Kaynak: hürriyet.com.tr “Koronavirüs pandemisi ne zaman son bulacak?”, “Eski yaşantımıza ne zaman geri döneceğiz?” gibi sorular salgın hayatımıza girdiği andan itibaren en çok duyduğumuz sözler. Geçen iki yıllık süreçte çok zorlu günlerden geçmiş olsak da tünelin ucundaki ışık görünüyor gibi… Hem Türkiye’de hem de dünyanın pek çok ülkesinde kısıtlamalar kalkarken, maske kullanımı da gevşetildi. Peki bahar ve yaz aylarında bizi neler bekliyor? ‘Artık pandemi bitiyor’ diyebilir miyiz? Uzmanlar hurriyet.com.tr’ye anlattı
Türkiye’de ilk Koronavirüs vakası açıklandığında takvim 11 Mart 2020’yi gösteriyordu. Aynı gün Dünya Sağlık Örgütü de koronavirüsü pandemi ilan etti. Geçen iki yılda gündemimizin ana maddesinin ilk sırasında hep pandemi yer aldı. Hayatımıza sokağa çıkma kısıtlamaları, maske zorunluluğu, hepimizin ezberlediği salgınla ilgili terimler, varyantlar, aşılar ve ilaçlar girdi.
Bu süreçte salgının ülkemizdeki bilançosu da ağır oldu. 15 milyona yakın kişi koronavirüse yakalandı. 96 binden fazla kişi ise virüs nedeniyle hayatını kaybetti. Fakat tüm bu kötü günlerden sonra koronavirüsün son varyantı Omicron, pandemi sürecini olumlu bir yöne çevirdi.
Aslında Omicron, koronavirüsün şu zamana kadarki en bulaşıcı varyantı olarak değerlendiriliyor. Hatta Dünya Sağlık Örgütü tarafından ‘Endişe Veren Varyant’ olarak bile sınıflandırıldı.
Ama tüm bunların dışında hastaneye yatış ve ölüm oranlarının düşük kalması, Omicron’un pandemiyi hızla salgın sonrası döneme taşıdığına dair bir güven oluşturuyor. Dünyadaki bilim insanları da bu nedenle artık tünelin ucundaki ışığın görüldüğünün altını çiziyor.
“NEREDEYSE SONA YAKLAŞTIK”
Danimarka Devlet Serum Enstitüsü’nün baş epidemiyologu Tyra Grove Krause, yaptıkları son araştırmada Omicron’da hastaneye yatış riskinin Delta varyantının yarısı kadar olduğunu vurguladı.
Omicron’un salgının sonunu getirebileceğini söyleyen Kruse, “Çalışmamıza göre, Omicron nedeniyle önümüzdeki bahar aylarında küçük çaplı vaka artışı olacak. Ancak, yükseliş durduğunda eskisinden daha iyi bir yerde olacağız” ifadelerini kullandı.
University College London’ın Genetik Enstitüsü Müdürü Francois Balloux de “Neredeyse sona yaklaştık” açıklamasında bulundu. Prof. Balloux, bu kış Avrupa’da bazı dalgalanmalar gördüklerini ama yüksek aşı oranlarına sahip ülkelerde virüsün pandemi aşamasının ilkbaharda sona ereceğinden “oldukça emin” olduğunu söyledi.
Liverpool Üniversitesi’nden Profesör Julian Hiscox ise BBC’ye verdiği demecinde “Neredeyse sona geldik, 2022’nin ortalarından itibaren hayat pandemi öncesi gibi olacak” dedi.
Tüm bu açıklamaları dikkate aldığımızda akla gelen soru şu; Artık yeni bir Covid döneminin başlangıcında mıyız? Bu durum hayatımız için ne anlama geliyor?
