15 Ocak 1950’de kilisenin gerçekleştirdiği Enosis Plebisitinde Rumların %96’sının Enosis istediği ortaya çıktı Yunanistan 24 Eylül 1954’te bu sonucu BM Genel Kurulu’na taşıyarak adanın Yunanistan’a verilmesini (ENOSİS) talep etti. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin sert tepkisi üzerine BM bunu reddetti.
Bunun üzerine ENOSİS’i silahla gerçekleştirme kararı alan Makarios 1 Nisan 1955’te EOKA terör örgütünü faaliyete geçirdi. İngiltere, 29 Ağustos 1955’te Londra Konferansını topladı.
Konferansta Yunanistan, self-determinasyon yoluyla Enosis isteğini yinelerken, İngiltere Dışişleri Bakanı Macmillan, İngiltere’nin NATO ve Bağdat Paktı içinde görevlerini yerine getirebilmesi için Kıbrıs’ın tümünün İngiltere’nin elinde kalması gerektiğini öne sürdü.
Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ise statükonun korunmaması halinde “KIBRIS’IN GEÇMİŞTE ASIL SAHİBİ OLAN TÜRKİYE’YE İADESİ GEREKTİĞİNİ” savundu.
24 Ağustos 1955’te ise Türkiye Başbakanı Adnan Menderes adanın statüsünde bir değişiklik olacaksa “KIBRIS’IN TÜRKİYE’YE VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ” açıkladı.
12 Haziran 1956’da ise TBMM, geçmişte alınan “KIBRIS’IN TÜRKİYE’YE İADESİNİ” öngören kararını, TAKSİM (adanın yarısının Türkiye’ye, yarısının Yunanistan’a verilmesi) lehine değiştirdi ve “TAKSİM” tezini resmî hükümet politikası olarak desteklediğini” açıkladı.
28 Aralık 1956’da da Başbakan Menderes TBMM’de yaptığı konuşmada, “Kıbrıs’ta Türk halkı ile Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak en iyi çözümün TAKSİM olduğunu” belirtti. Türkiye ve Kıbrıs’ta büyük TAKSİM mitingleri düzenlendi. Türk basını TAKSİM manşetleri atmaya başladı. Türkiye’nin bütün illerinde yapılan ve Dr. Fazıl Küçük‘ün de konuştuğu bu mitingler gazete sayfalarını doldurdu. Böylece TAKSİM Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı için ulusal bir hedef haline geldi Ocak 1958’de önderimiz Dr. Fazıl Küçük‘ü kabul eden Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, “Kıbrıs’ın Türkiye için millî bir dava olduğunu Taksimi kabul etmekle azami fedakarlığı yaptığımızı ve Türkiye’nin millî iradesi dışında Kıbrıs sorununa bir hâl şekli bulunmasına olanak bulunmadığını” tüm ülkelere bildirdi.
Dr. Fazıl Küçük ise basına yapmış olduğu açıklamada “120 bin Kıbrıs Türkü adına, adada Rumlarla birlikte yaşama imkânı kalmadığını” açıkladı.
21 Ocak 1958 sabahı Lefkoşa Türk Erkek Lisesi öğrencileri okula girişlerinde, Rumların duvarlara boyalarla EOKA yazdığını gördü. Durumu protesto etmek için önce okulun bahçesinde toplanan Türk Lisesi öğrencileri Atatürk Meydanı’na doğru yürüyüşe geçtiler. İngiliz askerleri öğrencilerin ellerindeki bayrakları almak isteyince bayraklarını vermek istemeyen öğrencileri copladı.
25 Ocak’ta bu kez Limasol’da “TAKSİM” lehinde yapılan yürüyüşlere İngiliz askerleri tarafından göz yaşartıcı bombalarla saldırıldı.
26 Ocak günü Vali Foot, Ankara’da görüşmeler yaparken Bozkurt Gazetesi’ne gelen bir telgraf daha gazete yayınlanmadan “İngiltere Taksim’i kabul etti” şeklinde hızla halk arasında yayıldı.
- Ocak günü halk, İngiliz sömürge yönetimine karşı “YA TAKSİM YA ÖLÜM” sloganıyla yollara döküldü. Yürüyüşe geçen lise öğrencileri ve halk Evkaf Binası ve Atatürk Meydanı’nda İngiliz askerlerinin göz yaşartıcı bomba ve coplu saldırılarına maruz kaldı.
İngiliz askerlerinin, copuna, tüfeğine, göz yaşartıcı bombalarına karşı Kıbrıs Türk gençliği taşla, sopayla karşılık veriyordu. Bu esnada içinde İngiliz askerleri olan bir askerî cip Girne Kapısı yönünden Atatürk Meydanı’na dalarak kalabalığın arasına girdi ve 4 Türkü çiğnedi.
