16 Mart 2021
- Yeniçağ yazarı Arslan Bulut, bu günkü yazısında, Türkiye’de Atatürk izlerinin kimler tarafından silinmek istendiğini yazdı;
Danıştay, “Türk’üm doğruyum” andının kaldırılması yönünde karar verirken bir skandala daha imza attı ve devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının kaldırılması yönünde oy kullandı. Zülfü Livaneli de “Atatürk Kemalist değildi” diye böyle bir ortamda saçma bir tartışma başlatmaya çalıştı.
Bu tür girişimleri, önceden ABD ve Avrupa yapardı! Şimdi Danıştay kadrolarını değiştirerek aynı hedefe yürümeye çabalıyorlar. Peki neden içeriden de dışarıdan da Atatürk‘e saldırıyorlar?
Kendi yazı arşivimde bu konuda birkaç kitap hacminde veri var…
***
Bilindiği gibi Türkiye’nin kuruluş felsefesinin ortadan kaldırılması; Kemalizm’in yok edilmesi projesinin asıl sahibi, CIA’nın Türkiye sorumlusu Graham Fuller‘dir.
Graham Fuller ve Paul Henze, 1980’li yıllardan itibaren, “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslâm’dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir” demeye başlamıştı. Bunun için de Fazilet Partisi içindeki kadroyu desteklemek gerektiğini söylediler ve gereğini yaptılar!
Fuller, 1990 yılında Ufuk Güldemir‘e “Kemalizm miadını doldurdu, artık piyasacı-küreselleşmeci, İslâmın ana belirleyici olduğu Osmanlı benzeri Yeni Türkiye’nin zamanı geldi?” demişti.
Fuller’in hedefi, Kemalizm üzerinden Türklüğü yıkmaktır! Bu itibarla Atatürk‘e hakaret içeren bütün eylemlerin ve “Siyasete bir Osmanlı sokma projesi”nin arkasında da CIA vardır!
***
ABD için strateji üreten Samuel Huntington, 1996 yılında “Medeniyetler Çatışması” kitabında, “Türkiye’nin bir an önce Atatürk’ten ve Atatürk’ün laiklik tanımından kurtulması gerekir. Türkiye, Atatürk’ün mirasını bilinçli bir şekilde reddedip kendisini İslâm’ın bir lideri olarak yeniden tanımlamalıdır” diye yazmıştı.
Huntington‘a göre “Böyle bir hamle aynı zamanda Atatürk kalibresinde bir lideri, Türkiye’yi bölünmüş bir ülke olmaktan çıkarıp çekirdek bir devlet haline getirmek için gerekli siyasal ve dinsel meşruluğu kendisinde toplamış olan bir lideri gerektirir” idi!
Bu bakış açısına göre Ayasofya’nın ibadete açılması da Türkiye’nin “Batı güdümlü bir İslâm devleti” olabilmesinin önemli bir adımıdır; çünkü Ayasofya, yeni rejime siyasal ve dinsel meşruiyet sağlama aracıdır!
***
Huntington ve takipçilerine göre, “Türk’ün hakkından gelmek” için Türkiye’yi Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak şarttır. Avrupa Parlamentosu’nda Andrew Duff adlı bir İngiliz milletvekili vardı… FETÖ yapılanmasına destek oluyordu. Duff, misafir olarak geldiği Bilgi Üniversitesi’nde, Zaman gazetesi muhabirine “Türkiye artık Kemalizm’i ciddi biçimde tartışmak zorunda. Kemalizm’in tepki veren bir ulusalcılığa kaydığını hepimiz biliyoruz. Bu, büyük bir yanlış.” demişti.
2005 Eylül’ünde de “Türkiye, Avrupa’nın gerçek partneri olabilmek için klasik milliyetçi Kemalizm’le mücadele etmelidir. Devletin gücü azaltılmalıdır. Kemalizm reforme edilmeli ve bu eski liderin fotoğrafları kamu binalarının duvarlarından indirilmelidir. Sadece yasalar, anayasa değil Kemalizm kültürü ve felsefesi de değişmeli. Türkiye’nin merkeziyetçi yönetim yapısından adem-i merkeziyetçi yapıya geçmeye ihtiyacı var. Diyarbakır’da bölgesel otonomiye varacak şekilde merkeziyetçi yapının değişmesi iyi olur.” diye konuşmuştu.
***
Abdullah Öcalan da benzer şekilde bir “iç konfederasyon”dan bahsediyordu! Sonradan “Demokratik Konfederalizm” diye Bernard Lewis‘in “Orta Doğu Birleşik Devletleri” projesine geçiş yaptı.
Kısacası hem içeriden hem dışarıdan “Pılınızı pırtınızı toplayın, geldiğiniz yere, yani Orta Asya’ya dönün” diyorlar ama hâlâ anlamak istemiyoruz. Oysa biz en az “yedi bin yıldır” buradaydık. Orta Asya’ya da buradan gitmiştik…
CHP’den de ses çıkmıyor? AKP ile bu konularda aralarında bir fark yok mudur?