Tekke ve zaviyelerin çoktan kapatıldığını biliyor bu ülke ama, cumhuriyet ve laiklik karşıtı tarikat ve cemaatler, hatta dinci örgütler sadece türban giydirdikleri 5-6 yaşındaki çocukları sıbyan mektebi adı altında örgütlemiyorlar…
Aynı zamanda tüm bu örgütler “medrese” adı altındaki hücrelerde faaliyette bulunmaktan da geri durmuyorlar!..
Tevhid-i Tedrisat’ın AKP döneminde iyice erozyona uğratılmasının ardından, Türk eğitim sistemi, bir taraftan sayıları 5 bine ulaşan imam hatipler, diğer taraftan tarikat-cemaat okullarınca kuşatılırken, bir de medrese furyası var ki, “Alimler Ve Medreseler Birliği” bile kurulabilmiş laik cumhuriyette!..
Hani sosyal medyada kara çarşaflar içerisinde yüzleri tamamen kapalı yüzlerce kadını salonlarda toplayanlar, ya da küçücük çocukları Güneydoğu’da ve Karadeniz kentlerinde sokaklarda takke ve cübbeyle (gövde gösterisi yaparcasına) yürütenler var ya, işte onların hepsi medrese denilen tarikat-cemaat ve örgüt hücrelerinde faaliyet gösteriyor…
“Alimler Ve Medreseler Birliği” denilince biraz düşünüyor insan… Aslında tekke ve zaviye gibi çalışan kaç bin medrese var acaba Türkiye’de?.. Gerçekten sadece dini eğitim mi veriliyor buralarda?..
Kim finans ediyor büyük harcama gerektiren bu dinci organizasyonları, asıl amaçları nedir?..
Körpe beyinler mi yıpratılıyor buralarda, gencecik insanlara ne tür eğitimler veriliyor bu medreselerde?..
Nurcular, Süleymancılar, Fethullahçılar, Nakşiler ve en çok da radikal dinci örgütlerin uzantıları -sözde dini eğitim adı altında- gerçekte ne tür faaliyetler yapıyorlar bu medreselerde?..
Ve en önemlisi de, alimleri ve medreseleri bir arada toplayan birliği kimler, hangi amaçla kurdu ve hedefleri neydi acaba?..
Peki; IŞİD ve El-Kaide gibi radikal dinci örgütler de, (daha önce yapıldığı gibi) medrese adı altındaki bu organizasyonların içinde hücreleşiyor mu?..
“ULEMA”LARI KİM TOPLADI?..
Türkiye’de tarikat ve cemaatleri, hatta radikal dinci örgütleri bir arada toplayan dernekler, vakıflar ya da birlik adı altındaki organizasyonlar (zaman zaman laikliğe, cumhuriyete baş kaldırırcasına pervasızca davransalar da) genellikle faaliyetlerini sessiz ve derinden yürütmeye devam ediyorlar…
Üstelik bu kuruluşların işlettiği kaçak Kur’an kursu, yurt, dershane gibi yerlerde zincirleme taciz-tecavüz-dayak olayları bitmezken ve cinayetler bile işlenirken, devlet olayların üzerine yeterince gitmiyor, hatta yakın dönemdeki tecavüz vakalarına “bir kereden bişey olmaz” yaklaşımı da gösterdi ki, rezaletlerin üzerinin kapatılması için çaba bile harcanıyor…
Bu arada laiklik karşıtı organizasyonlardan biri olan “Alimler Ve Medreseler Birliği” faaliyetlerini Diyarbakır dışında da yürütürken, son 7 yıldır Afrika ve Orta Doğu’daki tarikatları-cemaatleri, hatta radikal dinci örgütleri Türkiye’de bir araya getirmekten kaçınmıyor…
Ancak bu birliğin toplantılarında neler konuşuluyor sorusundan önce, bu organizasyonu kuranlara ve perde gerisindeki partiye odaklanmak gerekiyor…
Türkiye 17 Ocak 2000’de, İstanbul Beykoz’da bir örgüt evinin polis tarafından basılmasının ardından çıkan çatışmayla sarsılmıştı…
Çünkü bu çatışmada 20 yıl boyunca aranan radikal dinci Hizbullah örgütünün lideri Hüseyin Velioğlu öldürülmüş, iki üst düzey örgüt üyesi de yakalanmıştı…
Bir dönem Güneydoğu’da PKK ile girdiği çatışmada hem kendi kadroları etkisiz hale getirilen, hem de PKK’ya büyük kayıp verdiren örgüte karşı 17 Ocak 2000’den sonra başlatılan operasyonlarda binlerce militan yakalanmış, bir bölümü de yurt dışına kaçmıştı…
İşte aynı dönemde Kartal’da bir eve düzenlenen operasyonda sahte kimlikle yakalanan iki Hizbullahçıdan biri de Enver Kılıçarslan’dı…
Hizbullah’ın tepe isimlerinden biri olan Kılıçarslan, İslamcı Feminist Konca Kuriş ve Med Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu 42 kişinin öldürülmesiyle ilgili 11 sanıklı Hizbullah davasında yargılanmış, uzun süre hapis yattıktan sonra salıverilmişti…
DİYARBAKIR’DA MEYDAN OKUMA!..
