Evet, İstanbul bir finans merkezi olmaz!
Olmaz nasıl çölde balık hali, kuzey kutbunda muz serası olmazsa İstanbul’da finans merkezi olmaz!
Sebebi basit, çok basit; çünkü nasıl çölde balık, kuzey kutbunda muz bulunmuyorsa İstanbul’da da finans bulunmuyor…
Bir yerin finans merkezi olabilmesi için önce orada göllenmiş para, yani bolca finans kaynağı bulunmalıdır.
Türk ekonomisinin en önemli eksiği ise sermaye ve finans kaynaklarının yetersiz olmasıdır. Türk ekonomisi finansal kaynaklar açısından tam anlamıyla Büyük Sahra çölü gibidir, dışarıdan ciddi bir kaynak gelmezse finans bulmak neredeyse imkânsızdır.
Bakın sevgili okurlarım; Norveç varlık fonunda birikmiş bir trilyon dolardan fazla para var, üstelik dahası da devamlı olarak geliyor, üstüne ekleniyor ama Norveç bile kalkıp biz finans merkezi olacağız diye bir hayal kurmuyor değil mi?
Türkiye’de ise Merkez Bankası’nın kasası bile tam takır kuru bakır, resmen fare düşse kafasını yarar halleri yaşanıyor…
Merkez Bankası kasasını sıfırlamak için bile kendimize ait bir 50 milyar dolar kadar paramızın olması lazım, durum o kadar feci boyuttaki bugün cebinde 100 doları olan genç bile Merkez Bankası’ndan daha fazla dolar sahibidir. Ama kalkmış biz finans merkezi kuruyoruz deniyor yahu buna kargalar bile gülmez mi?
Ayrıca para sahibi insanlar akıllıdır, paraya ve servetlere yönelik en büyük tehdidin daima devletlerden geldiğini de çok ama çok iyi bilirler. Bu yüzden servet ve birikim sahibi olanlar yatırımlarını daima hukukun iyi ve vatandaştan yana işlediği demokrasinin hâkim olduğu, devletin servetler ve yatırımlar için tehdit oluşturmadığı ülkelerde tutarlar.
Hiç kimse kanunların, kuralların bir diktatörün iki dudağı arasından çıkan sözlere göre değiştiği bir ülkede parasını, malını mülkünü, servetini tutmaz.
Aklı başı yerinde hiç kimse demokrasinin olmadığı hukukun adam gibi işlemediği topraklarda yatırım yapmaz.
Yani finans merkezi olmak istiyorsan:
1- Finansın olacak…
2- Demokrasin olacak…
3- Hukuk iyi işleyecek…
Bu koşulları yerine getiremiyorsan bir finans merkezi olman asla mümkün değildir.
Finans merkezleri beton döküp, asfalt döşeyip lüks binalar dikilerek inşa edilemez. Finans sahiplerinin zaten nereye yatıracaklarını düşündükleri tonla parası vardır. Bir ülkenin ya da bir kentin finans merkezi olabilmesi için gerekli koşullar varsa finans sahipleri oraya istedikleri binaları istedikleri gibi dikerler, bir devletin kendileri için bina dikmesini falan beklemezler.
Diğer yandan, günümüzde para sayısallaştı, artık hepimiz daha ziyade sayısal para kullanıyoruz. Kredi kartları, internet erişimleri ve saire kullanarak elimizi kâğıt paraya değmeden işlem yapıyoruz, para gönderip alıyor ve ödemelerde bulunuyoruz değil mi? İnsanlar artık parasal işlemlerinin ve alışverişlerinin çok büyük bir kısmını internet üstünden sayısal para ile yapıyor ve üstelik bu işlemlerin tamamı anında oluyor, 7/24 hiç durmadan dünyayı ışık hızında fır dönüyor.
Böyle bir sayısal dünya doğmaktayken finans merkezi olarak kullanılacak fizik mekanlara, beton merkezlere ihtiyaç var mı?
Artık ne altın ya da gümüş külçelerinin ve ne de kâğıt para balyalarının oradan buraya taşınmasına gerek duymuyoruz, bu yüzden fiziki mekânsal yakınlıklara ve öbeklenmelere de ihtiyaç duyulmuyor.
Ayrıca İstanbul ağır deprem tehdidi altında, çağdaş insan hak ve özgürlükleri durmadan ihlal ediliyor, insanlar bir tweet attı, iki laf etti diye sabaha karşı evden alınıyor. Ülkede koşullar böyleyken finansçılar, hele hele uluslararası finansçılar, neden yaşamak ve çalışmak için İstanbul’u tercih etsin?
Son söz Osman Kavala neredeyse 2 bin gündür Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına rağmen hâlâ içerdeyse yurt dışından buraya aklı başı yerinde birinin gelip yaşaması ve çalışması asla beklenemez…