böreği, üçgen mantı, üstüne zeytinyağlı yoğurt sürülen otlu gözleme en sevdiğim yemekleriydi. Annemin şahane yemeklerinin en başına çocukluğum domatesli pilavı koyar. Tüm zeytinyağlıları şahane yapar, eli lezzetlidir. Annem harika kol böreği açardı ailece şekerimizin düşük olduğu yıllarda, minik minik bohça mantı açar, kapar, üstüne bir de fırınlardı. O börekler mantılar kaç kez kargoyla üniversitede öğrenci evimize geldi, bayram günü gibi şenlikle açardım erzak kolilerini. Erzak kolisi demişken babannem ve dedem özenle hazırlardı yola çıkmadan kolileri. İple bağlar hem sağlamlaştırırdı hem de taşımayı kolaylaştırırdı. Ağırsa elimizi ip kesmesin diye gazete koyardı tutacağımız ipin altına. Kolinin içinde üçgen börek, sarıburma tatlısı, elması, portakalı, tarhanası, erişte makarnası eksik olmazdı. En son pazar alışverişi yapıp, sırt çantama yüklemişti Antalya’dan İzmir’e doğru vedalaşırken. Yanıma da elli lira yolluk koymuştu. O parayı bozdurmaya kıyamamıştım havalimanında su almak için dahi. Alın teri, sevgi ve emek vardı canımın elinin deydiği o parada. Öyle kıymetliydi. Annem her gidişimde tencereyle etli yaprak sarma, yanına muhakkak tere otu, tepsiyle karnıyarık koyar ailece yemeye doyamayız. Avşa’da rahmetli arkadaşım annesi Pembe teyzemde kalmıştım. Bahçesinde rengarenk çiçeklerin arasında uyumuşum bir gün, uyandığımda bir tepsi çörekle gelmişti fırından. Çöreklerin içinden kabuğuyla pişmiş yumurta çıkmıştı. Gözlerim inanamadı, damağın lezzetten çatladı, beynimde adeta panayır günü şenliği coşkusu yaşanmıştı. Yazları bizim için ege’nin en güzel yemeği börülce salatasıdır. Öyle kalabalık bir sofra değil, tek çeşit sarmısaklı, limonlu, zeytinyağ sosu bembeyaz çırpılmış tazecik börülce salatası. Seyahatlerden kalan anılarımda ise Şeb-i Arus ile bütünleşen etli ekmek, Paris’in hemen her yerinde evrensel gıda markalarında dahi peşimi bırakmayan ağır yağ kokusu, İngiltere seyahatime damga vuran yavan yiyeceklerin başında evinde kaldığım hanımın lezzetsiz tost ekmeği üzerine sürdüğü reçel var. İki dilim ekmeği geçmeme kuralı vardı sanki evde. Eminim ben okula çıkınca esas yiyeceklerini açıp yiyordu. Nereden mi biliyorum? Ben güç geçtikçe kilo verirken o alıyordu çünkü. Bursa seyahatimeyse anılarımın baş köşesine tahanlı pide padişah gibi oturur, işte bu anım ağzımı sulandırdı. Benim hayatımda sevdiklerimle paylaştığım lezzetli yiyecekler var ve birbirimize olan sevgimizi benim için yiyecekler sembolize ediyor. Ne kadar lezzetliyse o kadar sevmiş, sevilmişiz, ne kadar lezzetsizse o kadar sevgiden yoksun, sevgiye aç günler geçirmişiz gibi. Sevip sevildiğimiz nice lezzetli günler dileğiyle, afiyetle kalın.