İnsanlığın gezegenimizde yol açtığı çevre değişikliklerini yeni bir jeolojik dönem olarak tanımlayabilmek için bir süredir çalışmalar yürüten uzmanlar, Crawford’un mükemmel bir örnek olduğu görüşüne vardı.
Bu gölde biriken tortular, insanlığın çevreye en önemli etkilerinden biri olan yaygın fosil yakıt kullanımını hatta nükleer bomba denemelerinden sonra yayılan plutonyumu mükemmel şekilde -deyim yerindeyse- kayıt altına almış.
İşte bu tortuların oluşturduğu çamur tabakaları, uzmanlara göre, Antroposen adını verdikleri, insanla başlayan yeni bir jeolojik evrenin başlangıcına işaret ediyor.
Araştırmacılar bu işaretleri, öneminin altını çizmek için “altın işaret” ya da daha resmi adıyla Küresel Stratotip Akışı Bölüm ve Noktası” (kısaltması GSSP) olarak nitelemek istiyorlar.
Dünya’nın jeolojik tarihindeki diğer önemli dönüşümler hep GSSP olarak anılıyor. Bunun gerçek hayatta karşılığı genellikle, bilimsel olarak önemli olduğu düşünülen jeolojik tabakaların bulunduğu yere bir pirinç çivi çakılması.
Ama Crawford Gölü söz konusu olduğunda bu, Kanada’nın başkenti Ottowa’daki bir müzeye kaldırılan dondurulmuş tortu kesitinin yanına konulan bir pirinç levha olarak görülebilecek.
Sondajla gölün dibinden alınan derin tortu örneklem kesitinin dev bir lolipop gibi göründüğünü ama yıl yıl birbirinden ayırılabildiğini anlatıyor.
Antroposen Çalışma Grubu’nun sekreteri Dr Turner “Bu yıllık katmanlar fosil yakıt ürünlerinin kullanımını, plutonyumu, jeo-kimyada, mikro-ekolojide ve çevresel değişimi gösteren benzeri her türlü şeyi kayda geçiriyor.”
Bu tablodan Triasik, Jurasik ve Kretase dönemlerini hatırlarsınız. Şu anda yaşadığımız ve son buzul çağının kapandığı 11 bin 700 yıl öncesinde başlayan döneme ise Holosen Evre deniyor.
Antroposen Çalışma Grubu son on yıl boyunca bu tabloda güncelleme yapmak gerekip gerekmediği sorusuna yanıt arıyordu.
Uzmanlardan oluşan grup artık tabloyu güncellemek için yeterli kanıt toplandığı görüşünde. Yeni dönemin başlangıcının ise 1950 olması gerektiğini düşünüyorlar.
Bu tarih “Büyük hızlanış” olarak adlandırılan yani insan nüfusu ve tüketim kalıplarındeki değişimin birden hızlandığı yıla işaret ediyor. Aynı zamanda teknolojinin gelişmesiyle eşzamanlı olarak aluminyum, beton ve plastik kullanımının hızla yaygınlaşmasına da denk düşüyor.
Crawford’un dibindeki tortulara bakıldığında değişimdeki hızlanmanın izi yıl yıl sürülebiliyor.
Sıcak yaz aylarında oluşan alg ve büyüyen yosunlar göl suyunun çok küçük kalsit kristaller oluşturmasına yol açıyor. Bunlar gölün dibine düşerek beyaz bir tabaka oluşturuyor. Soğuk kış aylarında alg ve diğer organizmalar ölüyor ve bunlardan kalan organik maddeler de kahverengi-siyah bir tabaka oluşturuyor.
Fakat mevsimlere bağlı bu açık ve koyu renkli katmanların arasında gölün bulunduğu bölgeye de yansıyan daha genel çevresel değişiklikler de tespit edilebiliyor.
Uzmanlar, bu katmanları bir süpermarketin kasasında barkod okurcasına çözüyor.