“SALGININ BU NOKTAYA GELMESİNDE İKİ TEMEL NEDEN VAR”
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum ABD’de Jackson Laboratuvarı Enstitüsü’nde Baş Araştırmacı olarak çalışan İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, “Aralık ayında durumun bu noktaya geleceğini biliyorduk. Omicron ile birlikte pandeminin bitişinin hızlanacağını öngörmüştük” dedi ve ekledi:
“Bunun iki temel nedeni var. Birincisi aşılanmanın çok yüksek oranlara ulaşması, ikincisi de Omicron’un çok bulaşıcı olması. Öyle ki aşı olanlar bile Omicron’a yakalandılar. Ama ağır hastalıklar ve ölümler çok düşük kaldı. Bunun da esas nedeni daha önce Omicron’a karşı bağışıklık oluşmuş olması. Özetle milyon düzeyine ulaşan vakalarda ölümler orantısal olarak artmadı. Omicron çok fazla insanı enfekte ettiği için kendi bağışıklığını oluşturmuş oldu. Aşısı eksik olanların da bir kısmı hayatını kaybetti.”
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Alper Şener ise “Omicron çok bulaşıcı bir varyant. Bu nedenle aşılamayla yapmaya çalıştığımız sürü bağışıklığına olumlu katkı yaptı” dedi ve bulaş zincirinin kesilmesinin bireysel ve toplumsal önlemlerle mümkün olacağını söyleyerek şu bilgileri paylaştı:
“Aslında bu da en zoru… Ama her ne olursa olsun doğada yani hayvanlar arasında dolaşımı devam edecek olan varyant riskinin bitmesi mümkün değil. Bu aşamadan sonra olası yeni tip virüsler ve varyantlara karşı hazırlık yapmalıyız”
COVİD’DEN ÖLÜM RİSKİ İLK KEZ GRİPTEN ÖLÜM RİSKİNİN ALTINA İNDİ
2020 ve 2021’in başlarına kadar koronavirüsle ilgili en büyük endişe, virüsün gripten daha ölümcül olduğuydu. 2020’nin sonlarına doğru Lancet Respiratory Medicine dergisinde yayımlanan bir araştırmada, hastanede yatan koronavirüs hastaları arasındaki ölüm oranının grip hastalarından neredeyse üç kat daha yüksek olması vurgulanıyordu.Bu araştırmadan birkaç ay sonra Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus Covid-19 ile gribi kıyaslayarak “Covid-19’un ölüm oranının gripten 10 kat daha fazla olduğu tahmin edilmekte” demişti. Fakat bugün gelinen noktada Covid’den ölüm riski, ilk defa gripten ölüm olasılığının altına indi.
Daily Mail’in İngiltere’deki koronavirüs verilerinden oluşarak yaptığı analize göre, Covid’in gripten daha az ölümcül olduğunun altı çizildi. İncelenen verilerde koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin oranı, grip virüsünden vefat edenlerin oranının 2-3 kat altında olduğu açıklandı.
East Anglia Üniversitesi’nden bulaşıcı hastalıklar uzmanı Profesör Paul Hunter “Artık Covid’in gripten daha az ölümcül olduğunu söylemek mümkün. Ama başka bir varyant ortaya çıkarsa her şeyi tersine çevirebilir” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Derya Unutmaz, bu durumu “Çok önemli bir gelişme” olarak gördüğünü söyledi ve şu şekilde detaylandırdı:
– Delta ile bu azalmayı görmeye başlamıştık. Aşıların yaygınlaşmasıyla Delta’daki ölüm riski 5-10 kat düşmüştü. Ama buna rağmen yine de gribe göre yüksekti. Delta fırtınası sırasında ölüm oranları 1000’de 1 düzeyindeyken, gripte 5 binde 1 civarındaydı.
– Omicron’un çok hızlı yayılması ve bağışıklık kalkanının oluşması bu süreci hızlandırdı. Aşılama bazı ülkelerde arttı. Üç doz aşı olmuş kişilerin ölüm riski grip ölümünden daha düşük olmaya başladı. Yine de bu bağışıklık kalkanı sayesinde koronavirüs için tam olarak ölümcül olmaktan çıktı demek doğru olmaz ama ciddi derecede düşmüş durumda…
Prof. Dr. Alper Şener, “Şu an elimizdeki verilere baktığımızda gripten düşük olduğu doğru” dedi ve şu bilgileri paylaştı:
“Elimizdeki somut verilere baktığımızda artık Covid-19 evcilleşti diyebiliriz. Ama bunun hasta sayısında azalma şeklinde devam etmesi, olağanüstü durumun ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Sonuçta Afrika gibi coğrafyalarda hâlâ aşılı oranı yüzde 3 ila 5 arasında değişiyor.”“TÜRKİYE’DE YAZ AYLARINDA SALGINDA SONA GELEBİLİRİZ”
Son iki üç aya baktığımızda hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok ülkesinde vakalarda önemli bir düşüş görülüyor. Bu sevindirici olsa da önümüzde bahar ve yaz ayları var. 2020 ve 2021’de en çok bu aylarda endişe duyuyorduk. Artık endişelenmeli miyiz?
