Türkiye’nin Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin davayı 7 Nisan’da görülen sekizinci duruşmada Suudi Arabistan’a devretmesi dünya gündemine oturdu. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Kaşıkçı ailesinin avukatı Ali Ceylan, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına itiraz edeceklerini belirterek, “Türkiye’deki yargılama bitmedi. Daha cevabı beklenen yazılar var. ‘Dosya kapandı’ deniyor ama hukuki olarak kapanmadı” diyor.
Deutsche Welle Türkçe: Savcı esas hakkındaki mütalaasında, Kaşıkçı yargılamasının Suudi Arabistan’a devredilmesini ve sanıklar hakkında çıkarılan kırmızı bülten kararlarının devredilmesini talep etti. Siz bu yönde bir mütalaa bekliyor muydunuz?
Avukat Ali Ceylan: Aslında şaşırdık. Bir önceki duruşmada mahkeme resen bir yazı yazalım dedi Suudi Arabistan’a. “Burada yargılanan kişiler orada yargılandı mı? Yargılandıysa ne cezalar aldı?” gibi bir yazı yazmaktan bahsetti. O yazının amacı aslında şuydu: Mesela bir kişi hem burada hem orada yargılandı. Türkiye’de, diyelim ki 30 sene hapse çarptırıldı. 10 sene yatmış aynı suçtan Suudi Arabistan’da, o zaman 10 senesini düşüyorsunuz mesela. Biz onunla ilgili sorulduğunu düşündük ama o zaman da garipsemiştik. Suudi tarafından gelen, “Biz bunları yargıladık, ekte kararı gönderiyorum. Dosyayı bana devret” gibi bir cevabı tabii beklemiyorduk. O duruşmada biz daha savcılık mütalaasını görmemiştik. O gün alamadık. UYAP’a daha yüklenmemişti. O yüzden mütalaada ne yazdığını bilerek duruşmada bir şey diyemedik. Savcılığın mütalaası tamamen Suudilerin talebi yönünde olmuş oldu ama biz o sırada Suudilerin talebini bilmiyorduk.
Türkiye’deki soruşturmanın etkin bir şekilde yürütüldüğünü düşünüyor musunuz?
Genel olarak başarılıydı. Hatalar olmuştur, eksikler olmuştur ama gerçekten etkin yürütüldüğüne inanıyorum. Suudi başkonsolos olayın ardından Türkiye’den gitti ama gitmesi engellenebilirdi. En azından ifadesine başvurulabilirdi çünkü böyle durumlarda konsoloslukların dokunulmazlığı ağır cezalık ya da suç üstü hallerinde yok. İfade alınabilirdi. Ama genel olarak, “Başarısız bir soruşturma” asla demem. Daha dosyanın yargılaması bitmedi. Daha cevabı beklenen yazılar var. Henüz Apple’dan cevap gelmedi mesela (Kaşıkçı’nın başkonsolosluğa girmeden Apple Watch’un ses kayıt özelliğini açtığı, nişanlısı Hatice Cengiz’e bıraktığı cep telefonu ile kolundaki akıllı saati eşleştirdiği, konsolosluktaki anların bu saate kaydedildiği iddia edilmişti). Tüm delillerin toplanması biter, sadece ve sadece sanıkların savunma vermesi kalır. Orada tıkandığınız zaman yargılamanın devri çözüm olacaksa gerçekten belki o zaman düşünülebilir ama daha bu dosyada delillerin tamamı toplanmadı. Kanunda, “Adli yardım yoluyla sanıkların ifadelerini almaya çalış” diyor. Öyle de alamıyorsan ifadelerini devredilebilir diyor mesela. E onu da yapmadı mahkeme. Adalet Bakanlığı, “Biz olumlu görüş vereceğiz” dedikten sonra zaten mahkemenin takdir hakkı da yok. Kanun, “Bakanlık olumlu görüş verirse devredilir” diyor. Mahkemenin aksini demesi sürpriz olurdu. Adalet Bakanlığı’nın dosyanın devredilmesi işlemine ilişkin yürütmenin durdurulması için Ankara İdare Mahkemesi’ne dava açtık. Bakanlık şu gerekçeyle uygun bulmuş bu devri: “Sanıkların iadesi talebimiz reddedildi. Bizde de 6706 Sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu var. Biz devredelim, onlar yargılasın.”
Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, “O konsolosluktaki şoföründen, çaycısından, herkesten şikayetçiyim” demişti. Sizler de avukatları olarak konsoloslukta keşif yapılarak tanıkların burada dinlenmesini talep etmiştiniz. Bu talebiniz gerçekleşti mi?
Hayır, reddedildi. Keşif yapılmasının tamamen önü kapatılmamış, “Şu aşamada reddedildi” denilmişti ama konsoloslukta tanıklar eşliğinde keşif yapılabilirdi. Bu kadar insanın aklını zorlayan bir olayda tanıkları yerinde dinlemek daha etkili olabilirdi. Ben olsam keşif yapardım ama bu bir takdir hakkıdır. Mahkeme talebi kabul ederdi, Suudi Arabistan keşfe izin vermezdi, o ayrı tabii.
