31 Mayıs 2021 Pazartesi
Yeniçağ Yazarı Mehmet Faraç, gelinen Türkiye’de Atatürk düşmanlığı ile “yobazlığın” küstahça cesaretlenişini yazdı….
Türkiye’de toplumun tepkisini çeken, halk arasında infial yaratan olaylar sadece birbirini tetiklemiyor; içinde (gaflet-dalalet ve hıyanet) olan bir yaklaşım yüzünden aynı zamanda birbirini besliyor, birbirinden güç alıyor ve sonuçta koro halinde bir ihanet zinciri ortalıkta rahatlıkla cirit atabiliyor…
Hele de bürokrasinin içerisinde; yakasında devlet memuru rozeti olan zavallılar, sırtını dayadıkları siyasetçilerin pervasızlığı ve cumhuriyete-laikliğe-Atatürk’e düşmanlığından da cesaret alınca, işte ortaya saçılan o kinci koro avazı çıktığı kadar bağırıyor, her fırsatta öfke saçıyor ve bir yandan da toplumu kışkırtmaktan geri durmuyor…
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana, cumhuriyetle-Atatürk’le-laiklikle hesaplaşmak için meydanı boş bulan zavallılar hiçbir fırsatı kaçırmadılar, hiçbir pervasızlıktan geri durmadılar ve ne yazık ki (korundukları için) hak ettikleri cezayı da almadılar…
Şeyh Sait militanlarından tutun Said Nursi müritlerine kadar; kimi teröre bulaşmış, kimi tarikat-cemaat kisvesi altında sinsi hücrelerde yuvalanmış kinciler, bazen Hizbullah, bazen El Kaide, bazen IŞİD ve bazen de PKK kılığında sadece ülkenin huzurunu-toplumun mutluluğunu-devletin birliğini ve bayrağı hedef almadılar, aynı zamanda cumhuriyeti uygar dünyaya yaklaştıran laikliğe saldırmaktan geri durmadılar…
İşte bir yandan bu ülkede Atatürk düşmanı Seyit Rızaların heykelleri dikilirken, Şeyh Sait’in adı caddelere verilirken, FETÖ’cü valiler tarafından Said Nursi adına korsan türbeler (!!!) yapılırken, Nurcu müritlerin adları Urfa gibi kentlerde en büyük bulvarlara yazılırken, diğer yandan da PKK’nın partisinin başındaki zat “Öcalan’ın heykelini dikeceğiz” derken; terör örgütü militanları 6-8 Ekim 2014’deki Kobani olayları sırasında Güneydoğu’da yüzlerce Atatürk heykelini ateşe verdiler ve cezasız kaldılar…
ATATÜRK’E ALÇAKÇA DÜŞMANLIK!..
Evet; Türkiye’de cumhuriyetle hesaplaşmaya çalışan tarikatı-cemaati, gericisi-bölücüsü, kincisi-liboşu, haini-döneği ne kadar ihanet şebekesi varsa; Atatürk’e-cumhuriyetin kazanımlarına yönelik taarruzlarında, arkalarına siyasette yuvalanmış devletin yöneticilerini, valilerini, kaymakamlarını, belediye başkanlarını, milletvekillerini ve siyasi parti liderlerini de alıyorlar…
İşte birbirini besleyen bu sinsi ilişki şu gerçeği de ortaya çıkartıyor;
Tıpkı son günlerde mafya-siyaset tartışmasında ortaya saçılan ilişkilerde, suç örgütlerinin bürokrasinin ve politikacıların desteğini almadan hareket edemeyeceğinin anlaşılması gibi, cumhuriyetle kavga edenler de ne yazık ki siyasetin pervasızlığından -devletin laçkalığından-yargının elinin kolunun bağlanmasından da cesaret alıyorlar…
İşte mafyası-babası, bölücüsü-gericisi, teröristi-medyası ne kadar ihanet takımı varsa, saldırılarını kolaylıkla ve zincirleme halinde sürdürüyorlar, din sömürüsü ve hilafet dönemi yalanlarıyla kitleleri birbirine düşman etmekten çekinmiyorlar…
Peki; sözde sağcısı-sözde solcusu, gericisi-bölücüsü, dincisi-Sorosçusu, yani cumhuriyetin kazanımları ile mücadeleyi görev edinmiş güruhun balçıktan çıkmayan taarruzlarını niçin mi anımsattık?..