İşte eski Hizbullah yöneticisi Enver Kılıçarslan’ın başkanı olduğu Alimler Ve Medreseler Birliği’nin 7. ulemalar toplantısı 16-17 Ekim tarihleri arasında Diyarbakır’da düzenledi…
Eski Hizbullah hükümlüsü toplantının açılışını yaptıktan sonra, Orta Doğu’dan gelen dinci örgütlerin bazı liderleri kendisini tebrik etti…
Peki; bir dönem Hizbullah ve PKK arasında kanlı çatışmaların yaşandığı Diyarbakır’da, El-Kaide ve IŞİD’in örgütlenmesi henüz engellenememişken, ulemalar toplantısına katılanların laikliğe meydan okumasına ne demeli?..
Diyeceksiniz ki, Afganistan’da bir şeriat devleti kuran Taliban’ın sözcüsü Zabihullah Mücahid’in de katıldığı toplantıdan ne bekliyorsun ki?.. Mücahid’in, konuşmasında ulemaların ve medreselerin cihad harekatlarının altyapısının hazırlanmasına nasıl katkı sunduğunu anlatması da dikkat çekiciydi…
Toplantıda konuşan Dünya Alimler Birliği Erbil Temsilcisi Ahmed Abdulvahap Pencwini ise CHP’nin başlattığı türban tartışmalarıyla bir kez daha gündeme gelen laikliğe saldırdıkça saldırdı…
“Haçlıların ve Siyonizmin var ettiği en zararlı şeylerden bir tanesi de laikliktir. Çünkü laikliğin temelinde din ve devlet işlerini birbirinden ayırmak yoktur. Dini, hayatın bütün alanlarından tecrit etmek, uzak tutmak vardır” dedi Pencwini…
İsim vermeden PKK’yı eleştiren Pencwini, konuşmasında, Diyarbakır’daki ulema zirvesinin arkasında olan Hizbullah’ın partisi Hüda-Par’a da dikkat çekti…
Pencwini; “Kürtlerin sözcülüğünü maalesef günümüzde seküler kesimler yapmaktadır. Bu bizler için büyük bir ayıptır.
Kürt halkının hakkını sözde savunan güruha baktığımızda bunlar ne Allah’ı, ne dini, ne mukaddesatı tanırlar” diyerek, aslında Kürt yurttaşları HDP’nın değil, Hüda-Par’ın temsil etmesi gerektiğini anlatmaya çalıştı…
Sonuç bildirgesinde “Şer’i medreselerin kurulmasına ve desteklenmesine” dikkat çekilen toplantı sadece Hizbullah ile Taliban’ı yan yana getirmesi açısından dikkat çekici değildi…
Hiç kuşkusuz, aynı zamanda El Kaide’den IŞİD’e kadar radikal dincilerin pusuda olduğu bir ülkede, iki dinci örgütün, ulema toplantısı adı altında laikliğe meydan okuması ve aynı zamanda “Kürdistan” çağrısı yapabilmesi de çok şaşırtıcıydı…
Hadi Hizbullah’tan sonra El Kaide ve IŞİD’in eylemlerinden ders almadı devlet…
Peki devlet, rejime darbe girişimi olan FETÖ’cülerin 15 Temmuz 2016 kalkışmasından da ders almadı mı ki, laiklik düşmanlarının Diyarbakır’ın ortasında cumhuriyete, ülke birliğine meydan okumasına sessiz kalabildi!..