“Omicron’un başlangıcında bahar ya da yaz aylarında sona çok yaklaşacağımızı onlarca kez söyledim. Yine aynı şekilde düşünüyorum” diyen Prof. Dr. Derya Unutmaz, “Bahar aylarında ülkemizde önemli bir düzeyde toplumsal bağışıklık oranına gelmiş olacağız, yaz aylarında da oldukça rahatlayacağız” dedi ve önemli bilgiler verdi:
“Bu durum zaten bazı ülkelerde oluşmaya başladı. Örneğin ABD ve İngiltere… Ama vaka sayılarında çok büyük bir düşüş olmayabilir. 10 binler düzeyinde kalabilir. Fakat bunların çok büyük bir çoğunluğu hafif olduğu için, artık buna pandemi demek de çok zorlaşır. Pandemi oluşması için ölüm oranın yüksek olması lazım. Bu nedenle dünya, genel olarak pandemi düzeyinden çıkıp endemik düzeye geçmiş olacak.”
Londra Üniversitesi’nden virolog Elisabetta Groppelli de “Endemiklik bu virüsün kodlarına yazılıydı” diyerek bu görüşü savunuyor. Groppelli, “Çok yakında virüsün dolaşımda olduğu, risk gruplarını koruduğumuz ancak diğer herkesin virüsü kapacağını kabul ettiği bir durumda olacağız. Bunun da karşılığı artık endemi evresindeyiz demek” diyor.
Endemik, bulaşıcı olan bir hastalığın herhangi bir etki olmadan belli bir popülasyonda varlığını sürdürebilmesi durumu olarak tanımlanıyor. Örneğin tüberküloz (verem) ülkemizde endemik olarak görülen hastalıklardan biri…
TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK RAFA KALKTI!
ARTIK BİREYSEL BAĞIŞIKLIK VE KORUNMA ÇOK ÖNEMLİ
Prof. Dr. Alper Şener de yaz döneminin rahat olacağının altını çizdi ama 65 yaş üstü vatandaşlar için uyarıda bulunurken toplumsal bağışıklık için de önemli bir detay paylaştı:
“Önümüzdeki günlerde Delta kadar öldürücü, Omicron kadar bulaşıcı bir varyant bize musallat olmazsa artık salgın bitti diyebiliriz. Ama yine de sonbahara kadar özellikle 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olanların hatırlatma dozlarının önemini hep birlikte canlı tutmalıyız. Ayrıca ‘toplumsal bağışıklık’ kavramı artık Omicron ile önemini yitirdi. Çünkü ulaşılabilir bir hedef olmaktan çıktı. Şu anda artık bireysel bağışıklık ve korunma önemli.”
OLUMLU HAVAYI BOZABİLME İHTİMALİ OLAN KOMBİNASYON: AYNI ANDA GÖRÜLEN DELTA+OMİCRON
Moderna Sağlık Görevlisi Paul Burton, koronavirüsün endişe oluşturan varyantlarıyla ilgili yaptığı son açıklamasında hem Delta hem de Omicron varyantına aynı anda yakalanmanın yeni ve daha tehlikeli bir varyantın ortaya çıkmasına neden olabileceğini vurguladı.Böyle bir durumun özellikle bağışıklığı baskılanmış kişilerde görülebileceğini belirten Burton, söz konusu kombinasyonun Covid-19’un daha kötü semptomlarının oluşması ihtimalini doğuracağını kaydetti.