“Müebbet hapis cezası istenen dosyayı devrediyorsunuz”
Türkiye’de Kaşıkçı cinayetine ilişkin iki iddianame hazırlandı. İddianameleri hukuki açıdan nasıl değerlendirirsiniz?
İddianameler yeterli detaya sahip. Müebbet hapis istendi. Birden fazla müebbet hapis cezası istediğiniz dosyayı devrediyorsunuz. O ayrı bir şey, tartışmalı oluyor tabii. Duruşmada da söyledim: Böyle bir devir ancak dosyayı devrettiğiniz ülkede bu konunun gerçekten çözüleceğine inanıyorsanız olabilir. Ve sadece kalbinizden gelen bir inanç değil yani, ortada gerçekler var, olgular var, deliller var. Bütün bunlar başka bir ülkenin mahkemesini işaret ediyorsa ve siz de buna vicdanen kaniyseniz olabilir ama dünyada Suudi Arabistan’da hukuk sisteminin nasıl olduğunu gösteren binlerce rapor çıkar. Orayı bir aile yönetiyor. Ülkenin adı, ailenin adı yani. Siz nasıl dosyayı oraya verebilirsiniz? Sözün bittiği yerdeyiz. Bunu bana Hatice hanım söylemişti ama, ne oldu? Olan, Cemal Kaşıkçı’ya oldu. Öldüğüyle kaldı.
Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili olarak Suudi Arabistan’da görülen davada beş kişiye idam, üç kişiye ise toplam 24 yıl hapis cezası verildi. Türkiye o zaman bu mahkeme kararlarını “cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılmasına ve adaletin tecellisine yönelik beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu“ gerekçesiyle eleştirmişti. Türkiye’nin tepkisini siz nasıl karşılamıştınız?
O tepkiye biz de katılmıştık. O tepkinin altına imzamı atarım, bugün de atarım yani. Orada göstermelik bir yargılama yapıldı. Medyada yargılanan insanların ortalıkta gezdiği yönünde çok sayıda haber çıktı. Türkiye bu tepkisinde yalnız bırakıldı mı? Bırakıldı. Uluslararası hukuk mekanizmaları hiç harekete geçmedi. Bugün bir yargılama Türkiye’de var, vardı birkaç güne kadar. Bir de ABD’de mahkeme “Bu davaya bakılabilir mi bakılamaz mı” noktasında. Yani daha yargılama yok, çok başında.
“Yanlarına kâr kaldı mı? Kaldı”
Türkiye’deki yargılamanın devam etmesi neden önemliydi?
Yargılamanın hukuken burada yapılması gerekiyor. Olay bizim topraklarımızda olmuş. Bütün deliller burada toplanmış. Daha ses kayıtları kamuoyuna açıklanmadı. Gerçeği hukuken burada bulabilirsek bulacağız. Ayrıca, “Yapanın yanına kâr kalıyor” algısı olmamalıydı diye düşünüyorum. “Yarın bir başkası da Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülebilir ve sonuç da böyle olur” gibi bir algı, beni Türk vatandaşı olarak rahatsız ediyor. Yanlarına kâr kaldı mı? Kaldı. Etkili bir şekilde yargılandı mı bu insanlar? Yargılanmadılar. Dünya arkasında durmadı bu işin. Suudi Arabistan’la milyarlarca dolarlık sözleşme imzalayan sesini kesti. Burada bir misyon yüklemişti bu ülke. Ona yoralım diyeceğim ama bildiğim kadarıyla biz milyarlarca dolarlık sözleşme de imzalamadık. Öyle bir sözleşme olsa dahi olmamalı ama en azından kamuoyunun bir fikri olurdu. Şu an hepimiz fikirsiz kaldık.
Kaşıkçı’ya ait cesetin nerede olduğuna dair halen bir bilgi yok, değil mi?
Hayır, bilmiyoruz. Suudi Arabistan da bununla ilgili bir şey söylemedi hiçbir zaman.
Peki bundan sonra Türkiye’deki hukuki süreç nasıl ilerleyecek?
Buradaki hukuki süreç bitmedi. Birincisi, bizim Adalet Bakanlığı’nın işlemine karşı açtığımız dava var. Bunun ilk derece mahkemesi var, oradan kaybedersek Danıştay’ı var. Orada bir süreç yürüyecek. İkincisi, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına itiraz süremiz var. Üçüncüsü, dosyaya durma kararı verildi. Dosya kenarda beklemeye alındı. Haberlerde “Dosya kapandı” deniyor ama hukuki olarak kapanmadı. Bakalım Suudi Arabistan ne yapacak? Bizde yargılanıp orada beraat eden üç kişi var. Onların Türkiye’de her türlü yargılanmaya devam edilmesi gerekiyor bence. Türkiye, Suudi Arabistan’daki gelişmelere göre, “Ben orada yapılanları yeterli buldum ve dosyayı düşürüyorum” kısmını işte o gün diyebilir. Ya da “Etkili bir yargılama olarak görmedim, ben burada devam ediyorum” diyebilir.
Kaynak: Euronews