Ontario, St Catharines’deki Brock Üniversitesi’nden Profesör Francine McCarthy “Uçan kül dediğimiz karbonlu yuvarlak zerrecikler görüyoruz. Bunlar çok yüksek ısıda yanan fosil yakıtlar, esasen kömür kullanımıyla ortaya çıkıyor” diyor.
“Bu karbonlu yuvarlak zerreciklerin artış sebebi ise tabi ki 20. yüzyılın önemli bir kısmında ve günümüze kadar üretim yapan çelik fabrikalarının bulunduğu Kanada’nın en büyük sanayi kenti Hamilton’un, Crawford’un çok yakınında olması.”
Bir başka önemli ayırt edici bulgu ise plutonyum.
Crawford’un dibinden çıkarılan çamur katmanları bu yılın başlarında, bu radyoaktif elementin ilk kez hangi yıla tekabül eden, hangi katmanda ortaya çıktığının belirlenmesi için İngiltere’ye, Southampton Üniversitesi’ne tahlile gönderildi.
Profesör Andrew Cundy ” Tortular içinde plutonyum ve diğer bazı maddeleri aşağı yukarı1945 yılından itibaren görüyoruz. Fakat plutonyum artıklarının gerçekten küresel düzeyde yayılması 1952’deki güçlü nükleer bomba denemelerinden sonra yaşandı” diyor.
Southampton Üniversitesi’deki uzmanlar BBC’ye “Söz konusu plutonyum izotoplarından birinin radyoaktif etkisinin yarılanması için 24 bin yıl geçmesi gerekiyor. Bu da daha en az 100 bin yıl daha tortular içinde gözlemlenebilecekleri anlamına geliyor. Ama bunun ötesinde karbon partikülleri zaten hep görülebilecek” diyorlar.
Antroposen Çalışma Grubu, insanlığın doğaya vurduğu damgayla belirlenecek Antroposen Evresi’nin başlangıcı için bir tarih belirlemeye çalışıyor ve Southampton’da yapılan tahliller bu kararda önemli rol oynayacak.
Bundan binlerce yıl sonra jeologların bugünden kalan jeolojik katmanlar üzerinde çalışarak insanın gezegenimizde yol açtığı köklü değişimleri anlamaya çalışacağını düşünmek heyecan verici.
Fakat bu çalışmaların ilk adımı olan tarihi katman incelemesinin (stratigrafi) şimdiden başladığını söyleyebiliriz.
İngiltere’nin güney sahili açıklarındaki Wight Adası’ndaki Munsley Bataklığı örneğine bakalım.
Bataklığın doğru yerini bulabilirseniz, Pleistosen’den Holosen evresine geçişi yani Dünya’nın jeolojik olarak şimdiye kadar geçirdiği en büyük çevresel dönüşümü kayda geçirmiş çamur katmanlarını ortaya çıkarabilirsiniz.
Diğer yandan Kuzey Avrupa buzulları küçülür ve ısı yükselirken polen zerrecikleri Arktik Alp bitkilerinin yokoluşunun, huş ve söğüt ağaçlarının yayılmasının izini kaydediyor.
Southampton Üniversitesi’nden Profesör Sabine Wulf “Geriye dönüp baktığımızda bu dönüşümlerin bir kısmının gerçekten çok kısa bir süre içinde, 30-40 yıl, yani bir kuşağın yaşam süresinde meydana gelebildiğini öğreniyoruz” diyor.
Antroposen Çalışma Grubu çalışmalarının sonuçlarını ve yeni bir evre belirleme konusundaki tavsiyelerini bu yıl uluslararası jeoloji camiasına sunacak.
Ama nihai kararı verme yetkisi Uluslararası Stratigrafi Komisyonu’na ait. Dünya’nın bütün okullarına asılı gezegenimizin geçirdiği dönemler tablosunu güncelleyip güncellememe kararını onlar verecek. Kaynak:BBC