Kırmızı bir gül fidanı, ılık bir bahar günü, ne hayallerle alınmış masal gibi bir evin bahçesine, emektar bir bahçıvan tarafından dikilmiş. Alan memnun satan memnunmuş başlarda. Gül fidanı filizlenmiş. Bakınmış etrafına, yerini beğenmiş. Bu bir sarmaşık gül fidanıymış. Sarılmadan, sevilmeden büyüyemediğini farketmesi uzun sürmemiş. Ona özel, sarması, sevmesi için yere çakılan çardağa sarılmış zaman içinde. Kırmızı güzel güllerini açmış mutluluktan. Yeşil ve al birbirlerine öyle çok yakışmışlar ki; bu manzaraya bakanın, görenin gözü gönlü açılmış. Günlerden bir bahar günü ev sahibi bazı maddi ve ailesel sebeplerden gülleri dibinden kesip attırmış bahçıvana. Sarılanı kalmayan çıplak gül çardağını da söküp atmış kenara. Sökülme olayı anını gören komşu duruma çok üzülmüş. Zaten halihazırda onu çok üzen, karar vermekte zorlandığı bir süreç yaşıyormuş kendi hayatında. Bir nefes almak, sıkıntısını düşünmek üzere balkona çıktığında içi acıyarak izlemiş bu vahşeti. Onun da hayatında sevdiği birisi varmış. Onunla daha fazla birlikte yapamayacağı için evinden söküp atmak üzere planlar yapmaktaymış o günlerde. Güllerin çardaktan ayırılması gibi kendi de ayrılmış sevdiğinden. Güllerin kökleri hala toprakta, kendisi hayatta, sevdiği de artık hayatta değil toprağın altında ebedi uykusundaymış.
Üzerinden iki yıl geçmiş. Serin bir sonbahar günü komşu balkondan baktığında güllerin tekrar büyüdüğünü görmüş. Çardakları olmadığı için kavuşup sarılamamışlar, aralarında bir çardak mesafesi de olsa bir güzel boy atmışlar kendi ayakları üzerinde durarak. Balkondan güllere bakarken yine kendi hayatıyla benzerlikler görmüş komşu. Sevdiğiyle aralarında bir sorun varmış. Bu sorun ilişkilerinin en başından beri varolan bir sorunmuş. Bir türlü çözülemiyormuş. Sorunu kendi köklerinde arıyormuş. Buluyormuş. Psikiyatr’dan destek alıyor, yönlendirmesiyle düğümleri buluyor, buldukça boğazı da düğüm düğüm oluyor, bulduğu düğümleri çözüyormuş çözmesine ama yine de o sorununu tam olarak çözemiyormuş. Zaten yıllar içinde öyle çok yerleşmiş ki bu sorun sevdiğinin zihnine, belki bir gün bir mucize olur da hiç öyle davranmasa bile sanki en sevdiklerinin zihninden bu davranışı hiç değişmeyecek gibiymiş. Güllere bir daha bakmış. Güllerin köklerinde bir sorun yokmuş. Dibinden kesilmesine rağmen pes etmemiş capcanlıymış. Hem kökünde bir sorun olsa büyüyüp yeşerir miymiş. Hadi yeşerdi diyelim o güzel güllerini açabilir miymiş? Komşu da sevdiğiyle güller açmamış mıymış. Ağaçlara bir daha bakmış. Kayısı, elma, kiraz… Onlar da meyve veriyormuş. Komşunun da sevdiğiyle meyveleri varmış. Birbirinden güzel, sağlıklı ve mutlu çocukları varmış. O halde ilişkilerinde kökten bir sorun yokmuş. Hem kökten bir sorun olsa meyve verebilirmiymiş. Çiçek açabildikleri, meyve verebildikleri, çocukları olduğuna göre köklerinde bir sorun yokmuş. Kökünde sorun olsa dibinden kesildiği halde o gül fidanı böyle hayata tutunabilir miymiş. Haytının aksi durgun bir suya düşen dağlar, taşlar, kuşlar, bulutlar gibi bahçeye düşmüş. Gördüğü manzara içini çok ferahlatmış. Sorunun kökten olmadığına ikna olmuş. Sağlık olsun da herşey hallolurmuş.