Çünkü ihanet durmuyor, çünkü devletin gözünün önünde yaşananlara bile, devleti yönetenler bizzat göz yummaya devam ediyor, milletin sabrı da iyice taşıyor…
DÖRTNALA KOŞAN İHANET!..
Bırakın Kurtuluş Savaşı’nda Yunanla-İngilizle, ihanet şebekeleri ile iş birliği yapan şeyhleri-hocaları, İslam düşmanı din bezirganlarını; son aylarda yaşanan olaylar bile yazının başında dikkat çekilen “birbirini tetikleyen-birbirini besleyen” olayların bizzat siyaset-bürokrat iş birliğinin desteği ile giderek daha pervasız biçimde, dörtnala koştuğunu kanıtlıyor;
– Birkaç ay önce başında takke, üzerinde zıbınla cumhuriyete-laikliğe-Atatürk’e saldıran doktor kılıklı bir meczup toplumda infial yaratmadı mı, GATA’da görevli bu zavallı görevden alınma iddiasıyla bir başka hastaneye gönderilmedi mi?.. Ve o şahıs Twitter üzerinden saldırılarını sürdürürken devlet susmadı mı?..
– Geçen ay devletin valisi, kaymakamları ve AKP milletvekilleri koro halinde Atatürk ve cumhuriyet düşmanı İskilipli Atıf’ı mezarının başında anmadı mı?..
– Sarıklı-cübbeli bir amiral daha geçen aylarda tarikat dergahında fotoğraflanırken, toplumda infial yaşanmasına rağmen Genelkurmay ve AKP tarafından korunmadı mı?..
– Akli dengesinin bozukluğu bahanesine sığınarak, ömrü boyunca Atatürk’e saldıran bir “fesli”nin müridi gibi davranan, üstelik kendisini tarih dünyasına armağan (!) gibi pazarlayan gerici bir zavallı her fırsatta Atatürk’e saldırmıyor mu?..
– Akit adlı bir gazete ve televizyonda, yazarı-çizeri-spikeri her fırsatta Atatürk’ü, 10 Kasım’ı, Anıtkabir’i hedef almıyor mu, savcılar ve RTÜK sessiz kalmıyor mu?..
İKTİDAR, YARGI, ÖZELLİKLE CHP!..
Peki; devlet memuru olan, din adamı kılıklıların AKP’den cesaret alarak son dönemde yoğunlaştırdıkları iğrenç saldırılara ne demeli;
– Ensesi kalın (!), din adamı kılığındaki bir zat Sultanahmet’in göbeğindeki camide Atatürk’e laikliğe kin kusarken, toplum baskısı ile istifa etmek zorunda kalmadı mı?..
İşte tüm bunlara devlet, siyaset, iktidar, savcılar ve hatta muhalefet sert tepki gösterseydi, yasalar uygulansaydı, ihanet içindekiler cezasını çekseydi, yaptırımlar başkalarına ders olsaydı, önceki gün Sultanahmet’teki bir camide görevli imam kılığındaki bir başka şahıs, (hem de cumhurbaşkanının önünde) Atatürk’e isim vermeden “zalim, kâfir” diyerek lanet yağdırabilir miydi?..
Söyler misiniz; kim mücadele edecek bu ihanet süreciyle?..
Adeta cumhuriyetin rövanşını almakla uğraşan AKP ve medyası mı, siyasi baskıyla eli kolu bağlanan, mensupları sürgün edilen yargı mı, yoksa Atatürk’e “kefere” diyen Bekaroğlu gibiler yetmemiş gibi, Anıtkabir’e bile laf eden, üstelik “Kılıçdaroğlu bu ülke için, toplum için, CHP için çok büyük problem” diyen Cihangirlerin yakasına Atatürk’ün partisinin rozetini takan ana muhalefet mi?..
Her yer ve her şey bozulmuş memlekette… Hatta tuz bile kokuşmuş!!!
Söyler misiniz; ihanet şebekeleri böyle bir ortamda cirit atmış çok mu?..