Rusya Vektör Viroloji Araştırma Merkezi Başkanı Aleksandr Semyonov da kişilerin aynı anda iki varyanta yakalanabileceğini açıklamıştı. Ancak Semyonov, bu durumun “oldukça nadir” görülebileceğini söylemişti.
İlk gerçek Delta+Omicron kombinasyonuna dair deliller de Fransa’da Pasteur Enstitüsü’nde yapıldı ve “Delta+Omicron’un yaygınlaşması mümkün olabilir” denildi. Peki Delta+Omicron’un ortak hareket ederek yaygınlaşması salgını başa döndürür mü?
Prof. Dr. Derya Unutmaz, “Daha önce bu konuda veriler paylaşılmıştı ama çok güvenilir değildi. Pasteur Enstitüsü odaklı ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda daha güvenilir olduğunu söylemek mümkün” dedi ve her iki varyantın ortak bulaşmasıyla ilgili şu bilgileri paylaştı:
“Fransa’da birkaç böyle vaka görülünce üzerinde yoğun bir şekilde çalıştılar. Amerika’da da vakalar olduğu söyleniyor. Ama ben bunun daha bulaşıcı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü eğer öyle bir durum olsaydı çok yüksek oranda görürdük. Eğer yaygınlaşırsa aşısız kişilerde ölümcül seyredebilir ama bu ikilinin çok büyüyeceğini düşünmüyorum.”
‘PANKORONA’ AŞILARININ HIZLA SAHA ÇALIŞMALARI YAPILMALI
Ülkemizde üç doz aşı uygulananların sayısı 28 milyona yaklaştı… Hâlâ aşılama devam ediyor. Peki dördüncü doz bu süreçte yeniden gündeme gelmeli mi?
“Dördüncü dozu çok gerekli görmüyorum ama bunun istisnaları var” diyen Prof. Dr. Derya Unutmaz, 60 yaş ve üstü ile bağışıklık hastalığı olanlara dikkat çekti:
“60-65 yaş üzeri insanların bağışıklığı zayıf olduğu için dördüncü doz gerekebilir. Bağışıklık hastalığı olanlar ve genetik olarak bağışıklık hastalığı bulunan kişilerde üç doz sonucu yeterince bağışıklık oluşmayabilir. Bu nedenle onlara da dördüncü doz gerekebilir. Bu kişilerin üçüncü dozdan en az üç ay sonra dördüncü doz olmalarında fayda var.”
Prof. Dr. Alper Şener ise hem Delta+Omicron gibi varyantlara karşı hem de Prof. Dr. Unutmaz’ın altını çizdiği 65 yaş üstü kişiler için ‘pankorona’ aşılarının hızla saha çalışmalarını yapılması gerektiğini vurguladı ve ekledi:
“Pankorona aşıları tüm varyantlara karşı etkin olan aşı… Hem mevcut hem de olası gelebilecekler için çok önemli. Dördüncü doz aşıyı ihmal etmemek gerekiyor tabii ama Pankorona aşıların çalışmaları biter ve dünyaya dağıtılırsa daha faydalı olacaktır. Eğer Pankorona aşıları biterse bu rapel aşılama mı olacak? Ya da yeni aşı ile aşılanma mı olacak? bunun için de bu aşı çalışmalarının bu yaz açıklanacak sonuçlarına görmek gerekiyor.”
Omicron’un diğer varyantlara oranla daha hafif seyrettiğini biliyoruz. Bu noktada cevaplanmayı bekleyen en önemli soru, ‘Bu hafif atlatma durumu, Covid-19’un bıraktığı hasarları da azaltıyor mu?’ Konuyla ilgili Prof. Dr. Alper Şener, “Hasar tespitinde iki uç görülüyor. Çok ciddi hasar bıraktıkları da var, hiç hasar bırakmadıkları da…” dedi ve ekledi: “Örneğin oksijen tüpüne bağlı yaşamlar görüldü. Burada asıl belirleyici olan uzun covid yapma potansiyeli daha mı az, çok daha mı fazla? Bunun da yanıtı henüz tam olarak belli değil.”
Fotoğraflar: İStock