Mehmet Ahmet Bondigo (20) hemen orada şehit olurken Meriç köyünden Şerife Mehmet ağır yaralandı ve kaldırıldığı hastanede şehit oldu… Bu durum karşısında öğrenciler ve halkımız İngiliz askerlerine karşı yeniden saldırıya geçti. Göz yaşartıcı bombalar, taşlar ve şişeler havada uçuştu. Bu arada Lefkoşa Polis Merkezi önündeki 3 araba yakıldı. Atatürk Meydanı, Polis Merkezi önü savaş alanına döndü…
Çatışmalar devam ederken aynı anda Girne Kapısı yakınlarındaki Rumlara ait Ford garajı yakıldı. Rumların taşlı, sopalı saldırılarına tepki göstermeyen İngiliz askerlerinin Türk öğrenciler üzerine kurşun yağdırmalarını Kıbrıs Türk halkı kabul edemiyordu… Çatışmalar ertesi gün de sürdü.
28 Ocak’ta Lefkoşa’da “Bayrağımız Canımız, Feda Olsun Kanımız, Kurtulsun Vatanımız, Ya taksim ya ölüm” sloganlarıyla İngiliz askerleriyle yeniden çatışmaya giren gençlerden İbrahim Ali (19), Mustafa Ahmet (20) ve Sermet Kanatlı (20) şehit edildi. Aynı gün Mağusa’da, Limasol’da, Baf’ta, Lefke’de çatışmalar sürdü. Mağusa’da yer alan gösterilerde Fuat Yusuf (33) ve Safa Muharrem (28) adlı iki gencimiz daha şehit edildi. Böylece 2 gün içinde Lefkoşa’da 5 ve Mağusa’da 2 şehit verdik. Şehitlerimiz on binlerce kişinin katıldığı sessiz bir törenle toprağa verildi.
Eşit ortaklığımızın kabul edildiği Zürih ve Londra Antlaşmalarına giden yolu açan 27-28 Ocak direnişimiz ve TMT öncülüğündeki soylu millî mücadelemiz oldu.
27 Kasım 1957’de Rauf Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi tarafından kurulan TMT direnişe sahip çıktı
27-28 Ocak direnişi bir kez daha, Kıbrıs Türk Halkı ve Türkiye dikkate alınmadan varılacak herhangi bir çözümün yaşama şansı olmadığını gözler önüne serdi.
27-28 Ocak direnişinin bir diğer önemli yanı, Türk halkının, iddia edildiği gibi İngiliz yanlısı olmadığını net bir şekilde ortaya koyması ve Enosis’e olduğu kadar sömürge yönetimine de karşı olduğumuzu göstermesiydi.
27-28 Ocak direnişi, Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye’nin pozisyonunu güçlendirdi, Türk halkını kale almayacak bir çözümün mümkün olmadığını gösterdi, adanın bağımsızlığına giden yolun açılmasına ve Türk halkının Enosis’e karşı mücadele azminin doruğa çıkmasına neden oldu.
O gün savunulan TAKSİM tezi 16 yıl sonra 20 Temmuz 1974’de, Enosis’e 5 kala, Türk Barış Harekâtı ile fiilen gerçekleştirildi. Yarısı olmasa bile adanın yüzde 36’sı özgürleştirildi. 15 Kasım 1983’de özgürleştirilmiş bu topraklar üzerinde bağımsız egemen KKTC kuruldu.
Peki millî mücadele adanın yüzde 36’sının kurtarılması ve KKTC’nin kuruluşu ile bitti mi?
Bir TMT’ci olarak silah, bayrak, Kuran üzerine yaptığım yemine göre bitmedi. 1 Ağustos 1958’de devreye konan Seferberlik Tetkik Kurulu Planı’nın adı, TMT‘nin asıl adı ve hedefi de olan “KIBRIS İSTİRDAT PLANI” (KİP) dır. Bugünkü Türkçe ile “KIBRIS’I GERİ ALMA PLANI”…
Hedef hâlâ yürürlüktedir. Kıbrıs, asıl sahibi olan Türklerin hakimiyetine geçmedikçe ve RUMLARIN TÜM ADAYI YUNAN YAPMA (ENOSİS) hedefi devam ettikçe KİP hâlâ geçerlidir. Bu elbette benim şahsi görüşüm ve yaptığım yemine göre görevimdir, hedefimdir.
Şanlı direniş yolunda hayatını kaybeden aziz şehitlerimizi ve liderlerimiz Dr. Fazıl Küçük ile Rauf Denktaş‘ı rahmet ve minnetle anıyorum.
Emanetleri her ne pahasına olursa olsun korunacaktır.